Yarınları da kirlettiler!..

A -
A +

İnanamıyorum; utanmadan, sıkılmadan diyorlar ki; "Şike ve teşvik primine ağır cezalar veren kanun maddeleri değişmezse, düşme kaldırılmazsa, yarınlarda kulüpler yönetici bulamayacaklardır!.." Ne demektir bu?.. Türkçe'den Türkçe'ye tercümesi çok açık; "Yarınlardaki yönetici adayları da, şike yapacakları, teşvik primi verecekleri için, görev talep etmeyecekler, şike yapmayacak, teşvik primi vermeyecek yönetici adayları da olmayacağı için, kulüpler yöneticisiz kalacak. Kanunu değiştirin ki, şike yapacak, teşvik primi verecek yönetici adayları görevlere talip olabilsinler ve kulüpler de yöneticisiz kalmasın!.." Rahmetli Babam, "tanımadığımız, bilmediğimiz kişiler" hakkında kanaat söylediğimizde, derdi ki; "Kişiyi nasıl bilirsin, kendin gibi"; galiba "böyle rezil bir gerekçe ile Meclis'e gidip, kanunun değiştirilmesini isteyecek olanlar" için söylenmiş bir söz bu!.. "Yarınlarda da temiz yöneticilerin kulüpleri yönetmeyeceğini ve ille de kirli düşüncelilerin kulüp yönetimlerine aday olacaklarını" gerekçe göstererek kanunun değişmesini isteyenlere söylenecek çok şey var ama, ben kısa keseyim: Dünleri, bugünleri, bu menfaatçi, eyyamcı ve her şeyi mubah gören zihniyet ve uygulamalarınızla kirlettiniz, yarınları da kirletmeye ve yarınlarda görev alacak yöneticileri de "Nasılsa şike yapacaklar, teşvik primi verecekler, cezaları hafifletilsin" diye bugünden damgalamaya ne hakkınız var; hem de, "şike ile teşvik priminin Türk sporunda kalıcı olmasının yolunu yeniden açmak" için Meclis'e kadar uzanmanın nelere mal olacağını hiç düşünmeden!.. Fark ortada!.. Fenerbahçeliler diyorlar ki; "Madem bizi Şampiyonlar Ligi'nden ihraç ettiler, aynı soruşturmada Trabzonspor'un da adı geçiyor, onu neden aldılar?" UEFA yetkilileri, başta başkan Platini olmak üzere "bu sebebi" doğru yanlış anlatmaya çalıştılar; ben ise "başka" bir pencere açacağım: TV ekranlarına çıkan ve "aynı konuda konuşan" Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman ile Trabzonspor Teknik Direktörü Şenol Güneş'in söylediklerini yan yana koyunuz; farkı "hemen" fark edeceksiniz; fazla söze hacet yok!.. Gerçek değil, sadece ironidir!.. Kaatiller Derneği'nden açıklama; "Bizler kanunları okumamıştık, bilmiyorduk, cezalar çok ağırmış, lütfen değiştirin, hafifletin; yoksa yarınlarda adam öldüren bulamayacaksınız!" Rüşvetçiler Derneği'nden açıklama; "Bizler kanunları hiç okumamıştık, bilmiyorduk, cezalar çok ağırmış, lütfen değiştirin, hafifletin; yoksa yarınlarda rüşvet alan ve veren bulamayacaksınız!" Soyguncular Derneği'nden açıklama; "Bizler kanunları hiç okumamışız, özür dileriz, cezalar çok ağırmış, lütfen değiştirin, hafifletin; yoksa yarınlarda soyguncu bulamayacaksınız!" Hırsızlar Derneği'nden açıklama; "Bizler kanunları hiç ama hiç okumamışız, cezalar çok ağırmış, bilmiyorduk, lütfen değiştirin, hafifletin; yoksa yarınlarda hırsız bulamayacaksınız!" Ismarlama haber mi?.. İlginç bir "gazetecilik(!)" yapılıyor; aynı haberde, Galatasaray'ın transferde harcadığı para, "bonservis bedelleri artı alınan futbolcuların sözleşme süreleri boyunca alacakları paralar" olarak hesaplanıyor, "gidenlerin, kiralık verilenlerin" getireceği paralar "Arda'nın bonservis bedeli hariç" hesapta yok, gidenlerin "kalsalardı, Galatasaray'da oynayacakları sürede alacakları paralar" da hesapta yok!.. Ama, "aynı haberde", mesela Fenerbahçe'nin veya Beşiktaş'ın "transferde harcadığı para" hesaplanırken, sadece "bonservis bedelleri" yazılıyor; "sözleşme süresince alacakları paralar" hesapta yok; gidenlerin bonservis bedelleri artı "kalsalardı" sözleşmeleri süresinde alacakları paralar da hesaba katılıyor!.. Yani, tam bir "Galatasaray'a brüt", Fenerbahçe ve Beşiktaş'a "net" hesabı; tabii ortaya "Galatasaray'ın harcadığı para olarak", ötekilere göre "eksisi çok" bir mâli tablo çıkıyor!.. Muhabirler "böylesine saptırılmış" bir haberi nasıl yazıyorlar, bilmiyorum!.. Şefler, müdürler, böylesine "saptırılmış" bir haberi nasıl sayfalarına koyuyorlar, bilmiyorum!.. Yoksa, muhabirlere "böyle" ısmarlanan haberler mi var, onu da bilemiyorum; düşünmek de istemiyorum!.. Sükût, ikrardan gelmez mi?.. Önüne gelen, hem de "onun içinde, başında olduğu olaylar, günler, maçlar için" aklına ve ağzına geleni söylüyor, "kara çalıyor"; zannediyorsunuz ki, çıkıp gürleyecek, nerdeee; "tıssss!.." "Denizli'de şampiyonluğumuz çalındı" diyene cevap yok!.. "Bilmem ne çantaları içinde paralar dağıtıldı" diyenlere cevap yok!.. Şimdi de, "kendisinin de adını zikrederek", yazılarında, TV'lerde, internetlerde "Galatasaray, Manchester United önünde hakem satın alarak tur atladı" diyene cevap verdiği yok!.. Ama, "bütün bunlar olurken", zaman zaman kıyameti koparıyor; "Neden bugünkü Galatasaray yönetimi beni korumuyor"; kalmış birkaç yandaşı da koro olarak katılıyorlar, ona!.. İyi de sayın Adnan Polat, "olayların içinde olan ve olayların iç yüzünü en iyi bilmesi gereken" sen susarsan, Galatasaray yönetimi ne yapsın?.. Gene de "sen susarken", son iddiayı ortaya atanı "mahkemeye verdi ve büyük bir tazminat istedi"; daha ne yapsın?.. "Sen susarken", sevgili kardeşim Hıncal Uluç, o "çirkin" iddiaya cevap verdi, bir yığın ipe sapa gelmez hakaretle karşı karşıya kaldı; hâlâ susuyorsun!.. Soruyorum; "Galatasaray Başkanı" sıfatını taşımış bir insan, böylesine hakaretleri nasıl sineye çekip, susar?.. Söyle bana, sen, ülkemizde "Sükût ikrardan gelir" diye bir söz olduğunu da mı bilmiyorsun ve sustukça "bu iddiaların hem kendi üstüne, hem de Galatasaray'ın üstüne yapıştığını" anlayamıyor musun; yazıklar olsun!.. Niğde yolculuğu başlamış!.. Sevgili Ömer Faruk'un, Merkez Hakem Kurulu Başkanı Yusuf Namoğlu ile ilgili olarak dünkü Türkiye'de yazdığı yazıyı, tüylerim diken diken okudum. Türk Hakemliği tam yetki ile eline verilen ve "göreve geldiği günden beri, kendisi hakkında her ağzını açışta mangalda kül bırakmayan" Yusuf Namoğlu eğer, "seyretmediğim" iki TV programında "bunca hatayı art arda yapmışsa", yandı gülüm keten helva, hakemliğimizi bir yana bırakayım, "onu yerden yere vuran" ben de dahil herkes "Oğuz Sarvan'ı mumla arayacak" demektir!.. Bunca yılın tecrübelisi Namoğlu, "bilmek" ile "bildiğini zannetmek" arasındaki farkı bilemiyor ve de "bilinmesi gereken doğrular" yerine, "bildiğini zannettiği yanlış şeyleri" TV ekranlarında "Hakemler uymalı" diye söylüyorsa, yani "dersini çalışmadan" TV ekranlarına çıkıp "böyle büyük ve telâfisi zor hatalar yapıyorsa", zaten "saha dışı yangın yerine dönmüş" olarak dün gece Bank Asya Birinci Ligi'nde oynanan Denizlispor - Göztepe maçıyla başlayan (Hayırlı, uğurlu olsun) yeni sezonda, "saha içlerinin de yangın yerine dönme" ihtimali çok yüksektir; Allah kolaylık versin!.. Namoğlu göreve geldiğinde çok ümitliydim; ama daha sezon başlamadan ümitlerim, döndü birer iğdeye; sayın Aydınlar'a bir tavsiyem var; "Bor'un Pazarı geçmeden", tedbirini alsın, yoksa "Niğde'yi göremeyebilir!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.