Belli olan zafer

"Aynı hoca ve ekonomisi aynı düzeyde kaldıkça F.Bahçe bu kupayı en az 5 sene kimseye bırakmaz"

Geçtiğimiz ekim ayından bu yana Euroleague’deki bütün takımları seyretme fırsatını bulduktan sonra, perşembe günkü köşe yazılarımda sık sık F.Bahçe’nin Euroleague’in bir numaralı favorisi olduğunu yazmaktan yoruldum. Televizyondaki programlarımda da aynı görüşümü fırsat buldukça sekiz aydır tekrarlayıp durdum. 
Çünkü F.Bahçe takımının dün akşam da bir kere daha gözlenen çok önemli bir özelliği vardı, diğer takımlara oranla. İçeriden Udoh veya Vesely ile oynar gibi görünüp, dışarıya çıkarılan topların hiçbir takımda olmayan bir yüzdeyle sayıya dönüşü vardı.
F.Bahçe’nin salona çıkardığı 12 kişilik kadroda Antic bile bu uzaktan şut ustalarının içinde idi. Zaten finaldeki Olimpiakos ya da iki gün evvelki Real Madrid hatta geçen sezon kupanın teslim edildiği CSKA bile F.Bahçe’nin bu özelliklerine asla sahip değildiler.
Dün akşam Bogdanovic’in üç faule erken ulaşması kimilerinde telaş ve endişe oluştururken bendenizde en küçük bir ‘aman be’ telaşı uyandırmadı. 
Amerikan basketbolunda yani NBA’de şut yüzdesi çok önemli bir avantaj olurken Avrupa’da da aynı özellik F.Bahçe takımındadır. Aslında normal lig süresini F.Bahçe’nin 5. bitirmesi bile Avrupa basketbolunun son yıllardaki en büyük sürprizi idi. Tabi ki Obradovic gibi bir ustanın böylesine nitelikleri olan bir kadronun başında olması da her hangi bir sürprize mahal vermeyen unsurdu. 
F.Bahçe’yi basketbolun en büyük kupasını hocası ve kaliteli kadrosuyla kazanmış olması anasının ak sütü gibi helaldir. 
Ben maçın şusuydu-busuydu fazla tekniğine girmek istemedim. Çünkü görünen köy kılavuz istemezdi. Zaten geçen sene de bu büyük unvan son topta kaybedilmişti. Hemen bugünden yazayım; aynı hoca ve ekonomisi aynı düzeyde kaldıkça F.Bahçe bu kupayı en az 5 sene kimseye bırakmaz.