Muhalefette inandırıcılık sorunu ve Erdoğan’ı Filistin’le eleştirmek

A -
A +

Normaldir. Muhalefet partileri iktidarı eleştirir. Hükûmetin uygulamalarına yönelik toplumun önüne kendi partisinin alternatif politika önerilerini sunar. Bu önerilerinin takipçisi olur.

Seçmen de partiler arasında mukayese yapar. Kendine göre daha inandırıcı bulduğu partiye yönelir.
Siyasette inandırıcılığın kazanılması diğer alanlardan daha zordur. İnandırıcılık ve sahicilik uzun dönemli bir siyasal mirasın inşası ile ilgilidir.
Seçmenin büyük çoğunluğu, siyasetçilerin vaat, söylem ve eleştirilerini izler. Tartar. Karşılaştırma yapar. En nihayetinde  kendine göre iyiyi kötüden ayırt eder.
Bazı önemli konularda ise terazisinin ölçülerini çok daha hassas çalıştırır.
Muhalefet partilerinin toplum nezdinde inandırıcılık açısından iktidarlardan ayrılan önemli bir yanı vardır.
İktidar, seçmen tarafından değerlendirilirken değişkenler fazladır. Örneğin seçmen iktidarın sadece söz ve söylemlerine bakmaz. Aynı zamanda icraatlarına da bakar. Dolayısıyla seçmen için iktidarın değerlendirme araçları çeşitlidir.
Muhalefetin ise böyle bir şansı yoktur. Onun seçmen nezdindeki itibarı iktidara yönelik eleştirisi ve politika önerileri ile şekillenir.
Bu anlamda muhalefetin seçmen tarafından sınanma alanı sınırlıdır. Dolayısıyla da muhalefetin bu sınırlı alanı çok daha titiz kullanması gerekir.
Seçmen daha çok bu konuda partinin liderine bakar.
Yazının girişini uzattığımın farkındayım. Sözü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ı “Filistin meselesine sahip çıkmamakla” ilgili eleştiresine getireceğim.
Kılıçdaroğlu, bu hafta partisinin TBMM’deki grup toplantısında sözü Erdoğan’ın BM’de yaptığı konuşmaya getirdi. Ve Erdoğan’ın BM’deki konuşmasında “Filistin’le ilgili ağzından tek cümle çıkmadığını” şu sözlerle iddia etti:
“Gitti BM’de konuştu. Filistin ile ilgili ağzından bir cümle çıktı mı? AK Parti’ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum; ‘Eğer Filistinliler böyle kalsın’ diyorsan, oyunu vermeye devam et. ‘Filistinlilerin haklarını sonuna kadar savunacağız’ diyorsan, yönünü CHP’ye çevirmenin zamanıdır.”
Önce şunu belirtelim.
Erdoğan’ın, sadece bu yıl değil, geçmiş BM konuşmalarında da Filistin meselesine özel bir yer ayırdığı biliniyor.  Bu yıl da BM konuşmasında muhalefet partisi liderinin iddiasının aksine, bırakın “tek cümle” bile bahsetmemeyi, Filistin konusuna özel bir yer ayırdı.
Çok sert bir tonda hem BM düzenini, hem de devletlerin Filistin politikasını eleştirdi. Aynı zamanda da Türkiye’nin Filistin meselesine bakışını da net olarak bir kez daha şu şekilde vurguladı:
“Hâlen Filistin’de yapılan katliamlar hep Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin gözü önünde gerçekleşti. Filistinlilere uygulanan zulme ses çıkartmayanların, onlara yapılan yardımları kısma konusundaki gayretleri sadece zalimlerin cesaretini artırmaktadır. Tüm dünya arkasını dönse bile Türkiye olarak biz, mazlum Filistinlilerin yanında yer almaya, ilk kıblemiz Kudüs’ün tarihî ve hukuki statüsüne sahip çıkmaya devam edeceğiz.”
Muhalefet partisi liderinin gündemi takip etmediğini ve danışmanlarının kendisini bu konuda yanlış yönlendirdiğini iyi niyetle düşünelim.
Ama bir muhalefet liderinin Erdoğan’ı Filistin konusunda eleştirecekse daha dikkatli hareket etmesi beklenir.
Çünkü, bırakın Türkiye’yi, İslam coğrafyasının herhangi bir yerinde sokaktan sıradan birini çevirseniz ve “Filistin davasına bu gün dünyada en çok sahip çıkan lider kimdir?” derseniz “Erdoğan” cevabını alırsınız.
Hatta soruyu sorduğunuz kişi, size bu cevabı vermekle kalmayıp, aynı zamanda Erdoğan’ın “one minute” çıkışından başlayarak Filistin’e nasıl sahip çıktığını gözleri parlayarak anlatır.
Erdoğan’ın Filistin meselesindeki hassasiyeti bilinmesine ve üstelik BM’de bu konuda çok etkili bir konuşma yapmasına rağmen, bir muhalefet partisi lideri böyle bir eleştiri yapıyorsa başka konularda da inandırıcılık konusunda zorlanır.
Toplum, o muhalefet liderinin başka alanlarda yaptığı eleştirilerin de benzer olabileceğini düşünür.
Yazının başına dönersek, her liderin “siyaset tarzı” bu tip konuşmaları ile şekillenir. Bu açıdan siyasette “inandırıcılık” ve “güven” de bu siyaset tarzına dâhildir. Seçmenin çoğunluğu bir lideri “inandırıcı ve sahici” bulmaz ise, “yönünü o partiye çevirmesi” mümkün değildir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.