Emre "neden" böyle?..

A -
A +
"Taş yerinde ağırdır" sözünü atalarımız boşuna söylememişler; Emre, "Galatasaray'da kalsaydı", ancak "herkes kadar" agresif olurdu, o kadar; "bunlar" başına gelmezdi, hem de hiç gelmezdi!.." Evet, Emre "neden" böyle? Aslında "tıbbi destek isteyen" bir ruh yapısı olduğu görülüyor, ama onu "böylesine" agresifleştiren, "bilinçaltında yatan" ve çıkaramadığı "bir başka" gerçek; o, ne derse desin, ne yaparsa yapsın, "Fenerbahçe'ye yabancı kaldı, Fenerbahçe de ona!.." "Fenerbahçe'ye yabancı kalmadığını göstermek için", çaresiz kaldığı anlarda işte "böyle" agresif hareketlerin içine dalıyor, hele hele "Fenerbahçe'nin ona yabancı kaldığını hissettiği anda" yapmadığını bırakmıyor!.. Yoo, ben "ruh doktoru" falan değilim, "kendi meslek hayatımda yaşadığım", hem de "birkaç defa yaşadığım" gerçeğin yanına "empatiyi de koyarak" bu sonuca varıyorum; "yabancı kaldığım" ya da "bana yabancı kalan" bazı gazete-dergi kuruluşlarında yaşadıklarımın ve "benden beklemeyecek kadar agresif tutumlarımın" analizidir beni Emre konusunda "bu noktaya getiren!.." "Taş yerinde ağırdır" sözünü atalarımız boşuna söylememişler; Emre, "Galatasaray'da kalsaydı", ancak "herkes kadar" agresif olurdu, o kadar; "bunlar" başına gelmezdi, hem de hiç gelmezdi!.. *** Emre'nin, saha içinde Christian Baroni ile küfürleşmesini "gene" görevdeki bütün hakemler atladı; anlaşılıyor ki, hakemlerimiz "kendi takım arkadaşına küfrü suç saymıyor"; bilmem ki, bu büyük yanlışa MHK Başkanı Yusuf Namoğlu ne diyor?.. Basketbolumuzdaki gariplik!.. Bunca emek, bunca para, bunca çaba ve de "asıl" bunca seyirci, işte Galatasaray, Fenerbahçe, Anadolu Efes basketbol takımlarının Turkish Airlines Euroleague'deki "garip" durumları; üstelik "ekonomik krizin Avrupa'yı kasıp kavurduğu" ve Avrupa Basketbolu'nda "kulüpler bazında büyük bir düşüşün yaşandığı" bir süreçte!.. Yazdığımda kızıyorlar, "küfür name" mailler geliyor; ben bildiğimi, gördüğümü yazmaya devam edeceğim; "bu koçlarla ve bu kafalarla daha iyisi olmaz!.." Kimi inatçı ve takıntılı, kimine "bu lig" bol geliyor, kimi henüz basketbol deyimi ile "çaylak", transferlerden, oyun formatlarına, ilk beşlerden, rotasyonlarına kadar "yaptıkları hatalar ile", takımlarını "istikrarsız, ne zaman ne yapacağı belli olmayan" birer "şaşkınlar ekibi" hâline getirdiler, tabii taraftarı da, seyirciyi de ve de "asıl" bu takımları izleyip yazan-çizen ve de TV ekranlarında anlatan arkadaşlarımızı da!.. Kimi yazı tura açıyor, kimi papatya falı açıyor, hatta remil atan, falcıya başvuran bile var aralarında herhalde; "Söyle ey kristal küre, Fenerbahçe ne yapacak, Efes Anadolu kazanacak mı; Galatasaray 'o da bir zamanların' kız takımı skorlarını aşabilecek mi?.." Yıllardan beri, "Turgay Demirel Çiftliği'nde beyinlere işlenen" ve de "birkaçı hariç" basketbol camiasının hemen hemen "bütün yorumcuları" tarafından "kabul görüp" yinelenen "Türk Basketbolu, Avrupa ve hatta Dünya Basketbolu'nda önde gelen ülkeler arasına girdi" kampanyası "doğru" ise, nedir bu "Galatasaray TOP 16'ya kaldı" bayramı?.. Ellerin oğulları, yıllardır "4'lü finallere abone olmuş", biz "TOP 16" diye seviniyoruz ve de "Turgay Demirel'in kalemşorları ile ekranşorları" karşımıza çıkıp diyorlar ki; "Takımlarımızın 4'lü finale kalacağı ümidini verenler, basketbolu işte o kadar biliyorlar!.." Şimdi soruyorum; "bu" iki tablodan "hangisi" doğru; Türk basketbolu mu ileride değil, yoksa Türk Basketbolu ileride de, kulüp takımlarımız mı, çok geride?.. "Euroleague elbisesi bol gelmeyecek" koçlarla ve "çok değil", iki-üç "nokta ve akıllı" transferle, üç takımımız da güle oynaya son 16'ya, hatta ikisi son 8'e, hiç olmazsa biri son 4'e kalabilir ve final bile oynayabilirdi; yazık ettik, fırsat kaçtı, kaçıyor!.. Anayasa'ya aykırı gaddarlık!.. Tüylerim diken diken, "Kulüpler Birliği" denilen ve 3 Temmuz'dan beri "ne olup, ne olmadığı" bütün "çirkin" görüntüleriyle ortaya çıkan "menfaat" ortaklığının "para için" yapmayacağı şeyin olmadığını anlatan "tüyler ürpertici" bir olayı daha yaşadık!.. "Şikecileri kurtarma" operasyonunun içine öyle bir daldık ki, "başka çirkin şeylerin olduğunu" göremez hâle geldik!.. Kulüplerinden paralarını alamayan, sözleşmelerindeki ve Futbol Federasyonu Talimatları'ndaki bütün emredilenlerini yerine getiren, buna mukabil "kulüpleri tarafından paraları ödenmeyerek", gene sözleşmelerine ve talimatlara göre "serbest kalan" futbolcuların "başka kulüpler tarafından alınmamaları" konusunda "mutabakat sağlanması için" görüşmelerin yapıldığı ve "Ne yapıyorsunuz arkadaşlar, bu yaptığınız Anayasa'ya ayıkırıdır, kanunlara, Futbol Federasyonu yönetmelik ve talimatlarına aykırıdır" diye "gür" bir sesin yükselmediği bir ortaklık var karşımızda!.. Kulüpleri gırtlağa kadar borca batıranlar, bunlar, şimdi de "hakkını isteyeni, mesleğini icra edemeyecek, işsiz ve aç kalacak hâle getirmeye çalışanlar" da bunlar; bu nasıl bir vahşi zihniyettir?.. Futbolcuların haklarını vermeyenlerin, "haklarını alamadıkları için" tamamen yasal yollarla "haklarını arayanlara karşı" uygulamak istedikleri bu kabul edilemez "tiranlık" gösterisine bakın siz; "gazete haberleri doğru ise"; bunlarda hiç utanma sıkılma kalmamış, tevekkeli değil, "Şike suçlularını da affettirmek için" aylardır yarışıp durdular!.. Görülüyor ki, Türk Futbolu, "bu birlikten kurtulamadıkça" belini doğrultamayacak, "böylesine bir gaddarlığı bile kendine yakıştıran" yöneticilerin ve zihniyetin zebunu olmaya devam edecektir; yazıklar olsun!.. Dost uyarısı!.. Elbette "ben yakıştırmıyorum", hatta "aklımın ucundan bile geçirmem", ama Sayın Futbol Federasyonu Başkanı'nın da, sayın Merkez Hakem Kurulu Başkanı'nın da, artık "futbol camiasında söylenenleri, duymaları, bilmeleri gerektiğini" düşünerek ve de "kabul etmediğim, edemediğim" bir yakıştırmanın ortaya atılmasına sebep olan alışkanlıklarından vazgeçmeleri için yazmak gereğini duyuyorum!.. "Kanalın adını da vererek" diyorlar ki; "Falan TV kanalının kadrolu Federasyonu Başkanı", diyorlar ki, "Filan TV kanalının kadrolu MHK Başkanı!.." "Sinirlerim sağlam kalsın ve stres yüklenmeyeyim" diye, "o çeşit" hiçbir TV Spor programını seyretmiyorum!.. Onun için "ne olup bittiğini" de bilmiyorum; sadece gazetelerde okuduğum fısıltılar var; o kadar!.. Onun için sayın Mehmet Ali Aydınlar'ı da, sayın Yusuf Namoğlu'nu da uyarıyorum; biraz etrafa kulak verin ve "bu konuda" yanlış yapmaya devam etmeyin!.. Yabancıyı bırak, Türk'e bak!.. Gazetelerde Galatasaray'ın "ocak ayı transferinde almak istediği futbolcular" ile ilgili bol bol haber çıkıyor. "Avrupa'dan geleceği" söylenen "yabancıları" bir yana bırakarak, "yurt içi" ve de "Avrupa'daki Türk" transfer adaylarına bir göz atalım: Amrabat, Olcan, Hamit, Gökdeniz, Alper, Serdar Aziz, Umut!.. "Bahis şikesi kahramanı" Gökdeniz'i "baştan" bir yana koyarak, diğerleri için "kendi" sıralamamı yapayım; 1- Alper 2- Amrabat 3 - Olcan 4 - Umut 5 - Hamit 6 - Serdar Aziz. Bu futbolculardan "ilk dördü alınırsa", Galatasaray, yıllar yılı "iskeleti Türk oyunculardan kurulu" 4-4'lük bir kadroya sahip olabilir; "nasıl olur, kaça olur"; onu ben bilemem, Galatasaray Başkanı Ünal Aysal ile Fatih Hoca bilir; hayırlısı!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.