Kutuplaşmayı kimler talep ediyor?

A -
A +
Son yıllarda “kutuplaşma” tartışması üzerinden bir ezber oluştu. Bu ezber, Erdoğan ve AK Parti’nin Türkiye’de siyaseti ve toplumu kutuplaştırarak seçimleri kazandığı iddiasına dayanıyordu.
Bu iddia o kadar çok tekrar edildi ki, sanki bir gerçek veriymiş gibi, bazı çevreler tarafından dile getirilmeye devam edildi.
Peki durum gerçekten iddia edildiği gibi miydi?
Bunun cevabını vermeden önce kutuplaşma dendiğinde ne anlaşılması gerektiği ile ilgili birkaç hususa vurgu yapmak gerekir.
Siyasal alanın şekillenmesinde farklı siyasal konumlanmaların hatta siyasi kutuplaşmanın varlığı kaçınılmazdır.
Çünkü siyasetin doğasında, birbirine rakip fikirler, programlar, toplum tasavvurları, farklı talepler ve beklentiler yer alır. Bunların birbiri ile çatışması, belirli müzakere ve uzlaşma alanlarının oluşması da meselenin doğası gereğidir.
Siyasi partiler de bu farklı çıkar ve taleplerin karşılanmasında toplumun önüne bir programla çıkar.
Siyasal aidiyetlerde kimlik unsurunun giderek öne çıkması, siyasal alanda kutuplaşmayı daha görünür hâle getirebilir.
Seçim dönemlerinde siyasal kutuplaşma doğal olarak artar.
Siyasal kutuplaşma eğer “ötekileştirme” ve “düşmanlaştırma” boyutuna doğru evrilmez ise seçim sonrası dönemlerde azalırSiyasal alan normalleşir, kutuplaşmanın normal olmayan unsurları giderek törpülenir. 
24 Haziran’da yasama ve yürütmenin seçimleri birlikte yapıldı.
Yakın dönemlerde referandum da dâhil birden çok seçim olduğu için siyasal alan hep dinamik bir seyir izledi.
Ayrıca, referandumun bir sistem değişimini öngörmesi ve bu son seçimlerin de bu yeni sistemin meşruluğu için bir nevi referandumun sağlaması vazifesini görmesi, siyasetin kutuplaşma ritmine etki etti.
İlaveten son 6 yıllık dönemde Türkiye’nin içeriden ve dışarıdan sürekli olarak müdahalelerle karşı karşıya kalması, mücadele siyasetini zorunlu kıldı. Türkiye’nin beka sorunu ile yüzleşmesi de siyasal alanı yeniden şekillendirdi.
İşte tüm bu süreçlerde iktidarın Türkiye’nin bekasına yönelik müdahaleleri savuşturmaya dönük zaman zaman sert siyasal söylemleri, iktidar karşıtı çevreler tarafından kutuplaşmanın failinin Erdoğan ve AK Parti olduğu tezviratını ortaya çıkardı.
Eğer siyasette ve toplumda kutuplaşma varsa kutbun diğer bir tarafı da vardır.
24 Haziran seçimleri sonrasında kutuplaşmayı talep eden faillerinin kim olduğu daha net ortada.
Seçimlerin ardından özellikle marjinal muhalif sol çevreler, seçim sürecinde yükselen siyasal kutuplaşmanın devam etmesini istiyorlar.
Bunun için seçimlerin sonucunun Muharrem İnce tarafından kabul edilmesini hâlâ içlerine sindirebilmiş değiller.
Seçimlerin sonucunun aynı zamanda yeni sistemin kabulüne, meşruiyetine dönük bir sonuç ortaya çıkarmasını da kabul edemiyorlar.
Bu marjinal çevreler, seçim dönemindeki farklı muhalif kesimlerin AK Parti ve Erdoğan’a karşı konsolidasyonunun devam etmesini istiyorlar.
Devam etmediğini görünce de daha da öfkeleniyorlar. Dolayısıyla da en sert şekilde “kutuplaştırıcı”, “ötekileştirici” ve “düşmanlaştırıcı” söylemlere başvurmaktan kaçınmıyorlar.
Kurban Bayramı süresince bu çevrelerin, Müslümanların kurban ibadetine yönelik hezeyanlarına bakmak bu anlamda kutuplaşmanın failinin kim olduğunu tespit etmek için yeterli.
Toplumda tekil olarak ortaya çıkan olumsuzlukları sürekli “AKP seçmeni” kodlaması üzerinden yaygınlaştırıyorlar.
Özellikle muhafazakâr dindar kesimin değer dünyalarına yönelik harekete varan söylemleri sosyal medya paylaşımları ile çoğaltıyorlar.
Medyada, seçim sonrası ortaya çıkan siyasi tabloyu olumlu anlamda yorumlayan sanatçıları (Bülent Ortaçgil, Mazhar Alanson vb.) linç etmeye çalışıyorlar.
Bir sanatçı mevcut iktidarı desteklemese bile eğer açıklamaları iktidara yarayacaksa “suskunluk sarmalı”na bürünmesi ve hiç konuşmaması gerektiğini söylüyorlar.
Başka sanatçılardan benzer açıklama gelmemesi için onları itibarsızlaştırmaya dönük her türlü hakareti etmekten kaçınmıyorlar.
Bu anlamda da kutuplaşmanın kendilerine yaradığını düşünüyorlar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.