Makine ile “kahraman” üretilebilir mi?

A -
A +
Uzun dönem AK Parti’nin seçim kampanyalarının yürütücülerinden biri, 15 Temmuz’da oğluyla birlikte şehit olan Erol Olçok’tu. Erol Olçok’un şehadetinden sonra kardeşi Cevat Olçok, AK Parti’nin seçim kampanyalarında çok titizlendikleri bir hususla ilgili abisinin kendilerine söylediği bir sözünü aktarmıştı: “Ağabeyimin şöyle dediğini hatırlıyorum; ‘Oğlum bizim en büyük numaramız, Tayyip Erdoğan’ın sahiciliğine bir imaj yüklemememiz, onu olduğu gibi sürekli koruyabilmemiz.’ Ona imaj yüklemeye filan kalkışmadık, çünkü onda şöyle bir özellik var; Kalbinde ne varsa dilinde de o var. Biz sadece ona aracılık yaptık, onun gerçeğini hakikatini bozmadık...”
              ***
Yazıya bu alıntı ile başlamamın nedenini tahmin etmişsinizdir. CHP içinde bugünlerde, “Kampanya makinesi” ile üretilmeye çalışılan bir “hikâye”nin “kurmacası” tartışılıyor.
Hikâyeleştirilen kurmacada, kendisine yeterince yer verilmediğini düşünenler itiraz ediyorlar. Tepki vererek seslerini yükseltiyorlar.
Tartışmanın genişlemesini istemeyen CHP’liler ise, makinenin bir yerlerde, “arıza vermiş” olabileceği üzerinden meselenin çok da büyütülmemesi gerektiğini söylüyorlar.
Hatta makinenin en nihayetinde bir insan yapımı olduğunu, “hata” yapabileceğini, dolayısıyla da makinede imal edilen “kahramanın yolculuğu” hikâyesine çok da itibar edilmemesi gerektiğini belirtiyorlar.
Bu bağlamda, makinenin imal ettiği “kahramanın yolculuğu” kitabını kendisi de okumayan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun İstanbul İl Başkanına, “Twitter mesajına gerek yoktu, kitabın reklamını yapmış oldun, sayende daha çok okunacak” dediği aktarılıyor gazetelerde.
              ***
Yazıya itiraz edecekler için bir hususu açıklığa kavuşturayım. “Makine” ile üretilen “hikâye” konusu benim uydurduğum bir tanımlama değil.
CHP’nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu’nun kampanyasını yürüten Necati Özkan, İstanbul seçimleri için “eşsiz” bir “kampanya makinesi" bulduklarını daha seçim sürecinde gazetecilere anlata anlata bitirememişti.
Hatta kampanya makinesinin, “reklamcılığı kapsayan ama reklamcılığın sınırlarını aşan bir strateji ile” kodlandığını falan söylemişti.
Reklamcılığın sınırlarını aşacak şekilde yazılan kodlamalar, aslında dünya siyasetini de uzun süredir etkisi altına alan post truth (gerçeklik sonrası, hakikatin eğilip bükülerek yok edilmesi) söylemleri ile şekillenen ve popülizme dayanan bir imaj çalışmasıydı.
              ***
Yazılan kitapta, “kampanya makinesinin yönetimi” başlıklı bölümde İstanbul seçimlerinin kimlerle kazanıldığı isim isim sayılıyor. Hatta isimler, sorumluluk hiyerarşisine göre sıralanıyor.
Hiyerarşiye göre, CHP İstanbul İl Başkanına, beşinci sıradaki bilgi işlemciden ve yedinci sıradaki lojistik ve finansman sorumlusundan sonra sekizinci sırada yer veriliyor. CHP’nin kurumsal yapısına, parti genel merkez yönetimine ve parti seçmen ilişkisine ise tüm kitap boyunca neredeyse değinilmiyor.
Son günlerde CHP içinde patlak veren tartışmalara bakıldığında makinenin seçimlerden sonra da çalışmaya devam ettiği anlaşılıyor.
Ortaya çıkan tartışmanın içeriği ve taraflarına bakınca, “üretilmeye çalışılan kahraman”a CHP içinden itiraz var.
İtiraz, CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun sosyal medya üzerinden “Kendilerini kahramanlaştırmaya çalışan profesyoneller bilsinler ki; yalan, yanlış ve eksik verilerle Genel Merkez iradesinin, CHP örgütlerinin ve İstanbul ittifakının emeğine hiç kimse saygısızlık edemeyecektir!” şeklindeki paylaşımı ile başladı.
CHP’ye yakın medyada kitapla ilgili, “nasıl yani, seçimleri makine mi kazandı” başlıklı analizler yayınlanıyor. “Yok daha neler” tepkisi dile getiriliyor.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da, Ekrem İmamoğlu ile ilgili yazılan, “Kahramanın Yolculuğu” isimli kitaptan memnun olmamış olacak ki, “yeterince okunmamasını” istediği gazetecilere verdiği demeçten anlaşılıyor.
İstanbul seçimleri üzerinden, Türkiye’de yeni bir siyaset tarzının denendiğini, Avrupa’da kısmi başarı elde eden “partisiz popülist siyasetçileri ve hareketleri” örnek vererek daha önceki bir yazıda analiz etmiştim.
CHP’nin kurumsal yapısı ve kimliği bir tarafa bırakılarak bir “isim” üzerinden yeni bir siyaset tarzının denendiği söz konusu kitapta açıkça ilan ediliyor.
Bakalım, geleneksel parti yapılarını bir tarafa bırakan, “kimliksizleştirilmiş siyaset tarzı” siyasi alanda ne kadar iş görecek…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.