Türkiye’yi de böyle mi yöneteceksiniz?

A -
A +
Bu kadar alavere dalavere ile zaten ülkeyi yönetemeyeceğinizi, bizzat kendiniz millete net olarak gösterdiniz. Derdiniz ülkenin, milletin hayrına bir programla gelip yönetime talip olmak falan da değil. Ülkenin iyi yönetilmesi gibi bir derdiniz de yok.
Sizin tek derdiniz, en önemli motivasyonunuz, biricik gayeniz Erdoğan’ı iktidardan her ne şekilde olursa olsun indirmek.
“Temiz bir siyaset”le Erdoğan’ı iktidardan düşüremeyeceğinizi bildiğiniz için, bu kadar çetrefilli yollara tevessül ediyorsunuz.
Hadi CHP ve onun hizasında siyaset yapanları anladık. Erdoğan düşmanlığı onların motivasyonu için yeterli. 
Peki Saadet Partisi’nin yöneticileri size ne oluyor. Erdoğan size ne yaptı. Hangi kötülüğünü gördünüz.
Kendi Cumhurbaşkanı adayınızı Erdoğan karşısına çıkarmanız bir yana, Erdoğan karşıtlarının sizin üzerinizden siyaseti normal olmayan yollarla şekillendirmeye ve dizayn etmeye çalışmasına nasıl razı oluyorsunuz? Ya da buna niye “alet” oluyorsunuz?
Fazilet Partisi’nin kapatılmasının ardından Saadet Partisi’ne katılmayıp kendi hareketini ve partisini kurduğu için bunları yapıyor olmazsınız. Eğer öyle olsaydı, daha Fazilet Partisi kapatılmadan 1999’da “yenilikçi hareket”in öncülüğünü yapan Abdullah Gül etrafında birleşmezdiniz. Çünkü, Erbakan hocaya karşı ilk aday olan Abdullah Gül’dü.
Demek ki Erdoğan karşıtlığında, farklı bir motivasyonunuz var.
Bu motivasyonun farklı bir tezahürü önceki gün bir ödül töreninde yaşandı.
Rahmetli Necmettin Erbakan adına ödül gecesi düzenleyip, ona sağlığında en ağır hakaretleri etmiş, onunla alay etmiş ve onun iktidardan düşürülmesi için başrolde yer almış bir kişiye ödül takdimi yaptırdınız.
Müslümanların namaz kılan çocuklarını gizli kameralarla kayda alıp, akşam haberlerinde onları sanki bir suç işlemiş gibi döndüre döndüre gösteren, aynı haberin içinde Erbakan ve Millî Görüş hareketine hakaret eden birini ödül töreninde baş köşeye yerleştirmenizin gerçekten amacı ne olabilir?
Çok geriye gitmeye gerek yok 2007’de yaşanan 367 krizinde yaşananları hatırlamak yetmiyor mu?
O dönemde eşi başörtülü birini cumhurbaşkanlığına yakıştırmayanları, babası sakallı olduğu için “bu kılıkla mı Çankaya’ya çıkacak” diyerek Anadolu insanını ve Müslümanları aşağılayanları, Erdoğan’dan daha makbul bulmanızın nedeni ne?
Bu tip manevralarla, Erdoğan’a karşı kim varsa, geçmişte ne yaptığından bağımsız olarak ve gelecekte ne yapacağının hiç önemi olmadan, onlarla birlikte hareket etmekte bir beis yok mu demek istiyorsunuz?
Erdoğan karşıtlığı için tüm değerlerinizi bir tarafa koyarak hareket etmek, size ve Türkiye’nin geleceğine ne gibi bir kazanç sağlayacaktır?
Bu tip bir siyasal anlayışla, toplumun önüne hangi değer setlerini, ne tür bir hizmet alanını koyacaksınız?
Siyaset üretmek ve iktidara gelmek için insanların önüne bir gelecek perspektifi koymak siyasetin bir gereğidir.
Ancak, ideolojik olarak birbirinden çok uzaktaki siyasal partilere sadece “Erdoğan karşıtlığı/düşmanlığı üzerinden bir araya gelelim” demek ülkenin geleceği için siyaset yapmak değildir.
***
Cumhur İttifakı karşıtı muhalefetin “çatı aday” ve “ittifak” arayışı, iktidara gelmeleri durumunda, Türkiye’yi nasıl yönetecekleri hakkında yeterince bilgi veriyor.
Bu süreçte, niçin bir araya gelmeleri gerektiği ile ilgili “Erdoğan karşıtlığı” dışında hiçbir şey söylemediler.
Kendi aralarında ittifak yapmaktan çok, birbirlerine güvensizlik üzerinden taktiksel hamleler yaptılar.
CHP kendi içinde zaten Gül’ün “çatı adaylığı” konusunda, farklı parçalara ayrılmış durumda. Şimdiden isyan hareketini başlatıp “Gül aday olursa Erdoğan’a oy vereceğini” açıklayanlar var.
Akşener’in hamleleri ise kendi geleceğini garantiye almak üzerine. En başından beri CHP içinde, hem HDP konusunda, hem de Gül’ün “çatı adaylığı” üzerinden bir ayrışmanın yaşanmasını bekledi.
CHP tabanından her hâlükârda oy geleceğinin farkında. Hep söylüyorum Akşener’in hesabı cumhurbaşkanının kim olacağı ya da Meclis’te çoğunluğun hangi partiden oluşacağı değil.
Kendisini ve partisini maksimum kazanca ulaştırma hamleleri yapıyor.
CHP ve SP, İP’nin tuzağına düşmüş durumda. CHP, 15 milletvekilini de bağışladığı için İP olmadan yoluna devam etmek istemiyor.
Daha ittifak yapmadan bile kendi aralarında bu kadar çekişmenin olduğu bir muhalefet, bırakın seçim sonrasında ülke yönetmeyi seçimlere kadar bile birlikteliği götüremezdi.
Muhalefet, kendi arasında ittifak kuramayacağı için şimdiden birbirini suçlamaya başlayacak.
İzleyip görelim...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.