Marketteki kadın ve TİGEM!

A -
A +
Önceki gün bir marketin meyve ve sebze reyonundayım.
Bütün ürünler yaz mevsimine ve hatta önceki kış mevsimine göre gerçekten en az dört beş kat daha pahalı. Ağustos ayındaki döviz dalgalanması iğneden ipliğe her şeyi dalgalandırdı. Ancak kendisi çıktığı yerden indi lakin kendisiyle yukarıya çıkanlar inmedi ve kendisi yalnız indi! Asıl garabet burada sanırım.
Fiyatlar en çok dar gelirlileri vurdu yazık ki. Genç bir kadın geldi bulunduğum yere. Domates yedi lira, patlıcan on lira, biber dokuz lira kabilinden uzayıp gidiyor etiket fiyatları. Kadın önce şaşırıyor. Elini uzattığı her şeyden geri çekiyor. Sonunda biraz ıspanak ve marul alıp gidiyor! Bir ara göz göze geldik, o şaşkın ve üzüntülü yüzü hiç unutmayacağım!
Derdim CHP lideri Kılıçdaroğlu gibi “fukara edebiyatı” yapmak değil elbette.
Ancak yukarıda bahsettiğim o hanımefendi gibi mutfakta pişirecek malzeme bulamayan kadınlar benim derdim. Çocuklarına gönlünce menü hazırlayamayıp için için üzülen anneler, eve eli boş giden yoksul babalar benim tasam!
Birileri bu insanların sofrasından o çocukların yiyeceğini çalıyor! Soğanını çalıyor, patatesini çalıyor! İnsafsızca her şeyi döviz kuruna bağlayan açgözlüler, tamahkârlar, ihtiraslı muhterisler bizim gönlü tok, gözü tok yoksul Anadolu insanının ekmeğine tamah ederken bir şeyler yapılabilir mi acep benim derdim…
Marketteki o hanımefendinin elini uzattığı her şeyden elini çekerken o biraz utanç, biraz ezilmiş ruh hâletini ve gözlerindeki kederi gördüğümden beri gerçekten hiç iyi değilim!
Bu ülkede “serbest piyasa ekonomisi” şartlarını kendi menfaatine göre yorumlayan açgözlü insanların varlığı ve hızla çoğalıyor oluşları ayrı bir üzüntü konusu elbette. Bilmezler mi ki “Yel ile gelen yel ile gitmezse sel ile gider!"
Tarım ve Köy İşlerine bağlı TİGEM adlı bir kuruluş var. Ülkenin birçok yerinde yüz binlerce dekarlık topraklara tarım yapılıyor. Bursa Karacabey TİGEM’i yerinde görme şansım oldu ve gerçekten de büyük heyecan duydum. Burada her türlü tarım faaliyeti devlet eliyle yapılıyor ve her şey ziraat mühendislerinin refakatinde muhteşem ilerliyor.
Madem insanımız türlü gerekçelerle tarım yapmaktan imtina ediyor, madem şehirlerde yaşamayı tercih ediyor, o hâlde devlet TİGEM ile yeni çözümler bulma yoluna gitmelidir.
Ülke genelinde ekilip biçilmeyen yüz binlerce dekar tarım arazisi var. (Bölünmüş, parçalanmış, ekilip biçilmeyen arazilerin birleştirilmesi dâhil) TİGEM buraları kiralayıp istihdam ettiği tarım işçileriyle kullanamaz mı? Rusya tarım problemlerini “Kolhoz” adlı kolektif tarım arazileriyle çözmüştü. Bazıları bunu mülkiyet hakkının gasbı diye yorumlayabilir ancak yıllarca ekilip biçilmeyen tarım arazileri bu ülkenin millî hazinesidir ve gerektiği, ihtiyaç duyulduğu zaman kullanılmalıdır!
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kenevir açılımı"nı destekliyorum. Tıpkı kenevir gibi tarımın pek çok dalında yepyeni açılımlara ihtiyaç var ve zamanımız da gittikçe daralıyor. İnsan sağlığını ve geleceğini direkt ilgilendiren çok önemli ve hayati bir meseledir tarım. Geleceğimizi çiftçilerin keyfî kararlarına bırakamayız. Tarım Bakanlığı TİGEM’i yeniden masaya yatırıp ülkenin genel şartlarına göre güncelleyip daha pragmatik bir yapıya kavuşturabilir diye değerlendiriyorum.
Ülkemizde üzerinde tartışma götürmeyen iki hayati mevzumuz vardır. Birisi iç ve dış güvenlik, diğeri tarım ve hayvancılıktır. Her ikisi de hayati önemi haizdir. TİGEM bu ülkenin ihtiyaç duyduğu bütün ürünleri bünyesinde barındırarak hem sebze, meyve ve et ihtiyacını giderip hem de işsiz kalan tarım işçilerini istihdam edebilir. Böylelikle belki çiftçilerle de bir rekabet ortamı doğar, kim bilir!
Hasılı bir tarım ülkesinde hanımefendiler eve eli boş dönmemelidir!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.