Atleti bırak, IMF'ye bak!

A -
A +
Bir ülke ekonomisinin sağlıklı olup olmadığını gösteren en önemli ölçü, para biriminin değeridir. Zayıflıyorsa ekonomi güç kaybediyor, güçleniyorsa ekonomi iyileşiyor demektir. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türk lirasının dengesi bozuldu. Yılbaşında dolar 3.94 TL’ye tırmanarak rekor düzeye ulaştı. Bazı ekonomi profesörleri "4 lirayı aşacak, felaket kapıda" yorumları yapmaya başladı. Ama tam tersi oldu. Dolar bu seviyeyi gördükten sonra geri dönmeye başladı. Hafta sonunda  3.43 TL ile yılın en düşük seviyesine indi.
Peki ne oldu da 8 ayda resim 180 derece değişti. Hemen söyleyeyim. Bir defa hükûmet ekonomide canlanmayı sağlamak için yıldırım hızıyla tüm tedbirleri aldı. 250 milyar liralık Kredi Garanti Fonu KOBİ’lere can suyu oldu. Aldıkları mali destekle üretimlerini arttırdılar, ihracatta hedefler aşıldı. Turizmde kelimenin tam anlamıyla patlama yaşandı. Rusya ile ilişkiler eskisinden çok daha güçlendi. Başkan Trump Türkiye için bulunmaz bir nimet oldu. Vaatlerini gerçekleştiremedi, ekibi dağıldı. Amerikalı para harcamaktan korktu enflasyon düştü. Bu durumda ABD merkez bankası FED faiz artışını rafa kaldırdı, dolar uluslararası borsalarda sert değer kaybetti. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler fon çıkışı korkusundan kurtuldu. Dolardaki düşüş biliyorsunuz cari açığın kapatılmasında önemli rol oynuyor. Böylece enerji faturamız küçülüyor. Maliyetler azaldığı için enflasyon da düşüyor. Halk daha çok para harcıyor. Sanayi üretimi ve kapasite kullanımı artıyor...
Bakın hafta sonunda Türk ekonomisindeki canlanmayı gösteren iki önemli gösterge açıklandı. Reel Kesim Güven Endeksi ağustosta 110,7 seviyesine yükseldi. Merkez Bankası’nın imalat sanayinde faaliyet gösteren 2 bin 118 iş yerinin cevaplarını değerlendirerek elde ettiği anket sonuçlarına göre, iş dünyası ve tüketiciler, gelecek üç ayda ihracat siparişlerinde ve üretim hacminde artış bekliyor. İmalat sanayi kapasite kullanım oranı ise ağustosta 78.8 ile rekor düzeye ulaştı. Kapasitedeki artış büyüme hızının yüksek çıkacağının habercisi olarak görülüyor. Nitekim Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ikinci çeyrek büyüme rakamının %5’in, üçüncü çeyrekte ise %7’nin üzerinde çıkacağını söyledi.
Türkiye’nin risk primi 171 düzeyine; son derece düşük seviyeye indiği için sermaye girişinde büyük artış yaşanıyor. Gelen para TL’ye dönüşüyor. Dolar düşüyor. Uluslararası Para Fonu bile Türk ekonomisindeki büyük sıçramayı kabul etti. Türkiye’nin, 2023 hedefleri arasındaki 25 bin dolarlık kişi başına düşen millî geliri yakaladığını açıkladı. 2010 yılında satın alma gücü paritesine göre 16 bin 900 dolar olan kişi başına düşen millî gelir 2017 itibarıyla 25 bin 780 dolar olarak ölçüldü. Aradan geçen 7 yıllık süreçte yaşanan 8 bin 880 dolarlık yükseliş, gelişmekte olan ülkelerin oldukça üzerinde gerçekleşti. Türkiye İspanya'yı geride bırakarak Avrupa'nın beşinci, Akdeniz bölgesinin üçüncü büyük ekonomisi oldu. “Ey CHP, atleti bırak IMF’ye bak!” diye haykırmayalım da ne yapalım!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.