Muhalefetin diplomasiden anladığı…

A -
A +
“Orta Doğu bataklığında bizim ne işimiz var” demek kuru bir hamasettir. “Ne işimiz var Libya çölünde” açıklamasını yapmak, ülkenin millî çıkarları ile ilgili söyleyecek bir sözünün olmadığına işaret eder.
Birleşmiş Milletlerin tanıdığı meşru Ulusal Mutabakat Hükûmeti’ni ve onun başkanı Fayez el-Sarrac’ı “cihatçı” olarak tanımlayıp karşısında durmak ve Türkiye’ye “cihat” ilan eden General Halife Hafter’seküler” olarak kodlayıp ona sahip çıkmak, Türkiye’nin çıkarlarını savunmak değildir.
Suriye iç savaşında binlerce insanı katleden Esad’ın, Mısır'da darbeci Sisi’nin, Libya’da Halife Hafter’in (ve dolayısıyla Yunanistan’ın, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, BAE’nin, Suudi Arabistan’ın ve Mısır’ın) yanında durmak en hafif tanımlamayla, Türkiye’nin çıkarlarını gözetmemektir. Hatta Türkiye’ye doğrudan zarar vermek demektir.
AB’nin Türkiye’ye yönelik dayatmalarında, AB’den yana tavır almak, FETÖ ve PKK konusunda ABD’nin söylemlerinin taşıyıcılığını yapmak, dış politikaya ve ülke çıkarlarına Türkiye merkezli bakmamak demektir.
Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye yönelik terör saldırılarını görmezden gelmek, terör örgütü PYD ve YPG’ye yapılan silah yardımı yapanlara karşı bir kez olsun karşı çıkmamak, sınırımızın dibinde bir terör devletinin kurulması için her türlü yardımı yapanlara hiç ses çıkarmamak, Türkiye’yi savunmamak anlamına gelir.
Bu konularda ses çıkarmamak, içe kapanmak, gelişmeleri kenardan izlemek ve Türkiye karşıtlarıyla aynı konumda hizalanmak “diplomasi” değildir.
Terörü kaynağında kurutmak, terör devletinin kurulmasını engellemek ve sınırları güvenli hâle getirmek için askeriniz cephede mücadele ederken, “bırakın sınır ötesi operasyonu, sorunları diplomasi ile çözün demek”, ABD’nin, AB’nin, Rusya’nın, İran’ın, İsrail’in ve Körfez ülkelerinin tezlerini tekrar etmektir. Soruna onlarla aynı pencereden bakmak demektir.
Böylesine bir yaklaşımın diplomasi olarak sunulması, Türkiye’nin meşru dış politikasına zarar vermek ve mücadele ettiği tarafların elinin güçlenmesi demektir.
Maalesef, CHP ve bazı muhalif kesimler, sırf iktidar karşıtlığı ve AK Parti ve MHP ile aynı yerde gözükmemek için, dış politika konularında sürekli bir savrulmanın içindeler. 
Türkiye’nin çıkarlarının korunması için öneri getirmiyorlar. Alternatif planlar ortaya koymuyorlar. Kendilerini bağlayıcı bir tutum ortaya koymaktan kaçınıyorlar. Sıkıştıklarında sırf bir şey söylemiş olmak için, sadece “diplomasiyle sorunları çözelim” diyorlar.
“Diplomasi ile sorunları çözelim” derken kastettikleri bildiğimiz uluslararası siyasette karşılığı olan “diplomasi” falan değil. Bunu her krizde yeniden test ederek gördük, anladık.
Eğer diplomasi ile kastettikleri, kendi ülkelerinin çıkarlarını güç kullanmadan savunmak ise, bu, sadece hükûmetle ve iktidarla sınırlı değildir.
Diplomasi yüz yıl önce sadece devlet temsilcileri tarafından yürütülüyor olabilir. Ancak bugün diplomasi dendiğinde, hükûmet dışı örgütler, sivil toplum kuruluşları, hatta şirketler bile bunun bir unsurudur.
Yani muhalefet partileri de kendi ülkelerinin çıkarları için diplomasi girişimlerinde bulunabilirler. Kendi devletlerinin çıkarlarını, parlamenter diplomasi düzeyinde, ya da kendi muhatapları nezdinde savunabilirler. Bunun önünde bir engel yoktur.
Muhalefet için diplomasi, geçmişte yaptıkları gibi, sadece gidip Esad’la görüşmek olmamalıdır.
Ya da kendi ülkelerinin hükûmetleri dış politika konularında masada müzakere yürütürken, Barış Pınarı Harekâtı'nda olduğu gibi, yürütülen müzakerenin altını oyacak açıklamalar yaparak diplomasi yapılmaz.
Muhalefetin diplomasiden anladığı, dünyada, sınırlarınızın ötesinde yeni bir düzen kurulmaya çalışılırken, gelişmeler sizin ülkenizin varlığını ve sınırlarını tehdit ederken gidişata seyirci kalmak anlamına geliyor.
Muhalefetin diplomasiden ne anladığını, Akdeniz’deki Türkiye’nin çıkarlarının nasıl savunulacağına ilişkin hiçbir öneri getirmeden “diplomasiye başvuralım” açıklamalarında bir kez daha gördük. Libya’ya asker gönderme tezkeresine karşı çıkarken söyledikleri gerekçelerden bir kez daha anladık.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.