Milli Takım ve kart çıkmazı!

Çok önemli iki konumuz var gündemde... Önce Milli Takım'ı, sonra da yaklaşan derbi öncesi "Kart çıkmazını" irdeleyeceğiz. Milli Takım, yanlış hatırlamıyorsam, Dünya Kupası dışına düştüğümüzden bu yana ikinci arama, deneme sınavından geçti. İlkinde Çek Milli Takımı'na karşı, sayıları az da olsa, hâlâ kullanılacak oyuncularla yeniler karışımı bir topluluk sürülmüştü. Bu, bazı oyuncuların yanlış kurguda verimli olamayacakları biçimde görevlendirildikleri bir deneme de olsa, doğruları da içeren bir uygulama idi. Ancak ne var ki, Azerbaycan mesaisi tam anlamıyla gereksiz, hatta hatta zararlı bir boşuna arayıştı. Şunu vurgulamak istiyorum... Kadro yenilenmesi, hiçbir zaman ve şekilde 11'in tamamını içermez. Bunu böyle yapmaya kalkıştığınızda, yenilerin hiçbiri hakkında sağlıklı bir görüş sahibi olmanız mümkün değildir. Çünkü bunlar, lunaparkların çarpışan otomobilleri görünümünden öteye gidemezler. Oysa, yenileme operasyonunda hâlâ kullanmaya kararlı olduklarınızın yanına, onların çoğunlukta bulunacağı bir kadronun içine yeni isimleri atarsınız. Böylece, futbol onbir kişi oyunu da olsa, maçların büyük bölümünde pozisyon gereği ikili, üçlü kombinezonların timleri hakkında ciddi veriler elde edersiniz. Bir örnekleme yaparsak; ileri uçta kullanılması düşünülen veya umut bağlanacak Gökhan, Ersan Martin gibi oyuncular, G.Saraylı Necati'yle birlikte oynatılmalıydılar. Savunmada Can denenecekse, yanında İbrahim Toraman, Deniz Barış, Servet ya da Fatih Akyel gibilerden biri bulunmalıydı. Haaa, as oyuncular, ligin önemli virajında olduklarından milli kadroya çağırılmaları doğru olmazdı gibi bir sakınca varsa, o zaman maçı iptal edersiniz, olur biter. Bence bu maçın kadrosu Milli Takım'ın sorumlularınca değil de, kulüplerin tasarrufları ile seçilmiş gibi duruyordu. İkinci önemli madde de şampiyonluk için yarışan Fenerbahçe'yle Galatasaray'ın sarı kart sınırında bulunan futbolcuların durumudur. Burada çok ilgi çekici bir durumla karşı karşıya kalınmıştır ki, bazıları çoktan hile senaryoları bile yazmaya başlamışlardır. O senaryo; Fenerbahçe'nin sınırdaki futbolcularını, küfürsüz, kasıt olmadan, Vestel maçında ikinci sarı kartla oyundan attırmasıdır. Böylece oynanmasa da olur durumundaki Denizlispor kupa maçında cezaların çekilip, Galatasaray maçına tam kadro çıkılmasını sağlamaktır. Fenerbahçe bunu gerçekten planlamış mıdır, bilinmez ama senaryosu çoktan yazılmıştır. Oysa Galatasaray'ın böyle bir senaryo yazabilme şansı yoktur. Çünkü Galatasaray arada kupa maçı oynamayacak ve Rizespor maçında sadece tek sarı kart gören sınırdaki futbolcuları Fenerbahçe maçında oynayamayacaklardır. Konuyla ilgili bir başka çok ilgi çekici durumda daha karşı karşıyayız. Merkez Hakem Kurulu'nun, bu hafta şampiyon adaylarının yapacakları maçlara, "Kurban edilebilecek" düdükler atamasıdır. Fenerbahçe maçına Bülent Yıldırım, Galatasaray maçına ise Tolga Özkalfa verilmişlerdir. Yani ne Selçuk Dereli, ne Bülent Demirlek, ne Yunus Yıldırım, ne Serdar Tatlı, ne de Cüneyt Çakır bu iki maç için düşünülmüştür. Buradan bakınca, kart kıyımı yapsalar da bu iki hakem kolayca dinlendirilmeye alınabilecek isimler olarak dikkat çekmektedir. Öyle olursa, Merkez Hakem Kurulu da kıyıma uğramayan da zan altında kalacaktır. Gelelim kulüplere... Bu kadar çok sayıda önemli futbolcunun kart sınırında bulunmasını göz önünde tutup, geçtiğimiz haftaki maçlarda ki; kolayca sonuca gitmişlerdi, bazılarına ikinci kartları görmeleri için talimat verselerdi, belki de bu senaryoların hiçbirine gerek kalmayacaktı. Çünkü, her iki takım da, birbirleriyle karşılaşana kadarki fikstürü ellerini kollarını sallayarak geçebilecek güçtedir. Neyse... Şampiyon adaylarının bu haftaki maçlarında en çok "kart" çıkışlarına dikkat kesileceğiz. Milli Takım için de, bundan böyle, devam edecek eskilerle onlara katılması uygun görülen yenilerin birlikte oynayacakları maçları beklemekteyiz.