Şehir Hastaneleri ve devlet kapasitesi

A -
A +
Dünya şu anda kapalı. Birçok gelişmiş ülke, yetersiz sağlık kapasiteleri ile boğuşuyor. Batı ülkelerinin hastane koridorlarında yoğun bakım hastalarının ölüme terk edilen görüntüleri, tüm dünyanın zihnine kazınmış durumda.
Altyapısı yeterli olan ve işleyen bir sağlık sektörüne sahip ülkeler, bu süreçte pandemi krizini iyi yönetiyor.
Türkiye’nin sağlık sisteminin, krizle mücadelede gösterdiği başarıyla birlikte, dünyanın en iyilerinden olduğu bir kez daha tescillendi.
Gelişmiş ülkeler bile maske, eldiven, solunum cihazı gibi en temel sağlık araç gereçlerine ulaşmada zorluk yaşarken, Türkiye; bu salgın döneminde İstanbul’da iki büyük Şehir Hastanesini hizmete açabiliyor...
3 hafta önce, 600 yatak kapasiteli Okmeydanı Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Hastanesi hizmete açılmıştı. Dün ise devletin sağlık kapasitesinde yeni bir “devrim” olarak nitelendirilen Başakşehir Şehir Hastanesi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıldı.
Açılan Şehir Hastanesi, yoğun bakım yatak kapasitesi bakımından Avrupa’nın en büyük sağlık tesisi. 2682 yataklı, günde 35 bin hastaya hizmet verebilen ve 10 bin insanın çalışacağı sağlık kompleksi, 8 branş hastanesini içinde barındırıyor.
Muhalefet partilerinin “ülkede bu kadar hastalık yoksa ne yapacağız” argümanı ile karşı çıktığı Şehir Hastanelerinin salgınla mücadeledeki işlevini her geçen gün daha iyi görüyoruz.
Şu ana kadar, hizmete açılan 10, yıl sonuna kadar bitirilmesi planlanan ve yapımı devam eden 8 Şehir Hastanesi var.
Salgın devam ederken, İstanbul’a 45 gün içinde bitirilmesi planlanan her biri bin yatak kapasiteli iki büyük hastanenin inşaatı devam ediyor. Yeşilköy Havalimanının bir bölümünde ve Sancaktepe’de yapılan bu hastanelerin yerleri, kolay hava ulaşım imkânları dikkate alınarak seçilmiş.
Son günlerde, daha önceden Şehir Hastanelerinin yapımına karşı çıkan çevreler benzer argümanlarla, “madem salgın hızını düşürüyor bu hastanelerin inşaatına ne gerek vardı” diye itiraz etmeye başladılar. “Ekonominin bu zor döneminde böyle bir yatırıma ihtiyaç var mıydı” söylemiyle, birkaç hafta rafa kaldırdıkları popülist siyaset tarzına geri döndüler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü açılış töreni konuşmasında bu tip popülist itirazlara aslında gerekli cevabı verdi. Hava ulaşımı düşünülerek inşa edilen bu hastaneler, sadece bu salgın dönemi için planlanmamış. Salgın sonrası için, ülkeye ekonomik getirisi de düşünülerek, uluslararası sağlık turizmine hizmet verebilecek bir yatırım olarak düşünülmüş.
Dünyanın salgın krizi ile mücadelede zorlandığı bir dönemde, hâlâ sağlık yatırımlarına karşı çıkmak, kronik muhaliflikten başka bir şey değildir. Bugünkü mevcut iktidar, büyük projeler konusunda muhalefetin popülist itirazlarından oy kaygısı ile endişe edip geri adım atsaydı, bugün Türkiye’nin salgınla mücadelesi İtalya ve İspanya’dan farklı olmazdı.
2002 yılında Türkiye’nin yıllık sağlık harcamasına ayırdığı bütçe 19 milyar iken bu rakam şu anda 190 milyara çıkmış durumda. Böyle olduğu için de bugün Anadolu’nun herhangi bir ücra köşesindeki acil bir vakaya, devlet hiçbir maliyetine bakmadan hava ambulansları ile müdahale edebiliyor.
Bugün dünyanın en gelişmiş ülkeleri, Covid-19 tedavisi için kendi vatandaşına büyük faturalar çıkarırken, Türkiye sağlık güvencesi olsun olmasın bu salgına yakalanan hiçbir vatandaşından ücret almıyor.
Salgın, en kötü şartlar düşünülerek ülkelerin geleceğe hazırlanmasının bir tercihten öte zorunluluk olduğunu gösterdi.
Korona sonrası toplumlarda, kendi devlet kapasitelerini zor günlere hazırlayacak siyasetlerin daha çok onaylanacağı analizleri öne çıkıyor. Aslında son yıllarda, Türkiye’de devlet kapasitesinin artırılması ve lidere güven meselesini bu analizler üzerinden düşündüğümüzde, Erdoğan’ın tüm eleştirilere rağmen ülkenin gelecek 50 yılını düşünerek büyük yatırımlarda ısrar etmesini daha iyi anlayabiliriz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.