Kendimizi anlatamıyor muyuz?

A -
A +
Dünyanın en kadirşinas milletiyiz.
Adalette, merhamette hiçbir millet bizimle aşık atamaz. Tarih boyunca bu millet nereye gittiyse adalet götürdü, huzur götürdü, sevgi, şefkat ötürdü. Bu nedenle bütün mazlum milletlerin gözü de gönlü de umudu da bu ülkededir.
Nerede ezilen, aç bırakılan, sömürülen insan varsa Türk onların yanındadır, uzatılan yardım elidir! Türk beklenendir, özlenendir, gözlenendir! Türk hakkın kılıcıdır. Zalimlerin düşmanı, mazlumların hamisidir.
Bunu örneklerle versek yazımız yetmez. Irak savaşında kapısına yüklenilen Türkiye’dir. Batı Trakya’da Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımızı hatırlayalım. Afrika’da açlıkla boğuşan ülkelere ilk yardım elini uzatan millet bizdik. Doğu Türkistan, Filistin hep bizim merhametimize, bize inandı güvendi. Uzak Doğu'daki Müslümanlar yine bize imdat eyledi.
Peki hâl böyleyken biz neden dünyada yalnızız?
Neden bizim sonuna kadar haklı olduğumuz Suriye politikamız anlaşılmaz, neden müttefik dediğimiz adamlar bizi sırtımızdan vurur her defasında? Neden bu kadim talihsizlik değişmez?
Bunun ne kadar çok cevabı vardır oysa…
Geçmişteki şanlı tarihimiz, atalarımızın dünyaya nam salan kudret ve başarıları özellikle Araplarda ve Avrupa kıtasında derin bir kıskançlık, bir aşağılık duygusu oluşturmuş ve bu durum genlerine işlemiştir. Bu kadar görmezden gelme, doğruları çarpıtma, anlamaktan ısrarla kaçınma duygusunu sadece ekonomik, askerî ve stratejik gerekçelere bağlamak yanlış olur. Çok derinlerde tarifsiz bir kuyruk acısı vardır…
Peki bizim eksiklerimiz neler?
Aslında en önemli konumuz budur. Biz dünyaya haklı olduğumuz meseleleri neden yeterince anlatamıyoruz? Cumhurbaşkanımız olmasa, konuşmasa, sesini yükseltmese öyle zannediyorum ki veya anlıyorum ki hiç kimse kılını kıpırdatmıyor!
Hâlbuki bizim elimizde dünya kadar malzeme var. Biz bu malzemeleri sadece sinema ve dizi sektöründe kullansak bize geri dönüşü çok çok hızlı olacak. Amerika sinema yoluyla en haksız olduğu Vietnam, Irak konularında kendini dünyaya kahraman olarak sundu! Sinema yoluyla elini asla uzatamayacağı bölgelere girdi ve kendini, milletini, kültürünü sanal bir gerçeklikle bütün insanlara anlattı. Hele de kovboy kültürü! Hâlâ insanlar kot pantolon giymede birbirleriyle yarışıyor! Kadınların kışın giydikleri dize kadar olan çizmeler, botlar bir daha çıkmamak üzere hayatlarımıza girdi. Bu kovboy elbiselerinden yığınla marka üretildi bir de!
Bizim dizi ve sinema sektörümüz ise bir arpa boyu yol alamadı. Bizi anlatmaktansa Batılı formatında hikâyeler üzerinden aşk meşk, aldatma, cinayet, dolandırma, yalan dolandan filmler çekip insanları iyice moral değerlerden uzaklaştırma yarışına girdiler.
Oysa bu kadar malzemeden ne kadar çok eser üretebilirlerdi!
Irak'tan ülkemize sığınan insanların hikâyesi çekilebilir ve Amerika’ya sen niçin bu ülkeyi bu hâle getirdin diye sorabilirlerdi. Suriye konusu bir dizi konusu olabilirdi. Doğu Türkistan meselesi irdelenebilirdi. PKK etraflıca anlatılabilirdi. Ermeni soykırımı diye dünyaya sunulan mesele dizi, kitap ve filmlerle dünyaya sunulabilirdi…
Sosyal medyada birbirimizle uğraşmaktan, birbirimizi linç etmekten kafamızı kaldırıp dünyaya bakmıyor durmadan birbirimizi suçluyoruz. Bu kuvvetli enerji neden bir araya gelmiyor ve önemli konularda dünya liderlerini tweet bombardımanına tutmuyoruz acaba?
Yani ne diyelim… Siyasiler, diplomatlar, sivil toplum kuruluşları bir yere kadar etkili olabilirler ancak. Bizim bütün Türk milleti olarak bir kendimizi anlatma, ifade etme yarışına girmemiz şart…
Dünya şimdi sadece algıyla dönüyor zira!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.