İşte bu!

A -
A +

Son yıllarda hayatımıza giren bir anlayış var.

Kötüyü konuşmak, iyiyi ve güzeli yok saymak! Oysa tekâmül için ters yolu izlemek gerektir. Televizyon, gazete haberciliğinde dikkat ediniz menfi haberler öne çıkarılır, özellikle kimi medya organları bu menfi haberlerin üzerine de bire bin katarak anlatmayı yeğlerler.

Ne kadar yanlış ve ne kadar gereksiz bir taktik…

Bunda “Bir köpek bir insanı ısırsa haber değil, insan köpeği ısırsa haberdir” anlayışının etkisi var mıdır bilmiyorum lakin bildiğim şey, iyiliğin, doğruluğun ve güzelliğin alıcısının çok az olduğudur. Çağ insanının dikkat ve ilgisi de genellikle bu menfi eğilimin üzerindedir.

Orman yangınları geçen yıl yüreğimizi yakmıştı. Binlerce hektarlık ormanımız yanıp kül olmuştu.  Geçen yıl bu zamanlarda orman yangınlarını konuşuyorduk. Aradan bir yıl geçti. Bu yıl da tatilimi geçirmek için Muğla ilindeyim. İlk dikkatimi çeken gelişme beni ziyadesiyle mutlu etti. Orman giriş ve çıkışlarının büyük oranda araçlara kapatıldığını gördüm. Çok ciddi güvenlik tedbirleri alınmış ve insanlar her noktadan ormanlara girip çıkamıyorlar artık ve girenler anında Jandarmayı karşılarında buluyorlar. İşte bu diyorum.

Bu anlamda Tarım ve Orman Bakanı Sayın Vahit Kirişçi’yi tebrik ediyorum.

Lakin bu tedbirler keşke geçen yıl da alınmış olsaydı diye düşünmeden de edemiyorum nitekim önceki yıllarda ormanlarda çok ciddi başı boşluklar olduğunu bizzat görmüş ve tanık olmuştum.

Mesela ormanda kamp kuranların sabaha kadar ateş yaktığını ve mangallar yaptığını görüp ihbar ettiğimiz hâlde hiç kimsenin oralı olmadığını ve ilgilenmediğini hatırlıyorum.

Geçtiğimiz günlerde kardeşimin yazlığının bulunduğu mevkide bir orman yangını çıkmış. Dakikalar içinde yangın söndürme uçaklarının yangın bölgesine geldiğini ve kısa sürede yangının kontrol altına alındığını anlatıyor kardeşim ve ilave ediyor. Devlet elinden geleni yaparken yangının bulunduğu ormanın dibindeki koyda bulunan insanlar denizden bile çıkmaya gerek duymadan, istifini bozmadan uçaklara el salladılar. Bizim insanımız hangi ara bu kadar duyarsız oldu?

Bu rahatlık ve duyarsızlık en büyük çıkmazımız maalesef.

Bir de bir tespitimi ifade etmem lazım.

Çam ağaçları güzeldir, bulunduğu coğrafyayı yaz kış yeşil kılar ve pek çok faydası vardır. Ancak yangın bağlamında çok tehlikeli bir ağaç türüdür zira bu çamların bulunduğu ormanda küçük bir kıvılcım yangını tetikler! Dikkat ediyorum, özellikle Ege ve Akdeniz ormanlarında yeni dikimlerde bile hâlâ bu ağaç tercih ediliyor! Neden?

Mesela fıstık çamları bu bölgede ekonomik bir amaca da hizmet ettiğinden midir nedir dağ taş bu ağaçla kaplı. Altına döktüğü iğneleri kuruyunca yangın için müsait bir ortam oluşturan bu ağaçlar yerine kayın, sedir, kestane vs. gibi zor tutuşan ağaçlar dikilmesi daha doğru olmaz mı? Orman ve ağaçlar konusunda evet bilgimiz sınırlı olabilir ama bu gerçek de bir vaka!

Yeni yapılan yol kenarlarına hâlâ çam ağaçlarının dikiliyor olmasını ise hiç anlayamadığımı belirtmeliyim. Ege ve Akdeniz’de yol kenarlarında bölgeyi temsil eden zeytin, mandalina, portakal, zakkum ağaçlarının dikilmesi daha doğru olmaz mı? Yol kenarlarına mesela zakkum ve oya ağacı, leylak çok yakışır. Çam ağaçlarının yol kenarlarına dikilmesi anlaşılmaz bir durum!

Son olarak İzmir’i Aydın iline bağlayan otoyoldaki zakkumların özellikle bir bölgede kuruduğunu belirteyim! Açıkçası görsel şöleniyle çok beğendiğim bu güzel bitkilerin kuruması içime dert oldu. Umarız ki bu kurumaların gerçek nedeni bulunur…

Hasılı ormanlarımız bizim nefesimiz.

Son nefesimize kadar koruyalım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.