Kârûn gibi malın olsa ne fayda!..

A -
A +

Dün, Mûsâ aleyhisselâmın akrabâsı olan Kârun'dan bir nebze bahsetmiştik. Bugün, onun ibretlik sonunu birlikte okuyalım... Para, zenginlik çok kimseyi değiştirdiği gibi, Karun'u da değiştirdi. Hem de ne değişiklik. İlk işi, velinimeti Musa aleyhisselama muhalefet etmek oldu. Altından bir ev yaptırıp, burada ziyâfetler vererek, kendine taraftar toplamaya başladı. Mûsâ aleyhisselâm, kendisine nasîhat ederek, bundan vazgeçmesini istedi. Daha sonra, mü'minlere zekât farz edilince, Mûsâ aleyhisselâm, Kârûn'a ne oranda zekât vereceğini bildirdi. Kârûn bunu çok fazla gördü. Bunu vermek nefsine ağır geldi. Taraftarlarına, "Mûsâ'nın her istediğini yerine getirdiniz. Fakat, şimdi görüyorsunuz ki, kendine mal toplamak istiyor. Buna da mı itâ'at edeceksiniz?" dedi. Yaltakçıları, "Sen bizim büyüğümüzsün, nasıl istersen öyle yaparız" deyince, "Filân yerde fâhişe bir kadın var, onu buraya getirin!" dedi. İstediği kadın getirildi. Kadına, bin altın vererek, yarın halkın huzûrunda, "Hazret-i Mûsâ benimle zinâ etti" diyeceksin, diye tenbih etti. Kadın kabul etti. Ertesi gün, halk toplandı. Merakla kadının ne diyeceğini bekliyorlardı. Kadın ortaya çıkıp, "Hayır Kârûn yalan söylüyor. Benimle zinâ yapan kendisidir. Bunu söylememem için çok altın verdi" dedi. Bu sözleri işiten Kârûn şaşırdı. Ne yapacağını bilemedi. Mûsâ aleyhisselâm, secdeye varıp: "Yâ Rabbî, artık bunun cezâsını ver!" diye niyâzda bulundu. Sonra kavmine dönüp, "Ey kavmim! Allahü teâlâ beni, Fir'avn'a karşı gönderdiği gibi, Kârûn'a karşı da gönderdi. O artık açıkça Allahü teâlâya karşı gelmektedir. Herkes yerini alsın. İsteyen onun yanında, isteyen benim yanımda kalsın" buyurdu. İki kişi hâriç, herkes ondan ayrılıp Mûsâ aleyhisselâma tâbi oldular. Mûsâ aleyhisselâm, Kârûn ve yanındakilerin toprak tarafından yutulup helâk olmaları için üç defa duâ etti. Duâsı kabûl oldu. Kârûn ve yanındakiler, önce bellerine kadar, sonra boyunlarına kadar toprağa gömüldüler en sonunda toprak onları tamamen yuttu. Böylece yerin dibine geçerek, Kârûn ve yanındakilerden hiçbir eser kalmadı. İsrâiloğullarından, bazıları, "Hazret-i Mûsâ, Kârûn'un mallarını elinden almak için, yerin dibine batırdı" diye dedikodu yaptılar. Bunun üzerine Mûsâ aleyhisselâm, "Yâ Rabbî, Kârûn'un, evini, mallarını ve hazînelerini de yere batır" dedi. Bütün malları, hazîneleri de yere battı. Bu durum Kur'ân-ı kerîmde şöyle geçmektedir: "Nihâyet biz onu ve sarayını yere geçiriverdik. Artık Allahü teâlânın azâbından onu kurtarmaya yardım edecek hiçbir cemâati de yoktu. Kendisi de o azâbı menetmeye kâdir değildi." YAPTIKLARINA PİŞMAN OLDULAR! Kârûn, helâk olunca, Mûsâ aleyhisselâma inandıkları hâlde Kârûn'un zenginliğine imrenen kimseler, yaptıklarına pişman oldular. Kasas sûresinde bu husûsta buyuruluyor ki: "Dün onun mal ve saltanatını temennî edenler, 'Vay demek ki, Allahü tâlâ dilediği kimsenin rızkını genişletiyor ve daraltıyor. Eğer Allahü teâlâ bize lutfetmeseydi, bizi de yere batırmıştı. Vay, demek hakîkat şu ki, kâfirler asla kurtulamıyacak' demeye başladılar." Bu kıssadan dolayı, dilimizde, "Karun gibi adam" sözü meşhur olmuştur. Karun misali kimseler, fakirlere, çaresizlere yardım nedir bilmezler; varlıklarını başkalarını ezmede, kendilerine kul köle etmede kullanırlar. Acıma, merhamet gibi kelimeler bunların lügatında yoktur. Bunlar, insanların çaresizliklerinden, çektikleri acılardan zevk alırlar. Halbuki, dünya malı ile şımarmak ve dünyaya gönül vermek, ona sımsıkı sarılmak dünyada da ahirette de insanı zelil eder. Dünyadan çok kısa zamanda ayrılacağını bilen kimse, kalbine dünya sevgisi sokmaz. Malın hakîkî sahibi Allahü teâlâdır. Zenginler, O'nun vekîlleri, memurlarıdır. Memur, emredileni yapmakla mükelleftir. Emredildiği gibi hareket etmezse, Karun misali dünyası da ahireti de kararır!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.