Fırsat penceresi!

A -
A +
Merkez Bankası politika faizini iki ayda 750 puan aşağı çekti. %24,00’ten %16,50 düzeyine indirdi. Temmuzda 425, eylülde 325 puanlık indirim gerçekleşti. Bu tablo karşısında TL’nin değer kaybetmesi gerekiyordu, tam tersi güçlendi. Neden? Çünkü bu operasyon gelişmiş ülkelerin gevşek para politikasına geçtiği bir sırada yapıldı. Dünyada 15 trilyon dolarlık eksi faizli kâğıtların işlem gördüğü dikkate alınacak olursa, Türkiye sıcak para açısından cazibe merkezi hâline geldi. Zamanlamada tam isabet kaydedildi. Ayrıca SWAP (döviz takas) piyasasında faiz indirimi 300 – 400 puan aralığında fiyatlanıyordu. Beklenti gerçekleştiği için olumlu tepki verildi. Merkez Bankası, faiz kararının hedeflenen dezenflasyonla büyük ölçüde uyumlu olduğunu söylüyor. Piyasa bu ifadeden bundan sonraki indirimlerin sınırlı kalacağı sonucunu çıkardı. Bankanın önümüzdeki dönemde uygulayacağı para politikasını, sermaye girişleri, enflasyon ve ekonomik canlanma belirleyecek. Politika faizi biliyorsunuz Merkez Bankası tarafından belirlenen, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranıdır. Merkez Bankası bu oran üzerinden bankaların taleplerini karşılar. Bankalar ellerindeki tahvil ve bonoları teminat gösterip Merkez Bankasından para alırlar. Böylece nakit ihtiyaçlarını görürler. Bu faiz ne kadar düşerse bankaların maliyeti de o kadar azalır. Enflasyondaki düşüşün yanı sıra Avrupa, Amerika ve Çin başta olmak üzere küresel genişlemeci para politikalarına yönelerek faiz indirimine gidilmesi Merkez Bankasına destek veriyor. Nitekim Avrupa Merkez Bankası mevduat faizini 10 puan aşağı çekerek eksi 0,50’ye indirdi. 1 Kasım’dan itibaren ayda 20 milyar avro tutarında tahvil alacak, bu uygulamaya gerektiği sürece devam edecek. Yani bankalardan kâğıt alacak yerine avro vererek piyasadaki likiditeyi arttıracak. Yıl sonuna kadar Merkez Bankasının 200 baz puan daha faiz indirimi gerçekleştirerek yılın %14,50 seviyelerinde kapatılacağı tahmin ediliyor. Beklenen enflasyonun %12’lere gerilediği düşünülecek olursa, kabaca %2,5 reel faiz fon girişinin artmasını sağlar. Türkiye’nin risk primi de gerilemeye devam ediyor. Mayıs ayında 500 seviyeleri aşan iflas sigorta primleri faiz indirimi sonrası 360’a kadar gerilemiş durumda. 200’lü seviyelere inildiği anda gerginlik tamamen ortadan kalkmış olacak. Özellikle ABD ile olan ilişkilerin yumuşaması CDS’lerdeki gerilemenin en önemli nedenlerinden birisi. Şimdi gelelim en önemli soruya. Faiz indirimi sonrası kredi yağmuru başlayacak mı? Karara sevinen iş dünyası yatırımlara devam edecek mi? İç talepteki yetersizlik nasıl aşılacak? Para trafiği tıkandı. Borçlar ödenemiyor. İş adamları çarkı döndürmek için para bulmakta zorlanıyor. Dolar/TL’nin Ağustos 2018’de 7,24’e tırmanması ekonomik hayatı çok olumsuz etkiledi. Bankalar kredi kapılarını kapattı. Fiyatlar aşırı yükselince satışlar kesildi. Şirketler bankalara, “Borçlarımı yapılandır, yeniden taksitlendir, yoksa batacağım” diyor. Şu anda en büyük sorun enerji ve inşaat sektörlerinde yaşanıyor. Bankaların da durumu onlardan farksız. Verdikleri kredileri geri alamıyorlar. Acilen sermaye arttırmaları gerekiyor. Faiz düşünce mevduat bulmakta zorlanıyorlar. Kamu bankaları dışında kredi veren yok. Mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı %14 ile çok yüksek. Bu durumda hane halkı normal olarak daha fazla harcama yapamıyor. İşin en kötü yanı; büyük faiz indirimleri piyasayı kur şoklarına açık hâle getirmiş olması. Hükûmetin yeni bir KREDİ GARANTİ FONU'nu devreye sokarak bu problemi acilen çözüme kavuşturması lazım. Yoksa faiz indirimleri havada kalacak, ekonomide beklenen iyileşme sağlanamayacak. Fırsat penceresi kapanacak.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.