Lider mi siyasi seçkinler sorunu mu?

A -
A +
 
Muhalefet partilerinde yaşanan krizler, genelde liderlik üzerinden tartışılmaya devam ediliyor.
İyi Parti’de Meral Akşener’in parti başkanlığını bırakması durumunda partinin hızla dağılacağı bilindiği için, partililer şu an mevcut başkanlarını yeniden aday olmaya iknaya çalışıyorlar.
Ancak Akşener yeniden genel başkan seçilse bile, İyi Parti’de liderlik tartışması ve yönetim krizi bitmeyecek.
CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlıktan gitmesi ve Muharrem İnce’nin partinin yeni Genel Başkanı olması durumunda da parti içi krizler bitmeyecek. Parti içinde tartışmalar, hizipleşmeler ve ayrışmalar daha da derinleşecek.
Bu bağlamda Türkiye’de muhalefetin sorunu sadece liderlik sorunu değil. Liderlik sorununu ortaya çıkaran ana etken parti elitleri ya da partinin siyasi seçkinleri ile ilgili.
Parti elitleri/seçkinleri meselesi, Türkiye’de sadece ana muhalefetin sorunu da değildir. Siyasetin genel bir sorunudur. Çünkü Türkiye’nin tarihsel siyasi kültürü içinde devlet seçkinleri ile siyasi seçkinler çoğu zaman aynı kişilerden oluştuğu için, bu durum ayrıcalıkları içeren iktidar kullanma konumlarını doğurmuştur.
Özellikle CHP geleneğinde siyasi seçkin ve devlet seçkini eş değer bir konumlanmaya karşılık geldiği için partinin yönetim kültürü de bu düzenin içinde şekillenmiştir.
CHP seçimleri kazanarak iktidar olmasa bile parti seçkinleri, uzun dönem devletin sahipliğini kendilerinde gördüklerinden, vesayetçi sistemin de bir sonucu olarak, iktidar alanlarını sürdürmüşlerdir.
Bu anlamda her ne olursa olsun parti seçkinlerinin parti yönetimlerinde olması bir iktidar kullanma aracına dönüşmüştür.
           ***
Bir parti sürekli muhalefette kalırsa partinin üst tabakasında sayıları giderek artan siyasi seçkin kümelenmesi oluşur.
İktidar olan partilerde bu sorun daha az bir probleme dönüşür. Çünkü kendi siyasi seçkinlerini bürokrasinin çeşitli kademelerinde ve yürütmenin üst yönetiminde göreve getirir. Böylece siyasi elit/seçkin yoğunlaşmasını önler. Bu alanı yönetir.
Muhalefetin böyle bir imkânı olmadığı ve iktidar paylaşımının yapıldığı alan dar olduğu için, bütün siyasi seçkinler o dar alanı yani parti yönetimini ele geçirmek için sert bir mikro iktidar mücadelesine girer.
İşte genelde CHP’de ve muhalefet partilerinde olan sorunun önemli etkenlerinden biri elit dönüşümünü sağlayamamalarıdır.
MHP’den koparak İyi Parti’yi kuranlar, MHP’nin siyasi seçkinlerinden oluşmaktaydı. MHP’de geçmişte siyaset yapmış ya da MHP’li olan emekli bürokratlar epey bir sayıya ulaşmıştı. Bu kadar çok parti seçkinine, onları memnun edecek yeterince pozisyon yoktu. Parti içi iktidar mücadelesinde istediği konuma gelemeyenler, hayal kırıklığına uğrayarak kenarda beklemekteydi.
Meral Akşener ve ekibi MHP içinde iktidar mücadelesini kaybedince, bu kadrolarla İyi Parti’yi kurdular.
MHP’de uzun süre istediğini elde edemeyenlerin önemli bir kısmı İyi Parti’de de benzer bir sorunla karşılaştıklarından, seçim sonrası eleştirilerini partinin genel başkanına yönelttiler. Dolayısıyla bu eleştirilerden de liderlik krizi çıktı. Yani aslında bu kısır bir döngünün de sonucu.
Kuşkusuz siyasi parti liderinin liderlik özelliklerinden biri de kendi partisinde elit değişimini yönetmektir. Elit değişimini yönetemediğinde kendi liderliği de sürekli sorgulanacaktır. Bundan kaçış yoktur.
Dolayısıyla, muhalefette liderlik değişimi tartışmaları sadece parti tabanlarının isteği ile şekillenen bir süreç değildir. Lideri değiştirip yerine yeni bir ismi getirmekle de seçim kazanılmaz.
Öyle olsa, CHP’de Deniz Baykal’ın yerine gelen Kemal Kılıçdaroğlu arka arkaya 9 seçimi kaybetmezdi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.