İşkence!

A -
A +
1 yılda 2 ay yollarda geçer mi? İstanbul’da yaşıyorsanız geçer. Hangi semtten oturursanız oturun evden çıktıktan sonra işe ulaşmak 2 saati buluyor, 2 saat de dönüş, 4 saat… Gülmeyin 4 saatte bugün Londra’ya uçuluyor. Ayda 5, yılda 60 gün yollardayız. İşin en berbat yanı ne biliyor musunuz, bu süre her ay daha da artıyor. İstanbul’da iki çevre yolu var. Aslında buna çevreyolu değil ana cadde denilse daha doğru olur.. Zira her iki yakası da alışveriş merkezleri ve meskenlerde dolu. Metrobüsler tıklım tıklım. Duraklarda kapılar açıldığında insan duvarıyla karşılaşıyorsunuz. Yaşlısı var, hasta olanı var, şişmanı var, hamilesi var. Bunlar evine veya işine gitmek için bu araca binmek zorunda. Ulaşım tam bir işkenceye dönüştü...
Kendi aracınızla trafiğe çıkarsanız en büyük hatayı yaparsınız. Saatlerce yollarda sürünürsünüz. Dur-kalkla perişan olursunuz, benzinciye çalışırsınız. Park yeri bulmak için dört dönersiniz. İstanbul’un taşı toprağı oldu beton. Ne yeşil alan kaldı, ne otoban...
İnsanların arabalara bağımlılığı, trafiği içinden çıkılmaz hâle getiriyor. 20 milyonluk İstanbul’da 4 milyon araç var. 5 kişiye bir araç düşüyor. Buna karşılık otopark alanı son derece kısıtlı. Bazı uçuklar "bisiklet, motosiklet kulanın" gibi gülünç yolları öneriyor. Kısa yoldan sakat kalmak istiyorsanız kullanın!.. 
İstanbul’un trafik problemini çözmek için tek bir yol var. Toplu ulaşım… Şu anda yetersiz kalıyor, zira sırtındaki yük kaldırılamayacak kadar ağırlaştı, artık taşıyamıyor. Öncelikle Marmaray’ın aynısı Silivri’ye kadar yapılmalı, durak sayıları azaltılmalı. Böylece seyahat süresi kısalır. İnsanlar evlerine ve işlerine huzur içinde giderler. Kolay ulaşım, özel araç kullanımını azaltır, trafik sıkışıklığı en alt düzeye iner. Bunun yanında havaray metrosu da yapılabilir. Uygulayan ülkeler var. Bu sözüm Ankara'ya.. Güvenli, akıcı, ucuz, çevre dostu bir trafik akışı sağlayamazsanız, halktan nasıl oy isteyeceksiniz. Şehrin tamamının metroya bağlanması gerekiyor. Ve İstanbul’a ana yol yapın ana yol! 50 yıldan beri aynı yolu kullanıyoruz. Ama 50 yıl önceki binalar yok, yerine dev kuleler yapıldı, binlerce dairede yüz binlerce insan oturuyor. Bunlar aynı yoldan işine gidiyor. Kentsel dönüşümü bölge bölge düzenleyin, sokak sokak değil. O zaman yeni caddeler oluşur...
Tabii en önemli soru şu: İmarı kontrol edemeyince trafiği nasıl kontrol edeceksiniz? Belediyelerin başına buyruk çalışmasına izin verildi, işte manzara ortada. Araç sahipliği Avrupa’da 1000 kişide 500, İstanbul’da 200. Bugün raylı sistemin kilometresi 100 milyon dolar. 20 yıl gecikmeli gidiyoruz. Maliyet 1 liraydı, 10 lira oldu. 2034’teki nüfusa 1000  km raylı sistem gerekecek. İstanbul için umut yok. Nüfus büyüme hızı yıllık yüzde 2,2. Yılda 500 bin kişi geliyor. Yani her yıl yeni bir şehir ekleniyor üzerine.
İstanbul kırmızı alarm veriyor. İdarecilerin kafasında çözüm değil, ‘İmar izni nasıl veririm, şehrin ana arterine nasıl AVM yaptırırım’ sorusu kaldığı sürece İstanbullunun iki yakası bir araya gelmeyecek. Komik değil mi? Ulaşım planları imara göre yapılıyor. Oysa imar devamlı değiştiriliyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.