Temsilî hükûmet hangi toplumsal şartlarda uygulanamaz?

A -
A +
Örneğin, bugünkü İngiltere’nin siyasal ve toplumsal şartlarında uygulanamıyor.
Bu konuya gelmeden önce biraz geriye gidelim.
On dokuzuncu yüzyılın ortalarında İngiliz düşünür Jhon Stuart Mill, İngiltere halkının kendi kendilerini yönetmesinin uygun olduğunu canla başla savunuyordu. Ve temsil kurumlarının gelişmesini destekliyordu.
Ancak aynı Mill, İngiltere’nin sömürgeleri için halkın kendi kendini yönetmesini uygun bulmuyordu. Örneğin, İngiltere’nin sömürgesi olan Hindistan’ı “kendini yönetmeye uygun olmayan yer” olarak gösteriyordu.
Mill bu bakış açısıyla, “temsilî hükûmet hangi toplumsal şartlar altında uygulanamaz” analizleri üzerinden teorik bir yaklaşım ortaya koydu. Mill’in yaklaşımı, kendisinden sonra gelen demokrasi kuramcılarının da çokça başvurdukları bir çerçeve hâline geldi.
Hâlbuki, “toplumsal şart” dedikleri şey, kendi devletlerinin çıkar alanları zarar görüp görmeme meselesiydi. Oluşturacakları temsil kurumları kendi ülkelerinin dümen suyundan çıkmayacak bir yapıda dizayn edilebilecekse “demokrasiye uygundu." Değilse, bir süre daha Batı'nın denetiminde yol alarak demokrasiye hazırlanmalıydı.
Bunu açıkça ifade etmek istemedikleri için, toplumun; din, gelenek, eğitim, gelişmişlik düzeyi ve etnik yapı şartlarının uygun olmamasını gerekçe gösteriyorlardı.
Bu yaklaşım bugüne kadar hiç değişmedi.
Batı dışı toplumlarda bir ülkenin lideri, Batı ile iyi ilişkiler kurması durumunda ve Batı'nın sözünden çıkmadığı bir siyasal düzende, otoriter ya da diktatör olması hiç sorun değildir. Batılılar; bu tip otoriter liderlerin yönetimlerini devam ettirebilmesi için her türlü desteği verirler.
Ama eğer liderler Batı çıkarlarına zararlı olarak görülürse, o zaman bu tip liderlerin ülkesi için zararlı olduğu söylenerek; “demokrasi teşviki” ezberi devreye sokulur.
Bunun tam tersi de geçerlidir. Yani demokratik bir ülkede halkın oyları ile seçilmiş bir lider, Batı'ya karşı kendi ülkesinin çıkarlarını öncelerse, askerî darbeler dâhil her türlü yöntemle söz konusu liderin iktidardan düşmesi için farklı yollar denenir.
Geçmişten bugüne Türkiye’de desteklenen askerî darbeler bu bağlamda yeterince açıklayıcıdır. Mısır’ın seçilmiş lideri Mursi’ye karşı, kanlı bir askerî darbe ile yönetime gelen Sisi’nin Batı tarafından desteklenmesi de benzerdir.
Esas konuya gelirsek…
İngiltere son günlerde Başbakan Boris Johnson’ın önerisi ve Kraliçe’nin onayı ile parlamentonun “askıya alınması”nı tartışıyor. 1945’ten bu yana en uzun askıya alma dönemi olarak nitelendirilen kararı, İngilizlerin önemli bir kısmı, “hükûmet darbesi” olarak değerlendiriyor.
Kimi, “yaşananların modern siyasi tarihte bir emsalinin olmadığını” söylüyor. Kimi ise Brexit’in Britanya’nın geleneklerini, alışkanlıklarını teamüllerini altüst etmeye devam ettiğini ve edeceğini belirtiyor.
Bazı siyaset analizcileri ise kendi derdine düşmüş durumda: “Bizim başbakan, memnun olmadığı bir parlamentoya kilit vurabiliyorsa, artık biz Putin ve Orban’ı nasıl eleştireceğiz” diye ağlaşıyorlar.
Türk kökenli Johnson ise kendisini eleştirenlerle;  “mevcut yasama döneminin 340 gündür kapanmadığını, bunun Parlamento tarihinde son 400 yılın rekoru olduğunu ve dönemi kapatmanın zamanı geldiğini” söyleyerek dalga geçiyor.
İngiltere’de giderek derinleşen temsil krizinin sebebi, 3 yıl önce İngiliz halkının referandumla AB’den çıkmayı onaylamasına rağmen, parlamenterlerin bu çıkışa bir türlü izin vermemesi. 
Bundan dolayı da başbakan Johnson mevcut tartışmayı, “parlamenterlere karşı halkın iradesini hayata geçirme çabası” olarak değerlendiriyor.
İngiltere’de olan eğer Türkiye’de olsaydı, Avrupalılar açıklama üstüne açıklama yapar, kararı alan hükûmeti birkaç kez kınarlardı. Daha da ileri gider, Türkiye’nin AB’ye işte böyle kararların alınmasından dolayı üye olamayacağını söylerlerdi.
AB’nin içinde temsil krizleri hep vardı. Son yıllarda daha da giderek derinleşiyor. Brexit sadece İngilizlerin değil, diğer AB ülkelerinin de teamüllerini, alışkanlıklarını ve demokrasilerini altüst etmeye devam edecek...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.