Aziz Bey’in unuttukları!

A -
A +

Geçtiğimiz cumartesi yapılan Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu toplantısında Aziz Bey’in patlayacağını yazmıştı hafta içinde basın... Patladı mı peki? Bilmem ama bildiğim o ki, Aziz Bey unutkan olmuşlar. Fatih Terim’in her iki görevi yapamayacağına değindiler. Güzel de, Ufuk Sarıca’nın hem Beşiktaş, hem de milli takım görevini nasıl atladılar? Öyle ya Ergin Ataman için ne yangınlar çıkarmıştı aynı kişi... Yoksa Sarıca’yı o ikinci görevine atayanın nereden geldiği mi akıllarına geldi? İnternet  sitesinde Kayserispor’un bilet fiyatına tepki gösterirken, acaba Kadıköy civarlarında da 500 liraya bilet satıldığı mı unutuldu? Onu bunu bilmem ama unutkanlık bu... TFF’ye yükleniş mi? Eh, siz çok ama çok önemli konularda eyyam yapıp, unutkan olursanız ya da politik davranıp birilerine ceza vermeyi unutursanız, başınıza gelmeyen kalmaz ey TFF yetkilileri... İki de bir sunduğunuz hak mahrumiyeti komedisinden söz etmiyorum ha...

Başakşehir hepsini solladı!
Önce Gençlerden yarının oyuncusu İrfan Can, sonra Brezilyalı müthiş bir sağ arka adamı, şimdi de Adebayor... Hani şu başta Fenerbahçe, bütün büyüklere geldi gelecek diye spor basının palavra attığı santrfor... Transferlere bakar mısınız? Demek ki, Avcı ve ekibi şampiyonluk meselesinde hayli ciddiler...

Beşiktaş takım mı?
Önce hemen Konyaspor’un iyi oynadığını, ancak hiç tarzı olmayan biçimde derin kontralara izin verdiğini, böylece Beşiktaş’ın maçı beş golle taçlandırdığını söyleyeyim.  Aradaki fark mı? Eh şöyle bir kadrolara bakınız, gireni çıkanıyla, arada ciddi bir klas, kariyer farklılığı görürsünüz. Karşılıklı iyi oyunda da fark bundan çıktı...

Sallabol marifet işidir!

Sevgili ağabeylerim Uluç biraderler, yani Öcal ve Hıncal ağabeyler basketbolda fazla şut atmayı, ya da bir takımın sadece şuta endeksli oyun oynamasını “Sallabol” olarak yorumlayıp, ciddi şekilde eleştirirler. Bu arada Amerika’nın caddelerinde ne kadar sefil siyahi varsa ülkemize basketbolcu diye sokulmalarına yaptıkları sert eleştiriye sabaha kadar katılırım. Ve de, Fenerbahçe takımının “Sallabolcular” sayesinde önüne geleni içeride, dışarıda ağır şekilde hırpaladığını da yazmak isterim... Bogdanovic, Kalinic, Datome, Sloukas, Dixon, Melih, Antic, Nunnally... Ahmet’in bile niyeti kötü...  Bir de Vesely, Udoh, ve yeni uzun alışırsa, vay ki vay! Yeter ki, sokmasını bilesin çemberden içeri... Son lig maçında sayı olan üçlükler şöyle: Fenerbahçe 15 adet, Uşakspor sadece 3 adet... Maç ise sadece 9 sayı farkla Fenerbahçe’nin galibiyeti ile bitti. Hani bir değişiklik olsun diye...

Galatasaray’ın yeni yüzü mü?

Karabükspor yenilgisinden sonra Galatasaray’ın kafayı değiştirmediği takdirde ligi bulunduğu yerde bitirmesinin de kolay olmayacağını yazmıştım. Neydi o? Pas gevezeliğini savunma içi ve orta saha paralelinde bırakmak... Sonra mı? O pas trafiğini alabildiğine çabuk rakip ceza alanı önü ve içinde yaparak rakip savunmanın dengesini bozmak formülünü hayata geçirmek... Atılan gollerin ilki hariç diğer dördüne bakınız. Hepsi aynı formülün eseri. Bruma’nın attığı bir gol de, saha boşaltma avantajı ki, en az pas meselesi kadar önemlidir... Devamı var mı? Haftaya bakarız...

Quaresma meselesi!

Aziz Yıldırım, divanda açık ve net olarak Quaresma’nın avukatı aracılığıyla kendilerine başvurup, sarı-lacivert formayı giymek istediğini açıkladı. Hatta bu konuda yazılı başvuru olduğunu da açıkladı. Ardından Portekizli, tweet mi ne haltsa oradan, Beşiktaş formasını öptüğü bir fotoğrafla sanki “Yalan” dedi.  Şimdi Aziz Bey elindeki yazılı belgeyi medyaya servis etmek zorundadır. Şayet öyle bir belge varsa Beşiktaş’ın da derhal ipi çekmesi gerekir. Yok, belge falan yoksa, Portekizlinin öyle şovla değil, başka türlü bir karşılık vermesi gerekir... Böyle olsun ki, biz de insanları biraz daha iyi tanıyalım... Bu arada başka Beşiktaşlı futbolcular da olmuş, Kadıköy yakasına geçmek isteyen... Acaba kimler ki? Öyle ya Beşiktaşlı sormaz mı; “İçimizde İrlandalılar kimler” diye...

Eto’o ve Love...
Bence ne Fenerbahçe’nin dört yemesi, ne Galatasaray’ın altı çekmesi, ne de Trabzonspor’un dörtlük flaşı. Futbol adına hiçbiri Eto’o ve Wagner Love kadar olamadı. Bu ikili maçın üç golünü paylaşmanın yanı sıra kafa kağıtlarının eskimesine adeta isyan edercesine doksan dakika koştular, yardımlaştılar ve maçın heyecanından bir saniye düşmediler... İkisine de teşekkürler!

Güray’ı transfer etmeden olmaz!
Güray diye biri... Ne mi yapar? Hangi takımda oynarsa oynasın, işi gücü Fenerbahçe’ye gol atmak sanki... Hem de bizim mahallenin bankasının koruması Uğur’un dediği gibi, “Son golün vuruş yeri ile kale arası taksi 40 lira yazar...” Buradan hareketle; Beşiktaş’ı üç gün önce anormal hava koşulları karşılamışken, Fenerbahçe harika bir ortamda rakibi Kayserispor’a gol rekoru kırdırdı. Tabii salonlarda gider yapmakla, futbol sahasında kale korumak çok başka şeylerdir. Bendeniz de hâlâ Hollandalı hocalara karşıyımdır. Bir tanesi geçenlerde artık yokum dedi de, Fenerbahçe’deki emekli haliyle devam ediyor...

 

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.