Ulusalcılar darbe yapar mı?

A -
A +
15 Temmuz hain darbe girişiminin yıl dönümü münasebetiyle güvenlik-diplomasinin üst düzey isimleri ile bir mülakat yaptım. Mülakatta sorularıma aldığım cevapları dört bölümlü bir analiz hâlinde yayınladım. Analize yöneltilen bazı eleştiriler oldu. “Türkiye gazetesi, Fetullah Gülen’in dillendirdiği ‘15 Temmuz darbe girişimini ulusalcı ve Atatürkçü subaylar yaptı’ iddiasına manşetiyle destek verdi” diyor Cumhuriyet gazetesi. Can Dündar denilen kaçak, para için, şan-şöhret için her şeyi ve her yolu mubah gören-Alman istihbaratının kucağında beslenen gazeteci maskeli ajan, Cumhuriyet gazetesinin ayarlarını bozmuş. Yaptığım analizde 15 Temmuz hain darbe girişimini FETÖ’nün ve arkasındaki emperyalistlerin dışında birilerinin yaptığına ilişkin bir cümle yok. Alçak FETÖ elebaşının hedef saptırmaya yönelik arayışına destek olacak bir tek kelime yok. FETÖ elebaşı ”15 Temmuz darbe girişimini ulusalcı ve laik çevreler yapmış olabilir” diyor. Suçüstü yakalandığı hâlde utanmadan-sıkılmadan hedef saptırmaya çalışıyor. Oysa benim haber kaynağım “Bizi 15 Temmuz’a getiren sistem zaafları giderilmez ise 15 Temmuz darbe girişimini FETÖ’ye yaptıran küresel aktörler 1,5-2 yıl sonra, mesela ulusalcılara darbe yaptırabilir” uyarısında bulunuyor. Bu uyarının FETÖ’nün saptırmalarına destek verdiğini söylemek çok zorlama-art niyetli bir yorumdur. Ayrıca bu değerlendirme şahsımın ve gazetemin düşüncesi-yorumu değildir. Haber kaynaklarımın TBMM’ye- Hükûmete uyarısıdır. Eğer asker-sivil ilişkilerini batı standartlarına getiremez ve bu alanda yapılması gereken reformları - hukuki düzenlemeleri- yapmaz isek 15 Temmuz’da FETÖ’yü kullananlar bir kaç yıl içinde, özellikle de 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, ordu içinde kullanacak birilerini bulabilirler. Hele hele seçim öncesi yapılacak anketlerden Sayın Erdoğan’ın rahatlıkla seçilebileceği sonucu çıkarsa. “One minute” krizinde İsrail ile ilgili FETÖ elebaşının sarf ettiği cümleleri duyduktan sonra; MİT Müsteşarına kurulan kumpastan, 17-25 Aralık sürecinden sonra FETÖ ve elebaşı ile ilgili ne yaptığımı ne düşündüğümü herkes bilir. Bu konuda kendimi savunma ihtiyacı duymayacak kadar vicdanım rahat. FETÖ’cülerin telefonlarımı dinledikleri ortaya çıktı. FETÖ’ye dava açan ve bir çok konuda mahkemesi devam eden gazetecilerinden biriyim. Diğer yandan İhlas camiasının FETÖ’ye destek verebileceğini düşünen birisi bu camiayı-kurucularını- fikir babalarını hiç tanımıyor demektir. İddia ediyorum, FETÖ elebaşının bir din adamı değil bir casus olduğunu; din ile - diyanet ile bir ilgisinin bulunmadığını, dinî hassasiyetleri kullanarak devleti ele geçirmeye çalıştığını bu ülkede ilk fark edenler İhlas’ın kurucuları ve fikir babalarıdır. Merhum Enver Ağabey’in bu tehlike konusunda ilgililerle kaygılarını ilettiğini biliyorum. FETÖ ismi ile İhlas yan yana gelemez- getirilemez. İhlas camiasına en büyük kötülükleri FETÖ elebaşı yaptırmıştır. İhlas Finans’ın batırılmasından tutun da 28 Şubat darbesinde maruz kaldığı eziyetlere kadar. O iş ayrı bir inceleme konusu. Öte yandan FETÖ’nün Ergenekon, Balyoz ve Askerî Casusluk davalarında, örgüt üyesi kurmay subay ve generallerin önünü açmak için kumpaslar kurduğunu biliyoruz. FETÖ o davalarda sadece ‘ulusalcı’ olduğu iddia edilen subay ve generallere kumpas kurduğunu söylemek eksik olur. Bu terör yapısı, kendine tabi olmayan ve kendi adamlarının önünü kapatan- kendilerine karşı çıkan- herkese kumpas kurdu. Ancak bir yandan da o davaları kendi çıkarları ve planları için kullanarak sulandırdığını; 2002-2009 yılları arasında AK Parti iktidarına karşı genelde orgeneral düzeyinde kurulan oyunları itibarsızlaştırarak onları kurtardığını da biliyoruz. Ankara’da gazetecilik yapan herkes, e-muhtıradan, AK Parti’ye kapatma davası açılmasına kadar bazı orgenerallerin ve kritik görevlerdeki kurmay subayların müdahil olduğunu, boş durmadığını bilir. Birilerinin, hele hele yerli ve millî olmayan birilerinin bana manşet attırabileceklerini iddia edenler ya beni hiç tanımıyor ya da benimle başka bir problemleri var. Yaptığım mülakatta ‘TSK içinde adamları kalmadı’ diye bir cümle geçmiyor. Haber kaynaklarım, FETÖ’nün emniyetten tamamen temizlendiğini; yargıda kripto FETÖ’cülerin kaldığını söyledikten sonra; “TSK içinde tespit edilenler, ByLock kullananlar atıldı. Darbeye dolaylı- dolaysız karışanlar cezaevinde. Ancak TSK içinde hâlâ ciddi sayıda, zamanında FETÖ ile iltisaklı olan personel var. Her hafta bir hücreyi deşifre ediyoruz. Mesela geçtiğimiz günlerde birinin ifadesinden, katalog üzerinden evlilik yaptırılan bir bayanın hâlâ Cumhurbaşkanlığında çalıştığını öğrendik. Maalesef kocası da TSK’nın siber saldırılara karşı koyma bölümünde görev yapan bir subay çıktı. Jandarma ve TSK’da titiz bir çalışma yapıyoruz. Ancak birlik komutanlıklarında ve kritik görevlerde FETÖ’cü bırakmadığımızı düşünüyoruz. Ellerinde birlik komutanlıkları ve kritik komutanlıklar olmadan darbe yapmaları çok zor. Ancak bireysel suikastlar yapabilirler” açıklamalarının, “TSK içinde adamları kalmadı” olarak anlaşılması düşündürücü. Hürriyet gazetesi yazarı Yalçın Bayer bizi tetikçilikle suçlamış. Sayın Bayer’in analizin tamamını tekrar okumasını tavsiye ederim. Güya biz ordudaki haysiyetli subayların temizlemesi için çalışıyormuşuz. Bu analizden böyle bir sonuç çıkarmak için insanın beyninin sulanmış olması gerekir. Tetikçilik suçlaması ağır ve ahlaksızca bir suçlamadır. Bu sözü sahibine iade ediyorum. Bunun bir mülakat olduğunu anlamayıp, haber kaynaklarımın cevaplarını benim ve gazetemin yorumu olarak kabul edip muamele edenleri de insafa çağırıyorum.   SONUÇ: Bizi 15 Temmuz’a getiren sistemin zaafları giderilmez, açıkları kapatılmaz ve bu alanda yapılması gereken reformlar yapılmaz ise emperyalist aktörler her zaman darbe yaptıracak birini bulur. Onlar için ulusalcı, FETÖ’cü veya bir başkası fark etmez.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.