Ünal Aysal damgası!..

A -
A +

Salon sporlarından, basketboldan, voleyboldan gelen iki başkanın döneminde Galatasaray adeta "salonların averaj takımı" olmuştu. Faruk Süren ve rahmetli Özhan Canaydın, basketbolları, voleybolları Türkiye'de "spor hâline getiren" ve "yenilmez armadalar kuran" Galatasaray takımlarının salonlarda "kümeye, kümeye" tezahüratları arasında "alay konusu olacak" hâle düştüğü, "bu takımlarda oynayan" yabancı oyuncuların Futbol Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim'in cebinden verdiği dolarlarla sahaya çıkarılabildiği geceleri elbette "üzülerek" ama "seyrederek" geçirmişlerdi, başkanlık sürelerini!.. Onlardan sonra gelen Adnan Polat dönemi ise "Cemal Nalga skandalı" ile adeta her şeyin üzerine tüy dikmişti!.. "Spordan gelmeyen" bir başkan, evet Ünal Aysal ve arkadaşları ise, "kulüp yönetimi ve başkanlık" konularında attıkları zaman mangalda kül bırakmayan Süren'lere, Canaydın'lara, Polat'lara ve onların yönetimlerine "ders olacak" bir uygulamaya girdiler; salon sporlarına, basketbola ve voleybola, mesela "Galatasaray Futbolu'na hiçbir şey vermeden, milyon dolarların kulüp kasasından çıkmasına sebep olan" onca futbolcudan bir iki tanesine ödenen paraya yakın bir para ile, sarı kırmızılı kulübün basketbol ve voleybol şubelerine yatırım yaptılar; dahası "başarı ihtimali" belirince, "Aman ne verilirse ona razıyız" zavallılığı yerine sponsorlarla "masa pazarlığında karar veren ve kabul ettiren" durumuna geçtiler; sonuç ortada!.. Kayseri'deki tablo, sadece Galatasaray için değil, Türk sporu, Türk basketbolu için "alkışlanacak" görüntüler ve alınacak derslerle doludur!.. Görülmüştür ki, uzun yıllardan beri hasreti çekilen ama ne yazık ki, Galatasaray başkan ve yönetimlerinin "at gözlüğü takmaları ve iş bilmezliği yüzünden" salonlarda unutulmaya yüz tutan "bitmez" rekabet, "bütün haşmeti ile geri dön-müştür!.." Ve elbette bu "haşmet" giderek artan bir hız ve güçle devam edecek, kazanan da Türk sporu ve Türk sporseveri olacaktır!.. Oyun içinde zaman zaman teknik adamların ve en güvenilen oyuncuların yaptıkları hataların sonucu tayin ettiği maçı, elbette Fenerbahçe de kazanabilirdi; ama "ilk uzatma da dahil" iki oyun sonunu "kazanırken, kaybetmek için elinden geleni yapan" Galatasaraylılar, bu hatalarından Fenerbahçelilerin yeterince faydalanamaması ile, son uzatmaya kadar varabildiler; o uzatmada da, Fenerbahçelilerin üst üste hatalarını affetmeyerek, (ki neredeyse, gene son dakika içinde affedecek ve kupayı rakiplerine hediye edeceklerdi) mutlu sona ulaştılar ve 26 yıl sonra, hem de tribünde oturan ve "bu takımı kurduran" başkanlarının önünde, Cumhurbaşkanlığı Kupası'na uzandılar; bayram yaptılar; taraftarlarına da bayram yaptırdılar!.. Fenerbahçe, "oturmuş" kadrosu ile, "savunmada iftihar beratı almak için" uğraşan Oktay Mahmuti ve talebelerine, "hızlı hücumla savunma nasıl dağıtılır" dersi vererek maça sonuna kadar "ortak olmayı" başarırken, Galatasaray'ın "yeni kurulan" kadrosu da, rakibine "pota altı nasıl cehenneme çevrilir" dersi vererek, kupayı almayı bildi!.. "Dahası" yeni başlıyor; Anadolu Efes'in de çok güçlü bir kadro ile sahnede yer alacağı ortada; "müthiş" bir lig bekliyor basketbolumuzu ve de elbette bu üç takımımızın "ilk defa üçlü olarak" katılacağı Avrupa Basketbolu'nun "Şampiyonlar" Ligi'nde de salonlarda ve TV başlarında "nefes kesen", hepimizi hop oturtup, hop kaldıracak maçlar seyredeceğiz!.. Bilmem ki, daha ne olsun?.. Ünal Aysal ve arkadaşlarına, şike soruşturmasının "derin dondurucuya hapsettiği" futbolumuza karşı, spor salonlarımızı, soğuk kış gecelerinde sımsıcak ısıtacak bir rekabeti "yeniden getirdiği" için teşekkür borçluyuz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.