Sırtlan!

A -
A +
Duyduğumda çok hoşuma gitti.
Tatilimi geçirdiğim sitede sabahleyin erken saatlerde bahçe boyutunu aşarak uykumun arasına kaçamak yapıp karışan cümlelerden birkaçını hayal meyal hatırlıyorum. Yüksek memuriyetten emekli olduklarını düşündüğüm iki beyefendi, her sabah mutat yaptıkları gibi ekmek ve gazetelerini almış az ilerideki yazlıklarına doğru yürüyorlar ve bir yandan da kendi aralarında konuşuyorlar.
 
Biri, bir ara bu konuya nasıl geldiyse artık sesini yükseltip:
-Sabahları önce denize gider bir saat yüzer ardından Sözcü ve Cumhuriyet okurum, sonra da kahvaltımı yaparım, diyor. Belli ki eski tüfek solcu!
Öteki atlıyor:
-Ben de önceleri okurdum ama bıraktım. Sağı solu kalmamış siyaset sırtlanlarla dolmuş, taşıyor. İşleri güçleri yalan dolan, herkes cebini, hısım akrabasını düşünüyor, diye sitem ediyor. Bu da belli ki siyasetten ümidini kesmiş. Öyle ki solculuğundan bile emekli olmuş.
 
Ne yalan söyleyeyim adamlar gazetelerine de ideolojilerine de sadıklar. Bir de gerçekten de okuyorlar. Sağ kesim okumuyor, değer vermiyor, ciddiye almıyor. Her dönemde olduğu gibi kültür, düşünce ve sanat hâlâ solun kontrolünde! Bu ayıp yüz sene sağ kesime yeter de artar bile.
 
Sesler artık duyamayacağım şekilde kesiliyor ama gözlerimi yumup az ötedeki zeytin bahçesinde bağırıp duran guguk kuşunun sesine kulak kesiliyorum. Guguk kuşunun sesini oldum olası çok seviyorum.
Zeytin bahçelerinin arasından böylesine tatlı tatlı bağıran bu kuşu çok merak ediyorum. Köy horozlarından daha iyi iş çıkarıyor. Seher vakti başladığı mesaisini kuşluk vaktine kadar başarıyla sürdürüyor.
Guguk kuşu konseri eşliğinde bir süre daha uyuyorum galiba.
 
Sonra “sırtlan” sözcüğü yine aklıma geliyor ama gelirken siyaset arenasındaki pek çok ismi de beraberinde getiriyor. Gülümsüyorum. Az önce tartışarak yürüyüp giden beyefendilerin bıraktığı yerden kendimce siyasetin sırtlanlarını sayıp döküyorum ve hayli kalabalık bir liste çıkarıyorum.
 
Hakikat şu ki siyaset bir kıvrak zekâ, açık gözlü olma, (açık sözlü olmama) tuttuğunu koparma, tutamadığını bırakma işi galiba! Hatta çokça şark kurnazı olma! Mesela yakından tanıdığım pek çok ismin; bürokrat, esnaf, yüksek memur, gazeteci ve yazarın aynı anda hemen iktidar ile hem de muhalefet ile yakın ilişki içinde gemisini yüzdürdüğünü görebiliyorum.
Bence bu, yalakalık denen kavramdan daha vahim bir tablodur.
 
Bu ilişki şu anlama geliyor: Gelene ağam gidene paşam der, geçer keyfime bakarım! Bu tipler işte o yaşlı beyefendinin dediği gibi tam sırtlan modelidir. Memleket bu sırtlan modeli davasız, menfaatperest tipler yüzünden nefes alamıyor. Çünkü bunların duracakları bir yer, yön ve menzil yoktur. Tek menzilleri cepleri ve menfaatleridir!
Siyasi parti liderleri aslında yüzsüzlüklerinden etraflarına üşüşen bu kabil sırtlanlar yüzünden gerçek dava adamlarını görememekte ve Türk siyaseti kaliteli, temsil kabiliyeti yüksek, davasına sadık, millet ve memleket sevdalısı insanlardan mahrum kalmaktadır.
 
“Sırtlan” teriminin bundan böyle siyasete menfi amaçla girmeye çalışan tipler için kullanılmasını teklif ediyorum. Her dönem siyasette böylelerine tanık olduk ve olmaya devam edeceğiz.
Siyaset zor bir kulvar ve o kulvara çıkacak insanlar özenle seçilmelidir.
Yüz binlerin oyunu alıp vekil olduktan sonra bir anda yüz binlerce insanın vekâletini alıp başka bir partiye götürebilme potansiyeli bulunan insanlara asla siyaset kapıları açılmamalıdır nitekim son tahlilde yine zarar edecek olan, onları buraya taşıyan siyasi parti liderleri olacaktır.
Siyasette tekerrür çoktur zira!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.