Üsküp’ten Türkistan’a Türk dünyası!

A -
A +
Türk dünyası neresidir ve bizim böyle bir meselemiz var mıdır? Çocukluk ve gençlik yıllarımdan beri özel ilgi duyduğum bu alan zaman zaman gündeme gelir, üzerinde bir iki gün konuşulur ve usulca gündemden düşer gider. Açıkçası yıllar yılı bu hep böyle oldu. Bugün Balkanlardan Doğu Türkistan’a, Kazan’dan, Kırım’dan Cezayir’e kadar olan geniş coğrafyada Türk izlerini adım adım takip etmek mümkün. Ve bu coğrafyalarda iz sürerken tarih bizlere ne fısıldayacak acaba? Türk Milletinin derin izler bıraktığı bu büyük kültür ve medeniyet coğrafyasında adım başı karşımıza çıkacak olan şey, bizim kaderimizden başkası değildir aslında. Evet coğrafya bir kaderdir ve bu geniş coğrafyada hâlâ yolumuzu gözleyen, yardımlarımızı bekleyen insanlarımız vardır. Doğu Türkistan, Kırım, Kerkük, Musul Türklüğü ağır baskı altındadır, bu soydaşlarımız ne hazindir ki kendi topraklarında bağımsız değildir. Özellikle Doğu Türkistan’da ağır insan hakları ihlalleri vardır. Türk dünyası, birçok anlamda iş birliği içinde olmakla birlikte kültürel anlamda hâlâ özlenen, arzu edilen yakınlaşmayı sağlayamamıştır. Ve kültürel anlamda bir yakınlaşma sağlanmadığı takdirde gelecek vakitlerde bugünleri mumla arayacağız zira yeni kuşaklar vakit geçtikçe, kültürel yakınlık ve iş birliği kurulmadıkça birbirlerinden biraz daha uzaklaşıp yabancılaşacaklardır. Bugün ülkemizde Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’u, Kırımlı yazar Cengiz Dağcı’yı, Azerbaycan denince, Samet Vurgun’u, Şehriyar’ı, Bahtiyar Vahapzade’yi, Kerküklü sanatçı Abdurrahman Kızılay’ı, Türkmenistan denince Mahdumkulu, Saraybosna denince Bosnalı Şair Sabit isimlerini lise eğitimini tamamlayan hemen herkes bilir ve tanır. Ve bu sanatçıların eserleriyle yaşamış oldukları coğrafya ve kültürü de öğrenmiş olurlar. Ancak, birkaç isim istisna artık bu coğrafyalardan yeni isimler bizim kültür havuzumuza düşmüyor farkında mısınız? Cengiz Aytmatov’dan bu yana Kırgız edebiyatında başka şair ve romancılar da yetişmiş olmalı öyle değil mi? Azerbaycan’da da Mikail Müşfik’ten bu yana çok önemli genç şair ve yazarlar yetişmiştir herhâlde? Doğu Türkistan’dan, Üsküp’ten Kosova’ya, Saraybosna’ya kadar bu geniş coğrafya, bunca kitle iletişim araçlarına rağmen bize yeni isimleri neden seçip gönderemiyor acaba? Neden kilitlendik, bu devasa kültür coğrafyasında umduğumuz o büyük aksülamel neden yok? Evet, bir şeyler eksik ve acıdır ki bunun farkında bile değiliz… Bir ağabey, lider konumundaki Türkiye Cumhuriyeti, bu geniş coğrafyanın lokomotifidir, ışığıdır, deniz feneridir. Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Kültür Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, üniversiteler, belediyeler ve TRT başta olmak üzere bütün sivil toplum, medya kuruluşları bu meseleye biraz daha mesai harcamalı, farklı fikirlerin ortaya çıkmasını teşvik etmelidir belki de… Bu millî, tarihî, siyasi, içtimai, kültürel ve insani bir yükümlülüktür. Özellikle genç kuşakların misafirliklere gidiş gelişleri teşvik edilmeli, edebiyat, sinema ve müzik transferi sağlanmalı, kongreler, konserler ve sinema günleri düzenlenmelidir. Belediyeler, “Türk Dünyası Kardeş Şehir” uygulamasını güncellemeli, daha sık ve daha verimli çalışmalara hız vermelidirler. Kültür ve Turizm Bakanlığı telif eserlere ağırlık verip, edebiyat ürünlerini Türkiye Türkçesine ve diğer şivelere aktarma hususuna el atmalı, ülkemize gelen yazar, sanatçı ve şairlerin turizm beldelerinde konaklayabildikleri, ülkemizde eser üretebildikleri imkânları istifadelerine sunmalıdır. Büyük ülke olmak büyük düşünmeyi gerektirir. Yüz yıl sonrasını düşleyen, ufukları geniş, uzak görüşlü insanların fikir ve düşünceleri yarınların Türk asrı olmasına zemin hazırlayacaktır. 2071 yılı uzak bir hedef değildir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.