Ünal Aysal'a!..

A -
A +

Bir gazete haberi; "Polonya Spor Bakanı Joanna Mucha, 16 Ekim'de Polonya'nın Dünya Kupası elemelerinde İngiltere ile oynaması gereken maç, şiddetli yağmurdan ötürü bir gün ertelenince Başbakan Donald Tusk'a istifasını sundu. Mucha, aksiliklere karşı elinden bir şey gelmediğini ifade ederek, yine de ertelemeden ötürü kendisini 'siyasi olarak sorumlu' hissettiğini belirtti." *** Salı gecesi Aslantepe Stadı'ndaki, "Galatasaray'a çok pahalıya mal olan" drenaj rezaleti sonrasında, Galatasaray Yönetimi'nin yaptığı açıklamaya bakın şimdi; "Mevsim başında çimler yenilenmiş olmasına rağmen, dün akşam Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena'da oynanan Galatasaray-Cluj Şampiyonlar Ligi karşılaşmasında ciddi ölçüde zemin ve drenaj sorunları izlenmiştir. (Bravoo!!!) İvedi bir şekilde, tarafsız teknik kurumlara danışılacak, yeni tamamlanan stadımızda konuyla ilgili sorunların neden ve nereden kaynaklandığı tespit edilerek (Helâl olsuun!!!) raporlar, kulübümüzün şeffaflık ilkelerine uygun olarak kamuoyu ile paylaşılacaktır. (Alkışlaar!!!)" *** Ve bir gazete haberi daha: "Galatasaray-Cluj maçında sahanın balçık haline gelmesi sonrası bu durumun Türkiye'nin imajına büyük zarar verdiğini düşünen Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın duruma el koyduğu ve G.Saray'ın yükümlülüklerini yerine getirmesi için "ihtarname çekilsin" talimatı verdiği öğrenildi. GSGM ile G.Saray arasında yapılan protokolde 'Stadın üstünün kapatılması' yükümlülüğü yerine getirilmediği gibi, karşılaşma sonrası dile getirilen "Statta yapım hatası var" şeklindeki iddiaların ise gerçeği yansıtmadığı öğrenildi. Projeye göre 2012 sonuna kadar stadın üstünün kapatılması gerekiyor. Ancak Galatasaray yönetimi, Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın ısrarlı uyarılarına rağmen stadın üstünü kapatmamakta bugüne dek direndi." Haberin dahası da var; "TT Arena'da yapılan konserler ve etkinlikler drenajın çökmesine neden oldu. 600 bin ile 1 milyon TL arasındaki ücreti ödemekten kaçarak drenajı yeniletmeyen yönetim, bu skandala yol açtı." Şimdi, hesap sorma sırası bizde; asıl ilgilenmeniz gereken işleri unutup, yanınızdaki danışmanınızın yönlendirmesiyle, işi, "genç" Furkan "bedavaya alınırken", alanlara "Benim neden haberim olmadı, onayım alınmadı" diye hesap sormaya kadar götürür, buna TV ekranlarının, gazete manşetlerinin büyüsüne kapılıp "çiçekli / seksili / çilekli" çabalarınızı da ekleyerek kulübün 'Futbol Direktörlüğü'ne soyunursanız', olacağı işte budur ve şimdi hesabı verin bakalım devlete, nasıl verecekseniz?.. >> Battı mı, yüzüyor mu?.. Abdullah Avcı ile ilgili olarak yazdığım "Konuştukça batan adam" başlıklı yazının çıktığı gün, sevgili kardeşim Hıncal Uluç aradı. Telefonda "Günaydın" demeden söylediği, pardon sorduğu soru şu oldu: - Titanik'i bugün batırabilir misin?.. - ??? - Titanik bugün batar mı?.. - Elbette bugün batmaz, ancak filmlerde batar!.. - Eee, Abdullah Avcı, nasıl konuştukça batıyor?.. Telefonda yutkundum ve Hıncal'a hak verdim; "Evet o Macaristan maçı gecesi, Milli Takımın hocası olarak tamamı ile batmıştı, artık konuştukça batmasına imkân yoktu!.." Sonra "bu konu üzerinde çok düşündüm"; bence Abdullah Avcı, "Milli Takım hocası olarak", hatta "Tahta ve tebeşir dönemi bitmiş bilgisayar ve barkovizyon dönemi başlamıştır" dediği gün batmıştı; tıpkı Ersun Yanal gibi!.. "Kara tahta dönemcileri" imasıyla "eskiyi küçümsemek", elbette "İnsan beyni ile bilgisayar çipi arasındaki farkı" anlayamamış olanların görüşüdür ve onların "başarılı olmalarına imkân ve ihtimal yoktur!.." >> Bu nasıl yöneticilik?.. Beşiktaşlı "bazı" yöneticilere şaşıyorum; Quaresma için spor basınına "neler, neler söylüyorlar", hatta "mahkemelik olacak şeyler" söylüyorlar, iyi de, ortada başka bir "gerçek" yok mu?.. Madem Quaresma, böylesine "ahlâktan, insanlıktan, terbiyeden yoksun bir futbolcu idi" de, neden daha "15 gün önce" kendisine "yıllık aldığın paradan 750 bin Euro indir ve mukavelenin 2 yıl bu şartlarla uzatılmasını kabul et" diye teklif ve baskı yaptınız?.. Teklifinizi kabul etmeyince, "böylesine aşağıladığınız" o futbolcu, "Evet" deseydi, baş tacı etmeyecek miydiniz?.. *** "Gol atamıyoruz"; Beşiktaş'ın yöneticilerinin de, Teknik Direktörü'nün de "şikâyeti" bu!.. Siz, Quaresma gibi bir adamı "tamamıyla silerseniz", hadi onu yaptınız; "Ona karşı, üstüne önemli bir miktar para da ekleyerek Baros gibi bir golcüyü vermek isteyen" Galatasaray'a, "ya Quaresma Galatasaray'da yeri yerinden oynatırsa korkusu" içinde, "Hayır" derseniz, daha çoook "Gol atamıyoruz" diye ağlarsınız!.. Bu nasıl yöneticiliktir?.. (Not: Fatih Terim, Baros'u Avrupa Kupası maçlarında oynatsaydı, bugün Galatasaray'ın "attığı gol" hanesinde "1" değil, "en az "3" sayısı yazardı!.. Hele hele 73 ortalı 'tek kale oynanan' Cruj maçı, beraberlikle hiç bitmezdi!..) >> Bir Federasyon ki!.. Abdullah Avcı "aut", Selim Bey "in!.." Kim bu "Selim Bey?.." Bir gayrı menkul / emlâk / inşaat ağırlıklı Holding'in sahibi!.. Başka; "Türk Futbol Federasyonu üyesi", tamam, başka başka; "Türk Milli Takımlar Komitesi Başkanı!.." Aaa "o" da nereden çıktı, futbol oynamış mı; "Hayır", futbolla ilgisi olmuş mu; "Hayır", eeee; sadece bir ara amatör voleybol oynamış!.. Peki, nereden çıktı "O'nun Milli Takımlar Komitesi Başkanlığı"; bu soruya cevabı da TV ekranında zaten kendisi "Göreviniz nedir" sorusuna karşılık olarak vermiş; "Ben de bilmiyorum!.." Hiç kimse, Macaristan, Romanya maçlarının sonucuna şaşırmasın, yarın Andorra'ya falan yenilirsek de şaşırmayalım; Zekeriya Alp'i Merkez Hakem, Selim Koray'ı Milli Takımlar Komitesi Başkanı yapan bir Federasyon ile "daha çok şeyler" görür ve yaşarız!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.