Kişisel rövanş hırsı!

A -
A +

Galatasaray'ın futbolu da, futbol takımı da değişiyor; 1000 güne yakın Bursaspor'u yenememiş, hatta yenmek bir yana yeşil-beyazlı takıma gol atamamış, 700 gündür "şampiyon olmuş dört büyük rakibinden birini bile mağlûp edememiş" bir takımdı, Galatasaray. Ve Fatih Terim'in eli, "birkaç ay içinde" sanki Galatasaray Futbol Takımı'nı ("küllerinden yeniden doğan" coğrafyaları ve isimleri değişik ama efsaneleri birbirine benzer, "Feniks" mi desem, "Simurg" mu desem, "Zümrüd-ü Anka" mı desem, kuşları gibi), yeniden canlandırıyor!.. Hem de "sorunluları", çok kişi inanmazken "sorumlu" yaparak; işte Gökhan Zan, işte Engin, işte Kâzım, işte Melo, işte Baros ve işte Sabri ve de hatta Servet!.. Terim, Ujfalusi'yi de katarsak "zor zapt edilenler" takımını oluşturacak bir kadrodan, "baş eğmeyen" bir takım kuruyor, oynatıyor; hem de "o zeminde o iklim şartlarında" Bursaspor gibi "3 Büyüklere şampiyonluk için meydan okuyan" bir ekibe karşı, karşılaşmanın ilk yarısındaki "o" futbolu oynatıyor!.. Onu ve talebelerini "eleştirmek için" fırsat bekleyenlere selâm ve "üstüne koya koya" bu futbola devam!.. Çok değil 5-10 günde Galatasaray'da neler oldu?.. Erkekler ve kadınlar basketbolunda Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı, hem de "en büyük rakipleri" Fenerbahçe'yi yenerek müzelerine götürdüler!.. Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı Kıtalararası Şampiyonluk Kupası'nı 3'üncü defa İstanbul'a taşıdı!.. Basketbol erkeklerde "Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkı", Avrupa'nın ünlü ve güçlü 3 takımını yenerek alındı ve kadınlarda FIBA Avrupa Kupası'na açık farklı bir galibiyetle girildi. Basketbol ve voleybol liglerinde, hem erkeklerde ve hem kadınlarda alınan "ilk galibiyetler" de işin bonusu!.. Bilmem ki Galatasaray, Alp Yalman döneminden beri, "böylesine bir zafer sürecini" bu kadar kısa bir zaman içinde taraftarlarına yaşatmış mıydı?.. Hele hele Adnan Polat döneminde "böyle" haftalar, tam tersine, futbolda, basketbolda, voleybolda seri mağlûbiyetlerle kapanmamış mıydı?.. Bizzat eski başkan Adnan Polat'tan daha göreve başladıklarının ilk günlerinde "Bu yönetim çok gitmez, Ünal Aysal birkaç ayda bırakır" müjdesini (!) alan yeni yönetim döneminde ve "çok kısa bir zaman" süreci içinde sportif tablo "böylesine tersine dönmüş" ve de Galatasaray camiası, dünyanın dört bir tarafındaki milyonlarca taraftarı ile beraber "yeniden" ümit ve coşku içinde TV başlarına, tribünlere koşar hâle gelmiş ve de "küllerinden yeniden doğmanın heyecanını" yaşamaya başlamıştır. İşte tam bu sırada da Galatasaray Genel Kurulu'nca "haklı" bir tepki sonucu "ibra edilmeden" uğurlanan yönetimin önce Başkanı, sonra Başkan Yardımcısı ve en sonunda da Genel Sekreteri "lâfsal" bir rövanşın peşinde olduklarını göstermeye başlamışlardır!.. Adnan Polat'ın yeni Galatasaray yönetimini, Işın Çelebi'nin Galatasaray camiasının önderlerinden İnan Kıraç'ı doğrudan hedef alan sözlerinin ardından, bu defa da o yönetimin Genel Sekreteri Ali Haşhaş işi, koca bir Galatasaray camiasını ve taraftarını "tarihsel bir töhmet ve aşağılama saplantısına kadar" götürdü ve "Galatasaray aynı duruma düşse, Fenerbahçe'nin gösterdiği duruşu gösteremezdi" anlamına gelen sözler söyleyiverdi!.. Bu sözler üzerine söylenecek çok söz var ama, ben hemen özetleyeyim: 1 - Galatasaray, "Galatasaray'dır", hiçbir zaman "efsane başkan" denilen dönemlerde bile, "Alisamisaray", ya da "Beyazıtsaray" durumuna getirilmemiştir, getirilemez. Onun için Galatasaray'da "bugün Fenerbahçeli başkan ve yöneticilerin düştüğü duruma düşen" başkan ve yöneticiler "görev başında kalmazlar", dahası "kalmak için direnirlerse" de bırakılmazlar!.. 2 - Fenerbahçe'nin bugünkü durumu "birkaç yöneticiyle ilgilidir" ve gelip geçicidir, ama Galatasaray tarihinde "öyle süreçler olmuştur" ki, "Galatasaray Kulübü'nün ayakta kalacağından" hemen hemen herkes ümidini kesmiş, ama Galatasaray, kulübüyle, yönetimleriyle, camiasıyla, taraftarıyla dimdik ayakta kalmasını bilmiştir. Ali Haşhaş'a "Galatasaray tarihini iyi okumasını" ve "Galatasaray ilkelerini" iyi anlamasını tavsiye ederim!.. Galatasaray taraftarını tribünlere, salonlara gitmeye pişman edenlerin, dahası utandıranların, hele hele Fenerbahçeliler, Beşiktaşlılar önünde başlarını kaldıramayacak hâle getirenlerin, şimdi çıkıp onlara "Fenerbahçe'yi örnek göstermeleri" ne kadar acıdır!.. Ortada tam bir "hem kabahatli, hem pişkin" örneği var; bilmem ki, "bir Adnan Sezgin için", seçilmiş yöneticileri feda edenlerin, Galatasaray'ın bütün "geleneksel yönetim ilkelerini paspas edenlerin" bu sözlerine inanacak Galatasaraylılar var mıdır?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.