Halep’te Rusça günleri!

A -
A +
 
Önceki gün okuduğum haber açıkçası beni derinden üzdü.
Rusya’nın ünlü gazetesi İzvestiya’nın haberine göre Suriye’de ve özellikle Halep’te anaokullarında Rusça, müfredata dâhil edilmiş ve Suriyeli çocuklara Rusça öğretilmeye başlanmış!
Bu haberi okuyunca açıkçası yüreğime ağır bir sızı girdi.
Gerçekten çok üzüldüm öyle ki tarihim adına üzüldüm, milletim adına üzüldüm, geleceğim adına üzüldüm ve hatta Arap dünyası adına da üzüldüm… Asırlarca yönettiğimiz topraklarda bir kelime Türkçe öğretmediğimiz veya öğretemediğimiz Orta Doğu halkı, bugün güle isteye, kendilerini sömürmeye gelen Rusya’yı daha fazla mutlu bahtiyar etmek için anaokullarında yabancı dil olarak Rusçayı öğretme kararı almışlar veya almak mecburiyetinde kalmışlar! Türkiye, bu coğrafyada bir okulda Türkçe okutulsun deseydi bütün dünya ayağa kalkar ve “Türkler, Arapları asimile ediyor!” der, kıyameti koparırlardı.
Farkında mısınız bilmiyorum? Rusya, işgal ettiği bütün topraklarda son yıllarda Rusçayı “anaokulu” mesabesine kadar indirdi. Geçen yıl da Tataristan, Dağıstan, Çuvaşistan, Yakutistan, Başkurdistan, Kırım, Balkar, Hakas, Altay ve Tuva Özerk Cumhuriyetlerinde ve otonom bölgelerde anaokullarındaki Türk çocuklarına Rusça eğitim alma zorunluluğu getirilmişti ki bu gelişme insan haklarına aykırı bir uygulama olmasına rağmen dünya susmuş ve görmezden gelmişti. 
Suriye’ye iyice yerleşen Rusya, askerî anlamda yerleşkelerini kurduktan sonra görülüyor ki sömürü faaliyetine de başlamış. Bugün dilini, kültürünü, dayatan Rusya, katil Esad’a bakalım daha ne gibi sürprizler yapacak!
Ancak, bu gelişme üzerinde bizim de kafamızı iki elimiz arasına alıp derin derin düşünmemiz icap eder kanısındayım. Milyonlarca Suriyelinin cefasını biz çekerken sefasını çeken Rusya’nın bu kazançlarını nasıl elde ettiğini iyi analiz etmemizde ve türlü dersler çıkarmamızda fayda vardır.
Tarih boyunca er meydanlarında bileğimizin hakkıyla galip gelen talihimiz, iş diplomasiye, masaya gelince bizden yüz çevirdi hep! Belki de asaletimizden, irfanımızdan, insanlığımızdan hiçbir millete baskı yapmadık, onları kültür ve medeniyet unsurlarıyla sınamadık, hor ve hakir görmedik!
Cezayir asırlarca bizdeydi, Türkçe öğrenmedi, 132 yıl Fransız işgalinde kaldı bütün halk silme Fransızca öğrendi! Türk hanedanlar Türk tebaayla birlikte asırlarca Hindistan’ı yönetti, çeşitli devletler kurdu, tek kelime Türkçe öğretemedi, İngilizler gitti iki asırda hepsine İngiliz dili ve kültürünü öğretti!
Biz asırlarca Osmanlı, Kırım, Kazan ve Altın Orda devletleri ve yüzlerce beylik ile devasa Türk devletlerini bir araya getiremediğimiz gibi dilimizi ve alfabemizi de bir araya getiremedik! Rusya geldi, iki, üç asırda işgal ettiği büyük Türk coğrafyasında yaşayan bütün ahaliye, kundaktaki bebeğe kadar Rusça öğretti! Sadece öğretmekle de kalmadı, öyle bir akıl yürüttü ki bu büyük milleti yüzlerce parçaya ayırdı ve her coğrafyaya yeni adlar taktı, onlara kendilerini bile unutturdu!
Açıkçası biz bu kabil mevzuları basit buluyor, yeterince konuya eğilmiyor ve burun kıvırıyoruz. Oysa insanların ruh ve duygu dünyalarına sirayet edemiyorsanız ve o topluluklara kendinizi anlatamıyorsanız destek bulamazsınız. Dil bu anlamda çok önemli bir araçtır.
Biz bugün kendi kardeş ülkelerimizle anlaşamıyoruz zira dil problemimiz var. Bu basit sorunu aşmak için bile yeterince mesafe alabilmiş değiliz. Oysa her türlü imkân ve şerait mevcut. Olmayan şey ise bu konuya olan duyarlılığımız ve ilgimiz.
Rusya’nın Halep çıkışı bize bir şey anlatmıyor mu?
Ve bu gelişmeler bizlere hâlâ bir fikir vermiyor mu?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.