Ulusoy Federasyonu bunun için mi sessizdi!

A -
A +

Haluk Ulusoy ve ekibi, seçildikleri günden bu yana, Bıçakcı ekibinin tam tersine, sanki uykudaydı gibi... Hatta öylesine ki, yönetimdeki bazı kişilere yöneltilen amigolara bilet dağıtımı, bazı kulüplerin kongrelerine limon olmak gibi suçlamalara rağmen... Meğerse uyku halinin sebebi başkaymış... Bazı gazetelerin haberlerine göre, Ulusoy ve ekibi yeni yabancı futbolcu statüsünün hazırlığı içindeymişler... Düşünmüşler, düşünmüşler, düşünmüşler ve sonunda da Türk futbolcusunun takımlardaki varlığına kökten son vermeyi uygun görmüşler. Yani yeni yabancı, pardon YERLİ FUTBOLCU STATÜSÜ'NDE, takımlar 11 yabancı ile sahaya çıkabileceklermiş... Şayet, taslak konumundaki statü böyle sonuçlanırsa Ulusoy ve ekibine, futbol tarihimizin en değerli nişanını vermek gerekecek... Hangi nişan mı? Ülke futboluna ihanet nişanı tabii ki... Haaa az kalsın unutuyordum... Takımlarımız onbir yabancı ile Avrupa sahalarına çıksalar, çok mu başarılı olacaklar sanki? Bu hocalar ve onlara oyuncu transfer edecek bu yöneticilerle haaa? Helal olsun Ankara sporseverine! Baktım Türk Telekom-Efes Pilsen maçında, Ankara Atatürk Spor Salonu ağzına kadar dolu... Tezahüratlar tamamen sportmence, tempolu ve yüksek sesli... Yani tam bir spor ortamı... Bunu neden yazdım... İstanbul utansın diye... Abdi İpekçi gibi bir salonu boş bırakan, hafif doldurduğunda da parkeye atmadık şey bırakmayan, küfür etmede yarışan İstanbul seyircisi gerçekten utanmalıdır... Ankaralı gerçek sporsever kardeşlerimi içtenlikle kucaklıyorum... Teknik direktör dediğin Tigana gibisidir! Teknik direktör, sadece bu klişe içinde kaldığında, aynı zamanda bundan 40 sene öncesinde de kalmış demektir. Oysa günümüz teknik direktörü sadece idman programı yapmakla, taktik belirlemekle, onbir seçmekle yetinmemelidir. Özellikle gençleri maç maç karşımıza aşama göstermiş biçimde sürmelidir. Onları eğitmeli, bilgilendirmeli, sosyal yönden geliştirmelidir. İşte Beşiktaş'taki genç uç adamı Gökhan... Sizce sadece futbolcu mu? Bence, maç maç her konuda aşama gösteren bir futbolcu... Teşekkürler Tigana... Haaa başka gençler de var bu ülkede... Ne yazık ki, başladıklarından bu yana maç maç geri giden, ya da yerinde sayan... En çarpıcı örnek Tuncay değil mi? Güreş gidiyor! Geçtiğimiz hafta içinde güreş federasyonundan istifalar birbirini kovaladı. Başkan da "Giden gider, kalan sağlar bizimdir" dedi. Yani pek dikkate almadı galiba... Ancak, en tepeden birilerinin bu güreş işini dikkate almasının zamanı geldi. Ata sporu, zaten can çekişiyordu, şimdi sizlere ömür olmak üzere... Yazık! Ben, Yaşar Doğu, Celal Atik, Mustafa Dağıstanlı, Hüseyin Akbaş, Gazanfer Bilge, Adil Atan, Ali Yücel, Hamit Kaplan, Ahmet Ayık gibi çok büyük güreşçileri izlemiş, alkışlamış, onların başarılarıyla göz yaşları dökmüş bir kuşağın adamıyım. Türkiye'de o kuşağın sonu geliyor ama güreşin sonunu getirmeye veya sonunu seyretmeye kimsenin hakkı yoktur. Şeref Nasır kolları sıvayınca! Beşiktaş Jimnastik Kulübü Divan Başkanı Şeref Nasır dostum, bizim Tuğrul Yenidoğan'ın açtığı yoldan kolları sıvayıp, kulübün üye klasörüne dalmış. İlk etapta da 581 kişinin üyeliğinin iptali için yönetime yazı yollamış... Vay be! Rakam ürkütücü... Nasır dostum, çalışmasının süreceğini, rakamın da artabileceğini söylüyor... Düşünebilir musunuz; böyle bir üye profili bir yanda, Jean Tigana, Gökhan Güleç bir yanda... Gerçekten siyah-beyaz bir film! A.Gücü düşkünler evi mi? Kim ki, futbolu bırakıyor ya da bırakma aşamasına geliyor, doğru Ankaragücü'ne forma giymeye... İlhan Mansız, Baliç ve en sonunda Okan... Belki başkaları da vardır, şimdi hatırlayamadım. Eeee nerede müthiş teknik direktörler varsa, onlar da A.Gücü'nde... Yok mudur, koca Ankara'da aslan gibi çocuklar? Elbette vardır. Ama bu gidiş gidiş değildir biline... Brezilya'daki tuhaf gazete! Brezilya'da bir gazete, yurt dışındaki futbolcuların haftalık karne notlarını toplayıp, milli takımın Almanya-2006 kadrosuna yardımcı olmak amacıyla sıralama yapmış. F.Bahçeli Alex bu sıralamada, kimleri geçmemiş ki... Kaka, Ronaldinho, Emerson, Ronaldo, Robinho, daha kimleri kimleri... Bir tek Lyon'daki Juninho'ya geçilmiş... Neyse... Dilerim ki, Parreira da bu kayığa binip Almanya'ya anket bir kadro götürmez... Yani bu gazetenin komik anketi Brezilya'ya felaket getirir... Zaten ben de Parreira'nın böyle bir dolma yutacağını sanmam ya... Ama bir şeyin yüzü var ya, işte ondan korkarım... Düşünebiliyor musunuz, bizim ligle, İtalya, Almanya, Fransa, İspanya ligleri doğal olarak kıyaslamaya giriyor ankette... Hakikaten komik... Trabzonspor'un kuralı! Trabzonspor takımında artık bir kuralın kesinlikle var olduğuna inandım. Uzun zamandan beri dikkatle izliyorum... Takımda kim topu kazanıp, kullanma aşamasına gelirse Fatih Tekke'yi arıyor. Hatta adaşı bile onu arar oldu. Bu, hem takıma, hem de Tekke'ye zarar veriyor. Rakip savunmaların dikkati dağıtılamıyor, topu kullananlar daha uygun pozisyondakileri göremiyorlar ya da görmüyorlar... Fatih Tekke, fazlasıyla tekme yiyor ve verimi düşüyor... Dikkat! Kaş yaparken, göz çıkarmak diye buna denir... Gerets bu kumarı nerede öğrendi? G.Saray şampiyonluk yarışında çok büyük ve belki de iyileşemeyecek bir yara alacakken, Hakan Şükür tarafından bir kere daha kurtarıldı. İyi güzel de, üç orta saha oyuncusunu çıkarıp, yerlerine üç uç adamı almak ne demek? Bu bir intihardır. Gerets dua etsin de, Song, Ayhan ve Orhan terk edilmiş orta alanı inanılmaz bir güç gösterisi ile kullanıp, ikişer kişilik oynarken, iki buçuk kişilik savunma ile beş kişilik forvetin arasını doldurdular. Ve de Hakan Şükür işi bitirdi. Ama papaz her zaman pilav yemez diye de bir deyim vardır.. Hakemin göreceği, göremeyeceği! A.Gücü-F.Bahçe maçında, bana göre ilk F.Bahçe golünden önce serbest atışa sebep olan aksiyonda el yok... A.Gücü golünde de ofsayt var... Karşılıklı en az ikişer penaltı var, duran top kullanıldıktan sonra... Appiah kesinlikle kırmızı kart... Yardımcılar da, hakem Deda da atladılar. Olabilir... Pozisyonların oluştuğu yerlere yakın olmak, tam görüş alanı içinde bulunmaları falan gibi faktörler doğru kararı getirir. Bulunulamazsa, talihsizliktir. Amaaaa, hakemin gözü önünde bir futbolcu, kale hattı üzerinde topu, hem de, kolunu öne çıkararak çelerse, bu penaltıdır ve kırmızı kartı gerektirir. Ben öyle gördüm mazeret olamaz... Sen ne olduğunu gördün ama çalamadım... Yardımcın da heykel oldu. Doğrusu bu... Devran da ne olduğunu anlattığına göre, Zafer Önder İpek kardeşim de, yardımcısı da sezonu kapattılar. Demek ki oluyormuş! İsimlerini burada bir kere daha yazmanın gereği yok... Beşiktaş'ı yazıp çizen, konuşanların hemen hemen tamamına yakını Sergen oynamazsa Beşiktaş'ın yürümeyeceğini iddia ederler. Hatta Tümer'i de zaman zaman bu işe katarlar... Eeee ne oldu? İkisi de yoktu... Beşiktaş futbol oynamadı mı? Oynadı... Demek ki, iş çokça hocada... Çocuk bayramı! Yok yok, yaklaşan 23 Nisan'dan söz etmiyorum. Peki, neden ediyorsun? Şundan; her akşam televizyonlarda birilerinin gayr-i meşru çocuk haberlerini izliyoruz. Bu ülkede çocuklar veya bir ilersi, bıyığı yeni terleyen erkek, ayna karşısında kendi başına yeni yeni saçlarını taramaya başlayan kız çocuklarımız var. Bu, pazardan oyuncak bebek alırcasına çocuk sahibi olmayı alışkanlık edenler ve onlara ekranlarda prim tanıyan sözüm ona programcılar, yayıncılar, bence en ağır cezalara çarptırılmalıdırlar. Nasıl mı? Onu toplum çok iyi bilir. Ahlak yapımız çökertiliyor, dikkat! Antrenör pazarlama şirketi! Televizyonlar artık yeni bir cephe daha açtılar. Ülkeyi ekonomide, siyasal hayatta, yönetip, yönlendirdikleri yetmiyormuş gibi şimdi de futbol takımlarının başına teknik direktör pazarlıyorlar... Dün yorumcu bugün hoca, bugün hoca yarın yorumcu... Asıl şaştığım; ekranlardaki komik yorumlara kanan kulüplerin yöneticileridir. Zaten sonuçlar da ortadadır. Tevekkelli değil, bizim futbol bir adım ilerlemiyor... Hayırlı işler! Rıdvan Dilmen yine terse düştü! Bizim ülkenin en iyi futbol yorumcusu var ya... Rıdvan Dilmen... Ankara'daki maçtan önce F.Bahçe'nin onbirini şöyle yorumluyor :"Daum, Servet, iki maç üst üste oynadığı için dinlendirmiş olmalı..." Yapma be Rıdvan! Yahu Daum, üçüncü lig takımı sayılan Tarsus'la, hem de Saracoğlu'nda oynarken bile kimseyi dinlendirmedi de, bu maçta mı dinlendirecek? Zaten Servet, bir yıldan beri oynamıyordu ki, yorulup dinlensin... Haa şunu demeliydin bence; "Deplasman olduğu için, oyunun kontrolünü elde tutmak gerekir. Ayrıca rakipte de yüksek toplarda etkili isim yok. Dolayısıyla Deniz'in topu oyuna sokma özelliği Servet'ten çok, bu yüzden bu değişiklik yapılmış olabilir..." Bir düşün bakalım Rıdvan... Kim başkan olur? Yaklaşık, bir-bir buçuk aydan beri, sadece G.Saraylı dostlar değil, spora meraklı her kesimden aynı soru soruluyor; "G.Saray'a kim başkan olur?" Cevap zor. Çünkü G.Saray'ın yapısı, üye profili diğer iki büyüğünkine benzemez. G.Saray konservatiftir. Acı çeker, inler ama dışarıya mesele sızdırmaz. Kulis, tabii ki yapılır ama sanırsın ki, her şey apaçık ortada... Galiba, Canaydın, bir iki yıl için yine seçilecek... Yanılırsam, yukarıdaki sebeplerdendir. Ne güzel bağladım değli mi? Beşiktaş seyircisinin dikkatine! Saracoğlu'nda, yanılmıyorsam iki bin küsür G.Saraylı vardı. Bugün de Ali Sami Yen 'de kapasiteye göre binin üzerinde F.Bahçeli olacak... Ama, siz Beşiktaş taraftarını kimse istemiyor. Neden? Ben üzülüyorum. Türkiye'nin en eski kulübüne bu kötülüğü yapmaya hakkınız yok. Baktım, yabancısız gariban Karşıyaka'yı eze eze yendiğiniz maçta bile salonun parkesine fırlatmadığınız şey kalmadı. Yapmayın, etmeyin! Beşiktaş varken, bu ülkede başka kulüp yoktu. En azından bu özelliğinize hürmet edin! Stuttgart'ta isyan çıktı! Efendim; Alman Birinci Ligi'nin kulüplerinden Stuttgart bugünlerde en sıkıntılı günlerini yaşıyor. Kulüp başkanı geçtiğimiz hafta başında, "Gündemimizde Daum yoktur... " şeklinde net bir demeç verdi. Hemen ardından, ikinci başkan, "Bizi ancak Daum yükseltir, peşindeyiz" deyiverdi. İşte bu yüzden, başkan ve ikinci başkan şimdilerde Stuttgart'ta, ellerinde su tabancalarıyla köşe kapmaca oynuyorlarmış. Şehir, Daumcular ve karşıtları olarak ikiye bölünmüş. Kavga gürültü gırla gidiyormuş. Alman polisi işi gücü bırakıp, bu şehrin sokaklarında devriye geziyormuş. Kimdir bu yalanları üretenler? Yoksa birileri birilerinden bir şeyler mi koparıyor? Nedir bu rezalet?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.