Bu da duble yol!

Bir kulübün başkanı bir kupa yarı finali öncesinde, "Bu maç bizim için önem ve değer taşımıyor. Hocamızla aynı görüşte buluşup yedeklerden bir takım kurduk" gibi bir açıklama yapıyorsa, siz ülke futbolunun en üst makamı olarak her tura, her galibiyete hazine verseniz ne yazar ki? İşte F.Bahçe ile Denizlispor'u buluşturan yarı finalin ikinci ayağındaki ilk maç böyle bir teslimiyetçilikle başlıyorsa o maçı seyredip yorumlamanın nasıl bir işkence olduğu açıkça ortadadır. Bu, yolun birinci bölümüdür. Yolun ikinci bölümündeyse aynı en üst makamın bir kurumunun bu yarı finale öylesine bakışının yansımasıdır. Tolga Özkalfa, olsa olsa üçüncü sınıf kalfa olur hakemlikte. F.Bahçe'nin ilk golündeki duble faulü çalamayan bir hakem, bu işin henüz kalfası bile değildir. Önce Nobre'nin kaleci Süleyman'a ardından Servet'in Fatih'e yaptığı fauller atlanmıştır. Durun, hakem için daha bitmedi! F.Bahçe'nin ikinci golünden önce Alex'in topu koluyla önüne alırken dışarı kaçırması eğer kornerle sonuçlandırılmışsa yeni bir kalfalık destanı yazıldı demektir. Haa, futbol mu? F.Bahçe, rakibinin önemsemediği, hatta "oynamasak da olur" dediği maça da en son oyunlardaki sonuç alan kadrosuyla çıktı. Kadro, bir devreyi iki Özkalfa golüyle kolayca geçerken, Denizlispor'un başkan ve hocasının kurbanlık kadrosu bayağı iyi pas yaptı ama iki uçurtma uzak şutun dışında F.Bahçe ceza sahasına hep yabancı kaldı. Buraya kadar olan maçın, daha doğrusu bir ülke kupasının yarı finalinin ilk ayağının hayretler verecek, başka ülkede rastlanması pek kolay olmayacak fotoğrafıdır. Sizce ikinci yarıyı izleyip yazmak hem yazan için zahmet, angarya, hem de okuyacak için eziyet olmaz mı? Haa az kalsın bir şey unutuyordum. Geçenlerde maça yedek oyuncularını sürdü diye Marsilya Kulübü'nün başkanı 3 ay hak mahrumiyeti aldı, takımının da 1 puanı silindi. Nasıl, aynı bize benziyor değil mi? Sizce yazıyı burada kessek nasıl olur?