Kazanınca kendinden, kaybedince hakemden!

A -
A +

Kim ki, kazandığında kendi gücü sayesinde olduğunu söyleyip, kaybettiğinde hakemi veya başka faktörleri ortaya atar, işte onların ölene kadar karşısındayım. Şu F.Bahçe yönetimine bakın! İzmir Atatürk Stadı'nı dolduran 30 bin F.Bahçeli sessiz sedasız, tam bir sportmen gibi stadı terk ediyor. Dışarıda da tek olay yok... Ama Kadıköy'deki 15 zat-ı muhterem tutup maçın, dolayısıyla da kupanın hakem tarafından karşı tarafa hediye edildiğini iddia ediyor. Üstelik de, bu hakemin tayininde şaibe olduğunu öne sürmekle kalmayıp, hakemin, rakibinin taraftar grubu ve yöneticileri ile maç öncesi beraber yemek yediğini açıklayarak, tam anlamıyla ağır bir suç işliyor. Böyle bir suçu Batı'da işleyen yöneticinin cezasının ne olduğunu ben söylemeyeyim de, siz öğrenin ey kafası kumdaki F.Bahçeliler... Daha dün, Fransa Etik Komitesi, Marsilya ile Paris Saint Germain'in birer puanı sildi... Hadi yine de, sizi fazla yormadan hatırlatayım dedim. Bitmedi! İnsafsız insanlar veya sportmenlikten yoksun kafalar, takımınız durumu 0-2'den 2-2'ye getirdiğinde hakem kimdi? Luciano'nun kafasını Üzülmez çıkarmasaydı da, kupayı siz kazansaydınız, hakem kıyak mı olacaktı? Aynı hakem, Aurelio'yu yarım saat önce atmadığından, o finali uzatmaya götürme şansını buldunuz. Ayıp ayıp! Haa az kalsın unutuyordum. Bu finali oynamaya hakkınız var mıydı yok muydu? Şayet hakem Hakan Sivriservi Erciyes maçında Luciano'nun yumrukla çıkardığı topu penaltı noktasına taşısaydı... Bari basketbolu kirletmeyin! Anlaşılan o ki, spor alanlarındaki şiddeti, yöneticilerin sapkınlıklarını yazmakla geçecek günlerimiz. Hale bakın! Basketbol, bu ülkenin kültür düzeyi yüksek sporcularının ve onların aynı seviyedeki seyircilerinin sporuydu. Ama gelin görün ki, futbol, basketbolu da kirletti. Hale bakın! G.Saray, play-off'a kalmak için mücadele ediyor, iyi de oynuyor, önde de gidiyor, ama seyircisi sahaya taş, bozuk para, çakmak, yani eline ne geçerse atıp maçı iki kere durduruyor. Sonra da kapı dışarı ediliyor. Bir taraftar topluluğu bundan daha büyük bir ihanet gösterisinde bulunabilir mi? Reziller; bari basketboldan elinizi çekin! Gidin, futbol statlarındaki pisliklerinizin üstünde oturun. Bunu sadece G.Saray-F.Bahçe basketbol derbisindeki seyirciye değil, o kafada ne kadar seyirci varsa hepsine söylüyorum... Kaybetmeyi hazmedeceksin! Kim söylemişti, anımsayamadım ama, şu lafa hayranımdır; Kaybetmeyi hazmedemezsen, kazanmayı asla öğrenemezsin... Ne olurdu, F.Bahçe takımı madalyalarını almaya çıksaydı... Bunu yapsaydı, kim büyürdü? Kim bilir belki de, Atatürk Stadı'na koşan 30 bin taraftarı futbolcularını tribünlere çağırıp alkışlayacaktı. Onlara lig için moral verecekti. Spordan Sorumlu Devlet Bakanı nezdinde, koca devlet protesto edilmiştir. Yarın inşallah F.Bahçe bir Avrupa Kupası finali oynar. Oynayıp da kaybettiğinde, madalyaları almak için sahaya çıkmasa ya... Avrupa Kupası olunca, en centilmen taraftar, en centilmen yönetici, en ilkeli spor yazarıyız ama, bizim futbol olunca hepsinden sınıfta kalırız. Yuh be! Siz oynasaydınız Sayın Demirören! Olacak şey mi? Hiç gördünüz mü, Batı sahalarında? Bir futbol takımı bir kupa kazanıyor, kupa töreninde, kupa turunda, futbolcu teknik adamdan çok yönetici ve goygoycu var... Yarın bir Avrupa Kupası kazanırsanız, inşallah, hadi bakalım takım elbiselerinizle sahaya çıkın da göreyim... Beşiktaş bunu hep yapıyor ama... Dün Serdar Bilgili ve ekibi de böyleydi. Siz hiç Süleyman Seba'yı sahada futbolculardan önce tur atarken gördünüz mü? Haaa az kalsın unutuyordum, bekleyin kupa size de gelebilir... Cezayı sandalye sayısı ile mi veriyorsunuz? Hayret! F.Bahçeli taraftarlar Manisa'da oturdukları sandalyeleri sahaya attıklarından, kulübe bir maç seyircisiz oynama cezası verildi. Doğrudur. Peki, G.Saraylı taraftarlar, F.Bahçe derbisi sonrası sandalyeleri sokağa attılar, karşılığında da kulübe 75 milyar ceza verildi. Şimdiiiii; Manisa'da atılan sandalye sayısı, Kadıköy'dekinden fazla olduğu için mi, seyircisiz cezası verildi? Sonraaaa, sandalyeler sahaya değil de, sokağa atıldığı için mi para cezası ile yeterli görüldü? Yuh ki yuh! Yani bilelim de, kaç sandalye hangi cezayı getirir? Ya da sahaya değil de, sokağa atılırsa ceza yok mudur? Yahu bu ne biçim bir ülke? Bu ne biçim ceza talimatnamesi? Yani şu kadar sayıda ve de dışarı atarsan ceza hafif... Ey taraftar; bundan böyle attığın sandalyenin sayısını ve yerini iyi belirle! Vah vah vah! Kulüpler Birliği Vakfı İkinci Başkanı, Hilmi Gökçınar, ki F.Bahçeli olduğu söylenir, F.Bahçe'nin Vakıf'tan çıkarılması için tavsiye kararı aldıklarını açıkladı. Gerekçe olarak da, toplantılarına katılmayışı ve de Vakfın dağılması yönelik davranışlar gösterildi. Vah vah vah! F.Bahçe'nin tarihine resmen ihanet edilmektedir. F.Bahçe'nin 100 yıllık tarihinden gelen örf, adet ve gelenekleri ayaklar altına alınmaktadır. Düne kadar herkesin sevgilisi olan F.Bahçe'yi bu hale getirenler bırakın, yarın kendi üyelerine, tarih önünde de mutlaka ama mutlaka hesap vereceklerdir. Şunu herkes bilsin ki, kimse kimseyi kıskanmamaktadır. Kıskanılacak sadece bir stat ise, yarın başka birileri de yapar. Ama kıskanılacak 100 milyon dolara takım mal edilip, lig yarışını dörtte bir maliyetli, üstelik de para ödenmeyen futbolculardan kurulu takımlara karşı güç bela yürütmekse... Dağılmış, ligde hedefini daha ilk yarıda bitirmiş bir rakibe kupa kaptırmaksa... Bir kere daha vah vah vah! Fanatik! Fanatik şunu yapsa, bunu yapsa diye bir başlık atamadım. Atamadım, çünkü bu başlığı bulmak çok zordu. Ama ne acıdır ki, bu ülkenin üç spor gazetesinden biri olan Fanatik, hani ismi şu fanatik F.Bahçeli Necati Bilgiç tarafından verilmiş Fanatik, tutup, tarihi bir gazetecilik rezaletinin, ulu önder Atatürk'ün 10. Yıl Nutku'nda dediği gibi, mümessili oldu. Neymiş; F.Bahçe-Beşiktaş kupa finalinden bir gece önce, maçın hakemi Bülent Demirlek, Beşiktaşlı Çarşı Grubu fanatikleri ve aynı kulübün yöneticileri ile bir lokantada yemek yemiş. Bu rezil dedikodu, maçın ertesi günü bana da telefonla geldi. Telefonu edenler, aklı başında F.Bahçelilerdi. Kendilerine böyle bir senaryoya asla inanmaları gerektiğini söyledim. Nitekim, Fatih Doğan kardeşim, cumartesi günkü Fotomaç'ta o yemekte kimlerin olduğunu isim isim yazdı. MKH Başkanı Mustafa Çulcu ve hakem Demirlek şimdi gazeteye ciddi bir tazminat davası açmaya hazırlanıyorlar. Kimdir bu habere balıklama atlayıp, gazeteyi böylesine kötü bir duruma düşürenler? Bu gazetenin tepesinde hiç mi bir gazeteci yok ki, hani bunun belgesi desin? Türkiye'de gazetelerin spor sayfaları; niteliksiz, dedikoduyu manşete koyacak, fazlasıyla kulüp amigoluğu yapacak kişilerin mi elindedir? Sonra taraftarın fanatikleşip olay çıkarmasından bu gazetelerin, gazetecilerin yakınma hakkı olabilir mi? Bence, hukukun vereceği ceza yetmez... Asıl cezayı başkaları vermelidir... Öcal Uluç da, Ömer Üründül de haklı! Öcal Uluç Ağabey, geçen haftaki yazısında artık maçlara gitmediğini, hatta televizyondan bile izlemediğini yazmıştı. Bizim Ömer Üründül de, ki yılda 500 milyardan fazla futbol izleme masrafı vardır, 4 aydır statların önünden geçmediğini söyledi. Hele Ömer'e çok şaştım. Öyle ya, Avrupa'nın en ücra köşesine maça giden Ömer neden bu kararı almıştı? Cevap gayet basitti... "İstanbul'un en pahalı restoranında bile, birileri çıkıp da, F.Bahçe düşmanı geldi derse, ben bu insanların bulunduğu yerde bulunmam... Futbolun f'sinden anlamayanlara yazı yazıp, yorum yaptığım için de ıstırap duyuyorum..." Galiba üç kişiyiz... Ne haber Herr Daum! Alex, geçtiğimiz hafta Semih'in takımın en teknik oyuncusu olduğunu ve onunla aynı onbirde oynarsa daha verimli olabileceğini, Allah'tan, kendi internet sitesinde açıkladı. Allah'tan diyorum, yoksa yönetim hemen yalanlardı. Tabii bu görüş, biraz fazlasıyla, benim de görüşüm. Fazlası da şu; Semih o takımda forvet oyununu en iyi bilen oyuncudur... Başka ne söyleyeyim ki... Melih Şendil acaba ne dedi? Digitürk'ün spikerlerinden Melih Şendil kardeşim, Vestel Manisaspor-F.Bahçe maçından önce, o maçın, nasıl olup da öyle köhne bir statta oynatıldığına şaştığını defalarca dile getirmişti. Ben de kendisini kınamış, rakibe göre mi, Manisa Stadı'nı yorumluyorsun diye sormuştum. Eh, geçenlerde de Beşiktaş oynadı. Acaba Melih, aynı yorumu bu maçtan önce de yaptı mı? Selçuk neredeydi? Her derbi galibiyetine bir pankart getireceğini söyleyen amigo Selçuk Yula, Beşiktaş finalinden önce konuştu da konuştu. Finalden sonra da konuşur diye bekledim, yerinde bir voleybol açık oturumu vardı. Sordum; işi çıktı gitti dediler. Meğerse televizyonculukta işi çıkan programı bırakıp gidiyormuş. Böylece yeni bir şey daha öğrendik. Olmadı Tarık Hoca! Değerli sanatçı Tarık Akan, büyük üstat Atıf Yılmaz'ın vefatından sonra yaptığı kısa konuşmada "Laik ve demokratik bir sanatçıydı" görüşünü öne sürerek, bir ölünün arkasından siyaset yapıp yeni bir sayfa daha açtı. Hiç yakıştı mı? Çaycı Muammer ve elektrikçi Ramazan! Bizim mahallenin espri şampiyonudur, bu ikili... İkisi de Beşiktaşlıdır. Mahallede, doğal olarak F.Bahçeliler çoğunlukta, G.Saraylılar da ikinci sırada ama bu ikili herkesle başa çıkar. Pazartesi sabahı Ramazan'a dükkanın önünden geçerken hâl hatır sorayım dedim. Hani Beşiktaş yenildi ya... Cevaba bakın; "Abi, rakip formadaki sarıya bir tane attık, bir de lacivert olsaydı bir tane daha atardık." Çaycı Muammer ise, kupayı kazanmanın havası ile dolaşıp dururken, G.Saray yenilgisi ile gırgıra getirilmek istendi... Muammer de sanki Ramazan'dan duymuş gibi, "Vallahi bizimkiler formanın diğer rengini şaşırdılar" demez mi? Muammer ayrıca maç sonuçlarını iyi tahmin eder, eder de, iddiaya gelince sıfır çeker... F.Bahçe seyircisi yine şampiyon! Fenerbahçe taraftarı, içi boş stadı dışarıdan müthiş tezahüratı ile en azından sesiyle doldurarak bir ilki daha gerçekleştirdi. Bu taraftara, özellikle de kulübe yaptığı maddi destek yüzünden, şampiyonluk helaldir. Ah bir de iskeledeki eylemi yapmasalardı... Kaç Cordoba gerekli? Efendim; Corboba, Hasan'ın attığı golleri içeri almış... Yani yememeliymiş... Ben de diyorum ki, Türkiye'de ne kadar kaleci geçinen varsa, bir tanesi o golleri kurtarsın, bir daha maç izlemem... Haaa degajı uzağa yapmamış... Tabii dört etap sonra topun Kabze'ye, oradan çatala geleceğini de hesaplamış Cordoba... Eeee, Cordoba'nın Beşiktaş forması içinde düne kadar neler hesapladığını bir çıkarın bakalım, bu maçta yenildiklerini unutturacak neler neler göreceksiniz... Şaştığım, bazı Beşiktaşlı futbolcuların maçtan sonra Cordoba ile tartışmış olmaları. Acaba dün neden hiç oralı olmamışlardı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.