Azerbaycan’da taarruz mu tahammül mü?

A -
A +
  Yine Ermenistan terörü, yine sivil ölümler... Dağlık Karabağ bölgesinde dün terörist Ermenistan, Ağdam, Fuzuli, Cebrayil bölgelerindeki köylere ve sivil yerleşim birimlerine ağır silahlarla saldırdı. Ve bu saldırılarda çok sayıda sivil hayatını kaybetti. Tovuz saldırılarının akabinde bu kez Ermenilerin Karabağ’a saldırması bardağı taşıran son damla olmuştur. Artık Azerbaycan’ın ne Rusya’nın vaatlerine ne Minsk kararlarına itimadı kalmamıştır. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Ermenistan’a yönelik açıklamalarının güvenilecek bir yanı yoktur açıkçası. Ermenistan’ın işgal ettiği 5 bölgeden çekilmesini arzuladıklarını söyleyen Lavrov, bu söylediklerine muhtemelen kendisi de inanmamıştır. Gerçi ülkemizdeki bazı Avrasyacı analistler bu söylemi pek beğenip, inanıp, tasdik etseler de Azerbaycan halkı buna kesinlikle inanmamaktadır. Daha bir ay önce 400 ton silahı Kazakistan, Türkmenistan ve İran üzerinden Ermenistan’a gönderen Rusya’nın Azerbaycan’ı oyalama taktiğinin tek bir amacı vardır. Her anlamda Ermenistan’dan daha güçlü olan Azerbaycan’ın, Dağlık Karabağ’da her an başlayabilecek ve başarıyla sonlanabilecek olası taarruzunun önünü almak! Çünkü Azerbaycan artık çok ciddi ve güçlü bir askerî güce sahiptir. Rusya, askerî teçhizatını sürekli güncelleyip yenilemiş, Türk ordusuyla koordineli olan güçlü Azerbaycan ordusunun da farkındadır. Nitekim Lavrov da biliyor ki böyle bir taarruzda Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı koyma şansı yoktur. Şımarık evladına göz kırparak söylediği bu cümlelerin ciddiye alınacak bir yanının olmadığını Azerbaycan çok iyi biliyor.  Uzun yıllardır Karabağ’da büyük bir dram yaşanmaktadır. Karabağ’da göçe zorlanan, Ermeniler tarafından toprakları, evleri işgal edilen iki milyona yakın Azerbaycan Türkü, değişik bölgelere sığınarak yoksulluk sınırında yaşamaya çalışmaktadır. Terörist Ermenistan hem Rusya hem İran tarafından alenen desteklenmektedir. Maalesef, Türk Milleti düşman unsurlarıyla çepeçevre kuşatılmakta, yükselişe geçen “Türk Dünyası” gerçekliği bazı çevreleri çok ciddi korkutmaktadır. Bu mesele durup dururken yine köpürtüldü? Her zaman söylerim… Tarih boyunca Türk milletine ayak bağı olmuş iki devlet vardır. Birisi Rusya, diğeri İran’dır! Ve bugün Suriye, Libya’da ve daha pek çok bölgede bu hakikat somut olarak görülmüştür. Türkiye’nin güçlü bir aktör olarak bölgede dimdik ayağa kalkması ve söz sahibi olması karşısında önümüze durmadan yeni cepheler açan o üst akıl, yine boş durmamış ve Kafkas cephesini önümüze koymuştur. Ancak o karanlık ve hesaplı aklın unuttuğu şey, Türk milletinin en zor zamanlarda dahi 7 cephede 7 düveli püskürttüğü gerçeğidir. Şimdi asıl mesele şudur. Azerbaycan bu saldırılar karşısında nasıl bir yol izleyecektir. Bölge insanıyla ve Azerbaycan’daki dostlarımızla yaptığımız görüşmelerde an itibarıyla Azerbaycan halkının sabrının taştığı yönündedir. Karabağ sadece Azerbaycan’ın değil, bütün Türk dünyasının millî meselesi olması gerektiğini de vurgulayalım zira Nahcivan toprakları Karabağ topraklarıyla buluşmadığı sürece Türk milletinin kara yoluyla bağlantısı mümkün olmayacaktır. Azerbaycan, artık Minsk kararlarına güvenmediğini tekrarlamaktadır. Dolayısıyla bu oyalama taktiklerinin Azerbaycan’ı durduramayacağı kanaatindeyim. Zamanı hakkında bir öngörüde bulunmamız zor ancak Karabağ Bölgesindeki işgal altındaki toprakların Azerbaycan’ın millî meselesi hâline geldiğini, bunun bütün halk nezdinde birincil millî mesele olarak görüldüğünün altını kırmızı kalemle çizelim. Hasılı önümüzde iki şık var:  Ya tahammül ya taarruz!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.