Koalisyon hem kolay, hem zor

AK Parti Genel Başkanı Davutoğlu koalisyon ön hazırlığını yaptı. Dosya hazırladı. "Ortak noktalar" ve "Olabilir vaatler" var bu dosyada.

Meclis'teki dört partinin dördü de birbirine yakın ekonomi programı açıkladı. Sıkıntı yok gibi görünüyor.

Partiler arasında niza çıkarsa, 17 ve 25 Aralık konusunda çıkar. AK Parti 17-25 Aralık'ı "Devlete darbe teşebbüsü" diye adlandırdı. MHP, CHP ve HDP ise ısrarla "Yolsuzluk ve Rüşvet" diyor. Kamuoyunun bu konuda kafası karışık! Darbe mi? Yolsuzluk mu? Şayet darbe ise faillerinin en ağır ceza ile cezalandırılması lazım. Yok yolsuzluksa, o zaman da yolsuzluğu yapanların... Bunu yapacak olan yargı.

Neredeyse iki sene oldu. Mahalli Seçim, Cumhurbaşkanlığı Seçimi, Genel Seçim derken ertelendi. Bugün hesaplaşma günü.

AK Parti üzerine yapışan yaftadan kurtulacağı gün bugün. AK Parti bu kamburdan kurtulmaya niyetli olduğunu gündeme getirirse, dilediği partiyle koalisyon yapar ve ülkeye hizmete devam eder. Şayet AK Parti bu arınma teşebbüsünü geciktirir ve kamuoyu da bunu hissederse, yenilenen seçimde bunun bedelini ödeme ihtimali yok değil.

Bu meselenin üstünün örtülmesi imkânsız hâle geldi ve ayrıca kimseye yararı da yok. En kısa zamanda netliğe kavuşturulması en doğrusu. Hem bu arada yargıya ve yargıca güvenini kaybeden vatandaş da güven tazelemiş olur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün, yarın AK Parti Genel Başkanı Davutoğlu'na hükümet kurma görevi verecek. O kuramazsa Cumhurbaşkanı'nın Kılıçdaroğlu'nu görevlendirmesi de mümkün. Parti liderlerinin önlerinde 45 günlük bir süre var. Koalisyon hükümetini kurdular kurdular, kuramazlarsa erken seçim!

45 gün kanuni süre. Cumhurbaşkanı gerek görürse bu süreyi uzatabilir ama ona gerek kalacağını sanmıyorum.

Davutoğlu, koalisyon için üç lidere de gidecek tabii ama HDP Lideri Demirtaş da başlarda "AKP ile ne ortaklık yaparız, ne de dışarıdan destekleriz" deyip kapıyı kapadı.

Geriye CHP ve MHP kaldı. Şartlar, AK Parti'nin bu iki parti ile de koalisyon kurmasına imkân veriyor. Da.. kuramadı diyelim. Sistem o noktada kilitleniyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı'nın CHP ya da MHP liderlerinden birini görevlendirmesine gerek kalmıyor! Hadi CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nu görevlendirdi diyelim. AK Parti ile zaten olmamış. Geriye MHP ve HDP kalıyor ki, Devlet Bahçeli daha Meclis Başkanlığı seçiminde "HDP ile aynı cümle içinde dahi olmak istemiyoruz" dedi ve net tavrını koydu.  

45 gün içinde hükümet kurulmamış ya da kurulan hükümet güvenoyu almamışsa Cumhurbaşkanı'nın, Meclis Başkanı'na danışıp seçimlerin yenilenmesine karar vermesi gerekiyor. Kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasıyla birlikte seçim süreci başlıyor.

Bu durumda mevcut Bakanlar Kurulu'nun istifa etmesi söz konusu. Anayasa, Cumhurbaşkanı'nın geçici Bakanlar Kurulu'nu oluşturması için bir Başbakan atamasını öngörüyor. Geçici Bakanlar Kurulu'na Meclis'teki partiler oy oranları nispetinde bakan gönderiyor.

Son senelerde en fazla yara alan sektörlerin başında medya sektörü geliyor. Her şeyden önce sektör temsilcilerinde bir kontrolden çıkma hali görüldü. Olması gereken objektiflik kayboldu her şeyden önce. Haberci "Haberi" önemsemez olunca, belli mahfiller de "Haberci"yi önemsemez oldu. Sektör kirlendi! Medyanın toparlanmaya şiddetle ihtiyaç duyduğu bir dönemden geçiyoruz.

Karşındakini, sağındakini, solundakini, arkandakini düşman belliyorsan, bil ki onlar da seni düşman belliyordur. Eğer düşmanın az olsun istiyorsan, herkesi düşman ilan etmekten vazgeçmelisin evvelemirde. Biraz hoşgörü, biraz tolerans ve biraz vizyon da lazım tabii.