Kaldır at devri!

A -
A +
İlginç bir çağdayız.
Canciğer kuzu sarması olduğun arkadaşınla azıcık bir tartışmaya gör, kaldırıp atıyorsun hemen. Sen atmasan o atacak zaten, öylesine pamuk ipliğine bağlı dostluklar ve arkadaşlıklar. Bir iki kez giydiğini kaldırıp atıyorsun zaten vitrinlerin tümü senin, sen paradan haber ver.
Bütün çocuklu ailelerin evleri, çocuk oyuncaklarından yıkılıyor âdeta. Bir oyuncağın bir yerine bir şey olmaya görsün… Mızmızlanan ufaklığa hemen yeni bir oyuncak sözü veriyor ve kaldırıp atıyorsun o oyuncağı. Her şey bol, yeter ki paran, pulun olsun. Elindeki her şeyin yenisini almak öylesine kışkırtıcı ki neredeyse hayat bunun üzerine kurgulanmış âdeta.
Kaldır at devrindeyiz!
Sonu güllü, perili olan bir dizi var. Önemli bir televizyon kanalında oynatılıyor. Haftalardır, evlilik kurumunun bitirilmesi üzerine kurgulanmış sahneler uzun uzadıya yer alıyor ve ilgili çiftin neden boşanması gerektiği işleniyor. Nihayet senarist muradına erdi ve çifti boşadı. Boşadığı çiftin bir de Yunan tanrıçalarından birinin ismini taşıyan Artemis adında bir kızları var ve bu boşanma için ağlayıp, için için üzülen bu çocuğa babasının söylediği teselli sözleri acı acı gülümsetiyor:
“-Seni deliler gibi seven aslanlar gibi annen ve baban var. Seni terk etmiyoruz ki! (Bir de terk edecektiniz!) Her ikimizde de kalacaksın, üç gün bende, dört gün annende! Hadi üzülme, şimdi gidip bundan sonra yaşayacağımız eve bakalım!"
Az sonra kızıyla yeni evinde fast food yiyen bir babanın rahatlayan, huzurlu hâlleri giriyor kadraja! "Boşanmak çok güzel ey ahali, ne çekiyorsunuz birbirinizi, çocukları iki pizza, bir hamburgere kandırırsınız, değiştirin, yenisini bulun, önemli olan mutluluk, haz, duygular..." diye fısıldayan romanlarla, dizilerle, filmlerle toplum kanıksıyor önce…
Sonra da… Kaldır at devri…
Elinde her ne eskimişse, sana eski heyecanı, hazzı ve huzuru vermiyorsa kaldır at ve yenisini al! Sırtındaki kamburu at!  Maalesef çağın özeti budur! İlgili dizide zaten adamın gözüne kestirdiği bir hatun var ve ona güvenerek boşanıyor. Kendisini çok seven, boşanmak istemeyen, iki gözü iki çeşme ağlayan karısına rağmen gidiyor adam… İşte topluma dayatılan bakış açısı budur…
Toplum, aile, moral değerler orta yerinden çatırdıyor. Bütün gündemler emin olunuz bu gündem yanında berhava! Batı tandanslı materyalist ve hedonist felsefe, bir ahtapot gibi toplumun kılcallarına kadar uzanmış ve bütün zehrini ustaca zerk ediyor ve bizler, sizler, onlar sadece seyrediyoruz…
Kaldır at devrindeyiz…
Kimse basit kusurları, eksikleri ve ufak tefek hataları hazmedemiyor. Oysa her şey insan içindir. Hayata dair her ne varsa insana dairdir. Herkes kendisinin mükemmel ve kusursuz olduğu sanrısı içinde meselelere yaklaşıyor.
Bir zamanlar bu ülkede gönül ehli insanlar vardı. Eşyanın efendisi olan, eşyayı bir araç olarak gören, gönül dağına yaslanıp, sevgi ve hoşgörünün ellerinden tutan o engin yürekli insanlar sadece aralarındaki engelleri kaldırıp atarlardı! Yırtılan elbiseleri yamalayan, kırılan eşyaları onaran ve her dem Allah’a şükreden o eli dualı insanlar nereye gitti?
Ya bozulan oyuncağını tamir eden çocuklar? Ya oyuncağını kendi yapanlar? Bez bebekleri için birkaç çubuk, biraz pamuk, iplik ve kumaşı bulduğunda sevinen kızlar, birkaç metre metal telle "lüks" otomobiller "keşfeden" oğlan çocukları, sokakları, caddeleri kahkahalarıyla dolduran çocuklar şimdi nereye saklandılar? Köşe kapmaca mı, saklambaç mı oynuyorlar dersiniz?
Peki, eşine bir ömür sadakatle gülümseyen kadınlar, erkekler?
Bu kaldır at devrinde onlar nereye savruldular acep?
Bileniniz var mı?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.