Suriyeli sığınmacı sayısı, gerçekler ve yalanlar…

A -
A +
Birileri siyaset yapma iddiasıyla, ülkemize sığınmış bulunan Suriyeli kardeşlerimize karşı, özellikle ve ısrarla kara propaganda yürütüyor. Mesela Türkiye’de bulunan gerçek Suriyeli sayısının 13 milyon olduğu yalanı!     Ümit Özdağ’ın (Zafer Partisi Genel Başkanı) siyasete hangi maksat ve saiklerle girdiği ve tam olarak ne yapmak istediği konusunda, pek çok iddia, söylenti, yorum ve analiz mevcut… Özdağ ve partisinin Türkiye’yi yönetmek üzerine, dişe dokunur bir programı yok. Ama kendisinden bahsettirmek için hemen her gün atraksiyon veya çok sivri iddialar yahut komplo teorileri gırla gidiyor. Özdağ’ın geçmişte MHP bünyesinde iken, yapmaya çalıştığı çıkışlar (genel başkanlığa aday olmak vs.) neredeyse tamamen sonuçsuz kaldı. Daha sonra İyi Parti kurucuları arasında yer alarak devam ettirmeye çalıştığı siyaset çizgisi de yürümedi. İyi Partinin bazı yöneticilerine karşı başlattığı “mücadele”, kısa sürede tabir yerinde ise duvara tosladı. Netice olarak, Özdağ önce İP’ten ihraç edildi. Daha sonra mahkeme kararı ile geri döndü, ama şartlar aynı yerde politika yapamayacağını gösterdiği için, bu defa ayrılıp kendi partisini kurdu… Âdeta Özdağ’ın şahsi düşünceleri ve yaklaşımı ile sınırlı bir zeminde politika yapma görünümündeki Zafer Partisinin, gelecek günlerde nasıl bir performans göstereceğini zaman gösterecek. Ancak şimdiye kadarki gelişmelere bakıldığında, Ümit Özdağ’ın en uzun soluklu ve buna göre de en istikrarlı(!) politik söylem ve eylemi, buram buram ırkçılık kokan sığınmacı düşmanlığı!..   Bu ‘politik’ faaliyette de, en büyük hedefi Suriyeli sığınmacılar… Gün geçmiyor ki, Özdağ veya onunla bir şekilde bağlantılı, ilintili birileri Suriyelileri asılsız iddia ve yalanlarla hedefe koymasın. Elbette bu vadide Özdağ yalnız değil!.. Giderek daha organize ve daha tehlikeli biçimde olaylar tezgâhlanıyor. Kimi asayiş olayları, tamamen alakasız olduğu hâlde, Suriyelilerin üstüne yıkılarak ve vatandaşlar da bu konuda tahrik edilerek, kısa yoldan fitne fesat çıkarmaya çalışılıyor. Bazen çocuk kaçırma, bazen kadına sarkıntılık, bazen daha başka vahim dedikodu ve iddialarla ortalık karıştırılmaya çalışılıyor. Maalesef bu konuda Özdağ ve partisi açık ara önde gidiyor. Denilebilir ki, siyasi yelpazede hâlihazırda bir varlık gösteremeyen Özdağ’ın partisi, niçin bu kadar dikkate alınıyor? Ne yazık ki, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı yapmak, vatandaşlar arasına nifak sokmak için öyle geniş tabanlı bir yapı olmasına da gerek yok. Fitne kazanı pekâlâ kolaylıkla kaynatılabiliyor!.. Son olarak Ümit Özdağ, isminin başındaki profesör titrine rağmen yani bilim adamı kimliğiyle, alenen devletin kayıtlarında yer almayan bir iddiayı seslendirebildi. Şöyle dedi: “Sarayda, İçişleri Bakanlığında telaffuz edilen rakamı söylüyorum; Türkiye’de gerçek kaçak ve sığınmacı rakamı 13 milyon. Suriye'nin kuzeyinde beslediklerimiz bunun içinde yok…”   Hâlbuki, Göç İdaresi ve İçişleri Bakanlığı zaman zaman ülkemizde bulunan sığınmacı ve mülteci sayısını resmî olarak açıklıyor… Mesela yaklaşık bir ay önce, 21 Temmuz’da Göç İdaresince verilen bilgilere göre, hâlen Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacı sayısı 3 milyon 651 bin. Suriyelilerden sonra en kalabalık kitleyi teşkil eden Afganistanlı sığınmacı sayısı ise 183 bin… Devlet kurumlarının verdiği resmî bilgi böyle. Ama Ümit Özdağ, güya devlet kurumlarını kaynak göstererek yukarıda verdiğimiz uçuk rakamları telaffuz edebiliyor… Bugüne kadar şahsen provokasyonlarda rol almak da dâhil pek çok olayın içinde yer aldı. Daha da işi nerelere götürmek isteyeceği meçhul. Özdağ ve benzerlerinin ektiği fitne tohumları, şimdiye kadar halkımızın sağduyusu ve devletin zamanında etkili müdahaleleriyle, toplumsal boyutta çatışmaya dönüşmesini engelledi. Velakin zaman içinde giderek tehlike arz eden bir birikim de ne yazık ki oluştu. Bunun daha fazla büyümesine fırsat verilmemeli.   Bunun da yolu, elbette esas olarak, Suriyeli sığınmacıların tedricen kendi ülkelerine dönebilecek ortamın sağlanmasıdır. Bu sebeple usul çerçevesi ne olursa olsun, her halükârda Suriye rejimi ile de temas kurulması gereklidir. Birileri burada hemen galeyana gelip, “zalim ve katil Rejimle diyalog kurmaya” karşı çıkabilir. Fakat bu gerçekçi değil. Zira uluslararası toplum on bir seneden beri, Beşar Esad ve şürekâsının vahşetini, zulüm ve katliamlarını seyrediyor… Sadece seyretmekle de kalmıyor. Onu muhatap kabul ettiği gibi gizli ve aşikâr destek de veriyor. Türkiye’nin tek başına Suriye Rejimi ile bağları koparması, maalesef beklenen neticeyi vermedi. Gelinen noktada, yeni çözüm arayışlarına girişmekten daha tabii ne olabilir?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.