Nankörlük etmeyin!..

A -
A +

İstanbul'dan 600 kilometre uzaklıkta İzmir'in Urlası'nda sonbaharı yaşamaya başlarken duydum ki; "Fenerbahçe'nin Olağanüstü 'moral' Genel Kurulu'na bazı gazeteler, bazı TV'ler ve bazı gazeteciler alınmamış; onlara akreditasyon verilmemiş!.." Bu "haksızlık" değil de, nedir; zira "bu" medya, "bu" spor basını nezdinde, Fenerbahçe ve Fenerbahçe yöneticileri, çok uzun yıllardan beri, "korunan ve kollanan" ve de "iltimaslı kulüp" durumundadırlar!.. "Hemen" hatırlayabildiğim "birkaç" örnek vereyim; mesela bir Fenerbahçe Başkanı hatırlarım, "resmi evrak üzerinde yaptıkları" sebebiyle, mahkûm olmuş, sonra Yargıtay "bu mahkûmiyeti" sanık aleyhine, yani "Ceza az verildi" diye bozmuş, sonrasından ise "bugüne kadar" haber dahi alınamamıştır; anlaşılan medyamız, "bu" konuyu "haber değeri yok" saymıştır!.. Bir zat hatırlıyorum, "yüz kızartacak" bir suçtan, "ağır bir mahkûmiyet" almış, ama kulübün "en değerli iki kurulundan birinin başına getirilmesine" ve de "defalarca seçilmesine", medyamızdan "gene" ses seda çıkmamıştır!.. Bir "başka" zat hatırlıyorum, "ağır cezada yargılanıyordu", bir gazetede nasılsa "yargılanan yöneticiler" diye bir araştırmada "adı ve davasına dair" bilgiler çıkmıştı; sonrası ne oldu bilinemiyor; medyamız "gene" herhalde "haber değeri yok" diye "es" geçivermişti!.. Bir "başka" zat hatırlıyorum, "askeri ihaleler ile ilgili olarak" ağır cezada ortağı ile beraber yargılanıyordu, ortağı için "tutuklama kararı" çıkmış ve o da yurt dışına gitmişti (!), kendisi içinse "tutuklama kararı verilmemiş", sadece "yurtdışı yasağı" ve de "mallarına tedbir" konmuştu; sonrası "ne oldu", bilen var mı, soran var mı, yazan var mı, bilmiyorum!.. Bu ülkede başbakanlar, bakanlar, genel kurmay başkanları, kuvvet komutanları, müsteşarlar, genel müdürler hakkında açılan davalar, "enine boyuna, ıcığı cıcığı çıkana kadar" gazete ve TV'lerde sayfa sayfa, program program halka anlatılırken, "nedense" kulüp başkan ve yöneticileriyle ilgili davaların "ne olduğunu" doğru dürüst kimse bilmez, öğrenemez; zira "medyamız onları kollar ve korur!.." Mesela, medyanın araştırmaları ve takibi ile askerlik yapmadığı ortaya çıkınca, bir "Spor bakanı" milletvekilliğinden bile atılarak askere gönderilir, ama iş "bir kulüp başkanına gelince" nedense "bir-iki sinek vızıltısı" haberden ya da yorumdan başka, ne soran vardır, ne yazan!.. Ve de mesela, "benden başka" hiç kimse "askeri ihaleler alan" çok önemli "iki kulüp yöneticisinin arasında maç seyretmeyi" âdet hâline getiren ve de "fanatik" Fenerbahçeli olduğunu, "onlarca şehit verdiğimiz" bir hain karakol baskınından hemen sonra katıldığı kulüp gecesinde piste çıkıp oynayacak kadar gösteren "zamanın" Genel Kurmay Başkanı'na "Ne yapıyorsun paşam, bu kişiler askeri ihaleler alıyor, sen onlarla böyle sarmaş dolaş görünürsen, o ihale komisyonundaki albaylar, yarbaylar ne yapacaklar" diye sormaz. Dahası, o günlerde "o" yöneticilerden biri, "askeri ihaledeki yolsuzluk" iddialarıyla ağır cezalarda yargılanmaktadır!.. Dahasının dahası, Mecidiyeköy'ün göbeğindeki "pırlanta" gibi Ali Sami Yen'i alarak, kuş uçmaz kervan geçmez Aslantepe'de yaptığı ve Galatasaray'a "üst hakkı kiralanan" ve hâlâ yolları bitmemiş, on binlerce kişinin hayati tehlikeler içinde, karda, çamurda, yağmurda, tozda toprak yokuşlara tırmanıp, indiği "devletin" stadının TOKİ'ye kazandırdığı birkaç yüz milyon doları "yok" sayan ve diline dolayan medyamızın, buna karşılık Fenerbahçe'nin ihale taktikleriyle "neredeyse bedavaya getirdiği" arsaları görmezden gelmesi, "koruma ve kollama gazeteciliğini" göstermek değilse, bilmem ki, nedir?.. İşte, medyamızın, spor basınımızın böylesine "iltimas ettiği" bir kulüp, şimdi "bazı haberler yapılıyor" ve de "bazı haberler veriliyor" diye, bir "moral" genel kurulunda bile ayrımcılık yapıyor, "bazı gazetelere, TV'lere, kişilere akreditasyon vermiyor"; toplantısına almıyor; medyanın bütününe "göz dağı" veriyor; "Haddinizi bilin, yarın sizin de başınıza gelebilir!.." Diyeceğim odur ki; zaten "kulakları" Metris'te olan kişilerin, başta Nihat Özdemir olmak üzere, "başka bir şey yapmaları" mümkün değildi. Ama, "yarınların başkan adayı olarak gösterilen" Ali Koç'a bir çift sözüm var; rahmetli dedenin "çocuklarına kulüp yöneticiliği iznini vermemesinin ne kadar haklı olduğunu göstermek için" yarışıyorsun adeta, dikkat et!.. Bil ki, Türkiye'nin en büyük holdinginin müşterileri "sadece" Fenerbahçeliler değil!.. Ya bu baskıya karşı "sesini sedasını çıkarmayan" meslek kuruluşlarımıza, başta Türkiye Spor Yazarları Derneği olmak üzere, ne demeliyiz; "Uyusun da büyüsünler, maşallah!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.