Cumhurbaşkanımızın şiir sevgisi...

A -
A +
Önceki gün, lise öğrencisi olan kızım Bengisu, Cumhurbaşkanımızın çok güzel şiir okuduğunu söyledikten sonra "neden her konuşmasında şiir okuyor?" diye sordu. Bir de diğer siyasilerin mekanik diline karşı Cumhurbaşkanının daha sanatsal ve güzel bir dil kullandığına dair yerinde bir tespit yaptı. Cumhurbaşkanımız konuşmalarında şiiri hem hikmet hem de güzellik unsuru olarak okuyor. Okuduğu şiirler sosyo kültürel ve hikmet dolu içerikler ve mesajlar barındırıyor. Türk tarihine baktığımızda Kanuni’den Fatih’e ve Yavuz’a kadar bütün padişah ve devlet büyüklerinin bir şiir geleneği olduğunu, özellikle de “divan” oluşturacak kadar güzel şiirler yazdıklarını ve bunları edebi muhitlerinde, divanlarda paylaştıklarını görüyoruz. Kanuni Sultan Süleyman’ın “Muhibbî” mahlasıyla binlerce gazel yazdığını ve bir divanı olduğunu biliyoruz. Hatta gazel türünde pek çok şairden daha başarılı olduğunu da belirtelim. Şu güzel ve anlamlı dizeleri bilmeyenimiz var mıdır? Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibiOlmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”    Yine “Selimî” mahlasıyla şiirler yazan Yavuz Sultan Selim’in şu şiirine bakınız:   “Merdüm-i dideme bilmem ne füsûn etti felek
Giryemi kıldı hûn eşkimi füzûn etti felek
Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek "
  (Gözlerime felek nasıl bir büyü yaptı bilmiyorum/Ama çok fazla ağlattı, özümü kan içinde bıraktı, aşkımı arttırdı/Aslanlar bile gücümün korkusundan titrerken/Felek beni bir ceylan gözlüye esir etti.)   Fatih Sultan Mehmet ise şu güzel gazelinde bakınız ne diyor:  
“Eyleme gönlün gözün cevr ile Avnî'nin harâb
Dürr ü gevherler verir bu bahr ile kânım sana”
  ([Sevgilim!] Eziyetlerinle Avnî'nin gözlerini ve gönlünü harap etme! Zira bu deniz [gibi coşkun gözlerim], sana inciler; bu maden ocağı [gibi gönlüm] de mücevherler sunar.)   Şiir bir söz medeniyetidir. Az sözle çok şey söylemek, tefekkür etme sanatıdır. Bizim medeniyetimizin şiiri kuşatıcıdır. Bizim şiirimiz bünyesinde mana incileri barındırır… Şiir, yürek ve ruhun iş birliğidir. Ruhun hatırlanışı, 'gönül’ün seslenişidir. Dünyevileşme ile beraber toplumun hızla kirlendiği, güzel olana sırtını döndüğü, umudunu yitirdiği, yalnızlaştırıldığı bir vakitte bir Cumhurbaşkanının devasa işleri arasında şiire de yer vermesi, şiire el uzatması, dikkatleri şiire çekmesi hiç de azımsanacak bir durum değil, aksine birçok gündem maddesine göre ciddiye alınması gereken çok mühim bir hadisedir. Çünkü bizim kültür ve medeniyetimizde şiir kadim bir sanat olmakla birlikte umut demektir. Şiir maddeye bir baş kaldırıştır. Soyut duyguların somut duygulara, dünyevi olana itirazıdır. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, siyasi arenada sözün kifayetsiz kaldığı, siyasetin sığ sularında anlatamadıklarını, şiirin sahici kıyılarında kelimelerin sırlı ve içten zarafetiyle, yüksek bir ruhla insanlara seslenmeyi ve yaralanmış yüreklere hikmetli sözlerle ulaşmayı tercih etmektedir. Nitekim şiir; sezmek, hissetmek ve bilincine varmak gibi anlamlara gelen Arapça bir kelimedir. Şiir kelimesi, şuurla aynı kökten gelir. Bu durum bize gösteriyor ki şiir sanatında, bilinç, duygu ve tefekkür iç içedir.   Cumhurbaşkanımızın “Bu şarkı burada bitmez" diyen albümünü özellikle uzun seyahatlere çıktığımızda arabamızda ailece dinlerdik. Necip Fazıl Kısakürek'in "Zindandan Mehmet’e Mektup", Erdem Beyazıt'a ait "Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair", İbrahim Sadri'nin "Bizim Yaşadığımız Gibi” şiirlerini hiç unutmuyorum... Ülkenin en tepesindeki insanın, şiirin narin ellerinden tutması, sanata ve şiire gönül vermesi kim ne derse desin takdir edilesi bir tavır ve duruştur. Sözleriniz şiir gibi olsun...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.