Esfel-i safilin!

A -
A +
Gündemde yine sokak hayvanları var.
Hatay’da gerçekten de korkunç bir vahşet, bir katliam yaşandı. Maalesef onlarca sokak köpeği zehirlendikten sonra yakıldı! Şüphesiz insanlıktan nasibini almamış “Esfel-i safilin” mertebesine inmiş insan müsveddelerinin bu eylemi asla bağışlanamaz.
Sokak köpeklerinin bu şekilde saldırılara maruz kalmalarının hiçbir açıklaması yoktur ve hiçbir mazeret kabul edilemez! Bir hayvan saldırgan olsa bile bu vahşeti hak etmez zira bir hayvan eylemlerinde mazurdur!
 
Bu konuda en çok sorumluluk alması gereken belediyelerin sokak köpek ve kedileri hususlarına bigâne kalması en büyük çıkmazımız.  Hayvanseverlerin de bütün sokak hayvanlarına yetişememesi sokaktaki aç köpeklerin kimilerinin saldırgan olmasına dolayısıyla masum insanların yaralanmalarına ve hatta hayatlarını kaybetmelerine neden oluyor. 
 
Sokak hayvanları meselesine birçok boyuttan bakmakta fayda görüyorum. Nitekim, köpek şiddetine maruz kalıp hayatını kaybetmiş insanların sayısını hatırlamıyoruz bile. Sakat kalmış, bir ömür boyu yüzünde ve bedeninde o kalıcı izleri taşıyacak olan çocukların acısı hafızalarımızdaki yerini koruyor. Daha geçen gün bisikletiyle köpekten kaçan bir çocuğun bir aracın altına düşüp feci bir şekilde can verdiğini okuduk.
 
Hayvanseverler güçlü bir şekilde hayvan haklarından söz ederken canı yanan vatandaşlar da “önce insan hakları” diyerek gündem oluşturuyorlar. Böyle bir meselede taraf olmak kolay değil elbette zira yaratılan her canlının yaşama hakkı vardır.
Yıllar önce bizzat yaşadığım bir hikâyeyi paylaşmak isterim.
 
Hâlen yaşamakta olduğum semt, bahçeli ve müstakil evlerden oluşan sakin ve huzurlu bir mahalle. Aralarında bir yaş olan iki çocuğum evimizden beş yüz metre mesafedeki mahallemizin ilkokuluna gidiyorlardı ve maalesef çalışan bir anne olarak ben ve eşim çocuklarımızdan yarım saat önce evden çıkmak durumda kalıyorduk. Dolayısıyla sekiz ve dokuz yaşlarındaki çocuklarım kendileri okula gidiyorlardı.
 
Fakat okul yolu üzerinde bir villada yalnız başına oturan hayvansever bir hanımefendi onlarca köpeği ve kediyi evinin bahçesinde besliyordu. Ancak sabahları bazı köpekleri sokağa salıyordu ve çocuklar bu saldırgan köpeklerden fena hâlde ürküyorlardı. Birkaç kez çocuklarımın bu köpek saldırılarından güç bela kurtulduklarını öğrenince bu hanımefendiye gittim ve nazikçe durumumuzu anlattım. Ortada iki küçük çocuk olduğundan beni anlayışla karşılayacağını umarken bana verdiği şu cevabı hiç unutmadım:
-Bayan, köpekleri şikâyet edeceğinize, çocuklarınıza köpekleri sevdirin!
 
Bu cevap karşısında afallayıp kalmıştım doğrusu. İki küçük çocuğun sevgisiz olduğunu düşünebilecek kadar hakikatten sapmış bu kadına söyleyecek tek bir cümlem kalmıştı. Bir sıkıntı durumunda polise gitmekten söz edebilmiştim.
Şimdi bu durumun bütün Türkiye’de yaşandığını görebiliyorum. Hatta sıkı durun, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin koridorlarında ayı büyüklüğünde köpeklerle karşılaşmak oldukça sıradan bir durum!
Hatay’daki bu hayvan katliamı içimizi acıttı.
 
Artık bir an evvel gereken her ne ise acilen yapılmalıdır. Bu katiller mutlaka bulunup gereken ceza verilmelidir. Belediyeler kendi sınırları içindeki sahipsiz hayvanları alıp barınaklara götürmeli ve bu sokak hayvanları sokaklara salınmamalıdır. Ancak kimi belediyelerin kendi sınırları içindeki sokak hayvanlarını topladıktan sonra götürüp bir başka belediyenin sınırları içinde bırakması meselesi var ki gerçekten de utanç vericidir.
 
Devlet buna acilen el atsın diyeceğim lakin belediye de devletin bir aygıtı değil mi?
Kimi kime şikâyet edelim, şaşırdık kaldık doğrusu!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.