Türk Konseyinden TURAN’a doğru (mu?)

A -
A +
Önceki gün gerçekleşen Türk Konseyi, tarihî bir dönüm noktasıdır.
Cumhurbaşkanı’mız Erdoğan Azerbaycan’da Türk Konseyi buluşmasına katıldı. Peki, Türk dili konuşan altı ülkenin iştirak ettiği bu “Konsey” nedir? Toplumun büyük çoğunluğunun bu hususta bilgi sahibi olduğunu sanmıyorum.
Daha doğrusu “Türk Dünyası” gerçeğini doğru dürüst bilmiyoruz da diyebiliriz... 8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal’dan sonra uzun zaman Türk dünyasında önemli bir mesafe katedemediğimiz ortadadır. Merhum Özal vefatından önce ciddi anlamda el attığı Türk dünyası gerçeğimiz uzun yıllar âdeta nadasa bırakıldı. Sadece gidip gelindi, konuşuldu, heyetler birbirlerine güzel ve sıcak iltifatlar eyledi! Her şey lafta kaldı!
Şimdi artık oldukça önemli bir noktadayız.
Aklımıza gelen hemen her alanda iş birliği içinde olmak, ortak kararlar almak üzere tam on yıl önce hayata geçirilen “Türk Konseyi” hakkında geçtiğimiz gün kıymetli bir dostumuzla konuştuk. Bu alanda önemli çalışmaları bulunan Prof. Dr. Kürşad Zorlu Hoca şunları söyledi:
“Türk Konseyi, ‘Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları’ zirvelerinin bir devamı olarak kurumsallaşmış Türk dünyasının siyasi çatı kuruluşudur. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye tarafından 10 yıl önce resmiyet kazanan bu organizasyon önce Macaristan’ın gözlemci üyeliği ve geçtiğimiz pazar günü Bakü’de yapılan zirvede Özbekistan’ın resmî üyeliği ile 160 milyonluk bir nüfusa, 1,1 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklüğe kavuşmuştur. Amacı üye ülkeler arasında her alanda iş birliğini sağlayacak karar ve uygulamaları hayata geçirmek ve liderlerin alacağı ortak kararların bürokrasideki icrasını takip etmektir.
Öncelikle Özbekistan gibi Türk dünyasının köklü bir ülkesinin katılımı ciddi bir kazançtır. Burada Erdoğan-Mirziyoyev arasındaki sıcak diyaloğun başlamasında Sayın Nazarbayev’in önemli katkıları olmuştur. Macaristan’ın üyeliği ise son Barış Pınarı Harekâtı’ndaki tavrında görülmüştür ki Avrupa kanadında ciddi bir ortak alan sunmaktadır. 
Türk Akademisi, TÜRKPA, Türk İş Konseyi ve TÜRKSOY ‘Türk Keneşi’nin paydaş ve ilişkisel kuruluşlarıdır. Dolayısıyla bu aşamada önemli olan koordinasyon ve yapısal bütünleşmeyi sağlayacak adımların atılmasıdır. Değilse alınan kararların hayata geçirilmesi kolay olmayacaktır. Özellikle Türkiye’nin Suriye konusunda yalnızlaştığı bugünlerde böyle bir birlikteliğin sağlamlaşmasının tüm Türk dünyası açısından hayati olduğu açıktır...”
Kürşad Zorlu Hoca’nın da dediği gibi Konsey bu Şûra’da nihai bir noktaya evrilemediği takdirde yarın bazı şeyler için çok geç kalınabileceğini düşünüyorum. Barış Pınarı Harekâtı’nda gördük ki bizim kendimizden başka güvenecek dostumuz, yakınımız yokmuş!
Türk dünyası bu anlamda bizlere övünç ve güvence verse de bu yakınlaşmayı sadece sözlere yıkıp hayata geçirmedikçe daha nice on yıllarımız heba olacaktır. Bakınız dünyada tam olarak 300 milyon Türkçe konuşan insan var ve sadece bunların 160 milyonu birbirleriyle iletişim hâlinde!
Türkiye, konseyin en büyük devleti olarak, baskın bir şekilde “Türk Diasporası” ekiplerini kurup bütün dünyada hummalı bir çalışma başlatmalıdır. Özellikle Türkolog, tarihçi, mülkiyeli, ekonomist, sanatçı, yazar, gazeteci ve askerlerden oluşan bir ekip bütün Türk dünyasında İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde, Fikirde, İşte Birlik” ideali çerçevesinde çalışmaya başlamalıdır.
Tabii düne kadar Arap milliyetçiliği ve kardeşliği tatavası üzerinden kendine kariyer yapanları bu kez de buralarda değerlendirmeye kalkıp liyakat ve ehliyeti incitirsek bu mesele de elimizde patlar! Ömrünü bu yola adamış yığınla insan bugünü bekliyor! Özellikle YTB, TÜRKSOY, Yunus Emre Enstitüsü ve TİKA gibi kuruluşlar çalışma yönergelerinde değişiklikler yapmalıdır. Daha pratik, daha kestirme yollardan ve kanallardan bu çalışmalara hız verilmelidir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.