Tek dişi kalmış canavar!

A -
A +

Başlığı bir yerlerden hatırlarsınız sanırım. İşte şu günlerdeki ülke futboluna ne kadar yakıştı, ne kadar da onunla örtüştü. Neden mi? Duyanın geldiği, daha doğru bir deyişle çuvalla para dökülerek topa nasıl vurduğu önemli olmayanların istilasına uğratılan ülke futbolu, mart ayına çıkara çıkara tek takım çıkarabildi. Yabancı statüsü acilen, daha bugünlerde yeniden ele alınmalıdır. Yabancı futbolcu için en azından belirli sayıda milli olma şartı konulmalıdır. Tabii on sene önceye dayalı olmadan... Sayın Spor Bakanı meseleyi ele alıp TFF ve onu yönlendirenlerle değerlendirme yapmalıdır. Örnek mi? Geride bırakılan son sezon en az iki defa milli takımda oynamak veya Avrupa Kupaları’nda en az iki veya üç maç oynamak gibi...

Yorumcu-teknik adam kepazeliği!

Buradan bir kere daha yazıyorum; Şayet dünyanın herhangi bir ülkesinde bizdeki ekran yorumcusu-gazete yazarı-teknik adam trafiği yaşanıyorsa, ben bir daha ağzımı açmam, kalemimi de saklarım... Rezalete bakın yahu! Mustafa Doğan TRT’den Eskişehirspor’a, yine Oğuz Çetin yine TRT’den Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne teknik adamlık eşofmanı içine... Feyyaz Uçar ayrılmıştı, pek yakında ya ekranda, ya gazete sütunlarında... Hikmet Karaman tehlikede... Bekleyin yeni görüntüsünü... Saymakla biter mi? Peki, siz Türkiye Spor Yazarları Derneği, siz Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ne iş yaparsınız? Sık sık kongre, sık  sık iktidara gider, yemekli dedikodu seansları. Ayıp yahu! Biraz da asıl göreviniz olan meslek onurunu koruyun. Ya da en azından  korur gibi olun!

Ne demiştim, ne oldu?

Yanılmıyorsam 2003 yılıydı. O günlerde TVNET’te program yapıyordum. Hatta bizim TGRT’de de... Ve bir akşam, gelişmeler sonucu şöyle bir yorumda bulunmuştum: “Aziz Yıldırım, Allah uzun ömürler versin, çoluk-çocuk sahibidir, vefat edene kadar kulüp başkanı kalacaktır. Yani bir yere gitmez.” Bir yıl sonra da yine benzer bir konu açıldığında bu defa da, gitmez kelimesini “Gi-de-mez” olarak revize etmiştim. Son kulüp dergisindeki yazısında, yani imzalı, el yazılı sayılır o, beni tasdik ettiği için kendisine teşekkür ederim... Niye onay yerine eski sayılan tasdik kelimesini kullandım acaba? Şundan; Yargıtay kararı falan da taca atıldığından... Eh demek ki, bu mesleği 50 yıl boşuna yaşamamış, boşuna yapmamışız.

Bursaspor’un hali!
Bilmem hatırlar mısınız; bu sütunlarda Bursaspor için daha ilk sekiz hafta sonunda idi, “Bu takım, bu elemanlarla ile hiçbir yere gidemez. Hamza Hamzaoğlu da transfer politikası ile tuz biber ekiyor” diye yazmıştım. Ekrandan da aynı görüşü sunmuştum. Çünkü kazanılan puanların çoğu meğer ki rastgele cinsindendi... Şimdi tehlikeli bölgeye iniş var... Benzetmek gibi olmasın ama tıpkı Leicester... O İngiliz takımı için de “Seneye düşmemeye oynarsa şaşmayın. Bütün büyükleri krizli anlarında yakaladı” diye yazmıştım. Sonunda malum taraftar grubu, aslında onlara taraftar da denmez ya, yaptı yapacağını... Yazık! O stada, o şampiyonluğa yakışıyor mu?

Hollandalı marifeti!
Diyor ki emekli hoca, “Souza’yı 1-1 olmasına rağmen kafa toplarındaki hâkimiyeti için aldım...” Peki, o zaman Fernandao’yu neden 71’de aldın? Emekli diyor ki, “Bir tek futbolcu benim gitmemi istiyorsa hemen yarın sabah voltamı alırım...” Yok mu bir delikanlı be? Şener’le Hasan Ali neden kulübede? Yoksa birileri ‘Van der Wiel’i oynat da sezon sonu okutalım’ mı dedi? Yedekte bir gün biri, bir gün öbürü... İlk 11’de bir gün biri, bir gün öbürü... Anlaşılan o ki, emekli diyor ki, “Mangırı verin, ben yolcu olayım...” Giderken bir de, “Arkamda siz de olun ki, büyük kulüp kurtulsun...” der mi ki?

Hem futbolcu, hem de hoca farkı!

Beşiktaş, gitti Arena’da Galatasaray’ı yenerek en azından iki ezeli rakibini şampiyonluk rüyasından uyandırdı diyebiliriz. Nasıl mı oldu? Beşiktaş’ın oyuncu profiline bakınız. Oynayanla bekleyen arasında ciddi fark var mı? Birinde ince hesapçı, diğerinde ise 3’lü savunma ile maceracı hoca... Eh tek diş Sneijder de “Hâlâ sakatsa” beyaz bayrak sallayınız!

Müjdat Gezen, paşa kızı ve Deniz Gezmiş...

Efendim, önce çok üzüldüğümü de ifade edeyim, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ni ateşe veren bir servis şoförü imiş. Alkolün etkisi ile bu eylemi yaptığını itiraf etmiş. Müjdat Gezen de eylemi yapanın sakallı biri olduğunu iddia etmişti, hani bir yerlere doğru... Eylemci yakalanınca internette, sağda, solda, ‘Gezen’in yalanı ortaya çıktı’ diye feryatlar var. Yahu adam komedyen be… Neyse, tam bu satırları yazmaya oturmuştum ki, Kadıköy Belediyesi’nin Deniz Gezmiş’i anma töreni düzenlediği bilgisi geldi... Yahu ne zamandan beridir teröristler anılıyor? Elinde silahla oraya buraya dalan, adam kaçıran, adam rehin alan, sonunda da idam edilen falan gibiler yani... O zaman ilk gangsterimiz Necdet Elmas’ı da unutmayalım... Bitmedi... Bir hatun kişi, Nagehan Alçı’ya hakaret ederek saldırmış. Sonra da” Ben paşa kızıyım” diye tavır da koymuş... Keşke tavrını koyarken şu “paşa” lafını kullanmasaydın be hatun! Paşaları da yerin dibine sokuyorsunuz.

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.