Galatasaray elbisesi bol mu geldi?..

A -
A +
Ünal Aysal'ı Galatasaray Televizyonu'nda dinlediniz mi?..
"Masum, sevimli, ılımlı, sempatik, vefalı" olmaya çalıştı, dahası "şeffaf ve inandırıcı olmaya" çalıştı, ama "oldu mu"; bilemem!..
"Tüzük emri ne yapayım, 'Süre az' diyorlar ama, Tüzüğün emri bu, ben ne yapayım. Ben de bu süre içinde listemi yaptım, niyetli arkadaşlar da listelerini yapabilirlerdi" mealindeki sözünden başlayalım, analize:
Daha bir gün önce Adnan Öztürk sorduğunda, "Seçim filan yok, yola devam" diyen bir Başkan'ın, bir gün sonra "seçimli ve de baskın bir genel kurula 'Evet' demesi", bilmem ki "neyi" gösteriyor; "Siz yaya kaldınız, ben işi bitirdim, hazırlığım da neredeyse tamam, sadece rötuşlar kaldı, siz yasal olarak liste için kalan bu kısa zamanda şoktan ancak kurtulur kendinize gelebilirsiniz"  darbesinden başka?..
Bakınız, GS televizyonuna çıkmadan birkaç gün önce Aysal Hürriyet'e ne söylemiş; "Bir yenilikçi grup var, bir de gelenekçi grup. Bu iki grup arasında benim bir seçim yapmam gerekiyordu. Yenilikçi grubun aklını çelen adam ben olduğuma göre, benim yenilikçi grubun yanında olmam gerekiyordu. Çok basit mantık aslında. Yaptığım şey bu oldu."
"Yol ayrımı ve yeni seçim isteyen" kimler "yenilikçi grup", peki ya itiraf; "Onların aklını ben çeldim!.."
"Düşünülmüş, konuşulmuş bir baskın seçim darbesi" daha nasıl olur ve daha başka türlü "nasıl" itiraf edilebir?..
Hiç olmazsa "bir başka adayın çıkmasına fırsat vermek için, zaman ver"; o da yok; neden; "Tüzük!.."
Hadi canım siz de; mesela, "Arkadaşlar artık bu gemiyi yürütmek için beklediğim birlik ve beraberlik kalmadı, ben yeni bir ekiple çalışmak istiyorum, seçimli bir genel kurul çağrısı yapalım, ama çıkacak başka adaylara da fırsat ve zaman tanıyacak, liste yapmalarına imkan verecek bir  tarih için çağrı yapalım, mesela transfer ayı da bitsin, bu yönetimle Süper Kupa'yı oynayalım, yapamadığımız şampiyonluk kutlamasını beraberce yapalım, o günlerde beraber olmak hepimizin hakkı, bunu gerçekleştirelim ve mesela eylülün içinde bir tarihte genel kurula gidelim" deseydiniz ve o toplantıda, "Eylül içinde bir gün tespit edilip" o tarih için "çağrı yapmak üzere" anlaşmaya varılsaydı; hangi tüzük, hangi kanun, hangi anayasa "buna 'Hayır' diyebilirdi?.."
"Konuşmalarınızdaki genel havaya bakılırsa", neredeyse "tamamını sahiplenmeye çalıştığınız" başarının asıl kahramanlarına, "şampiyonluğun keyfini çıkarma fırsat ve zamanı bile vermeden", yönetim kurulunun kapısını, hem de "Ben yenilikçilerle çalışacağım, gelenekçilerle değil" diyerek göstermenizi Galatasaray camiası "unutacak mı" sanıyorsunuz?..
Belçika'da ve holdinginizde "işler" böyle mi yürütülüyor?..
Galatasaray'da bir "liseciler, liseci olmayanlar ayrımı" vardı, sayenizde "5.5 asırlık" Galatasaray camiasında ve de "107 yıllık" Galatasaray Kulübü'nde bir de "Gelenekçiler - Yenilikçiler ayrımı" başlatıldı!..
"Sedat Doğan yenilikçi, Adnan Öztürk yenilikçi değil" öyle mi?..
"Ali Dürüst gelenekçi, Özkan Olcay gelenekçi değil" öyle mi?..
Hürriyet'e yaptığınız açıklamalardaki "bu en büyük gafınızı" telafi için, Televizyonunuzda, karşınıza "kendinizin tayin ettiği" Genel Müdür'ü alıp, ona sorular sordurarak "Biz yenilikçilik temeli üzerine gelenekçiliği de koyacağız" anlamına gelen sözler söylediniz; ama bilesiniz ki, gene "gaf" yaptınız, zira "Temel, Galatasaray'ın gelenekleridir, ancak üzerine yenilikçilikçi uygulamalar bina edilir!.."
Dahası "yapacaklarınızın başına yeni bir şeymiş gibi" yazdığınız ve camiadaki tepkileri azaltmak için "mavi boncuk" kurnazlığını ortaya koyan bir "yenilikçi(!) müjdeniz" beni çok güldürdü; bizim meslek kuruluşlarımızın çoğunda olan "Yüksek Danışma Kurulu" bilir misiniz ki en az çeyrek asırdır vardır!..
Dahası, sayın Özkan Olcay'a çok saygım vardır ama, "genç ve yenilikçi bir ekibin Başkan'dan sonraki adamı olmak", Federasyon Başkanlığı'ndaki başarısızlığını "o günleri futbolun içinde yaşayanların unutmadığı" 79 yaşındaki bir spor adamı için, bilmem ki gerekli miydi?..
Söyler misiniz bana; Başkanı ve Başkan Vekili'nin "yaş toplamı 151 olan" bir yönetimde "gençleştirme yapıldığına" kimi ve nasıl inandıracaksınız?..
"Yorulduk" diyerek seçim kararı aldıranların çoğunun içinde olduğu, "Ne yorulması, yola devam" diyenlerin liste dışında kaldığı "çok inandırıcı" bir liste var karşımızda, Galatasaray'a inşallah hayırlı olur!..
Göreceğiz, bütün çağrılara ve ricalara rağmen, kaç üye gelecek genel kurula ve "Galatasaray tarihinin en yüksek oyu ile başkan seçilmiş olan" Ünal Aysal ve listesi "bu defa" kaç oy alacak?..

Aysal'a Fatih Hoca testi!..
Uzun süre saklandı, "Fatih Hoca ve yardımcılarının hakemler tarafından tribüne gönderildiği Mersin İdmanyurdu maçı sırasında ve sonrasında Galatasaray yöneticileri arasında olanlar", nedense spor medyamız tarafından uzun süre saklanıp ancak "bu hafta içinde" bir-iki gazetede yer aldı.
Ünal Aysal "Ben hiç aklımdan geçirmedim" diyor da, bu konuda Galatasaray kulislerinde anlatılan "başka" iddialar da var; biz Galatasaray Başkanı'na inanalım!..
Amma ... "Yönetim kurulu toplantısında Adnan Nas'ın başını çektiği grubun ortaya koyduğu Hoca'nın görevine son verme de dahil ağır tepki" ile ilgili gazete haberleri hâlâ yalanlanmadı; demek ki; "Fatih Terim ile ilişkiler", öyle Galatasaray Televizyonu'nda Bahri Havadır'ın "Başkan'a neredeyse zorlayarak estirtmek istediği hava gibi" değil!..
Dikkat edemeyenler için altını çiziyorum; Havadır'ın "Fatih Hoca artık doğrudan size bağlı olarak çalışacak, öyle mi" sözüne Başkan'ın verdiği cevap, "kendisini değil, Sportif AŞ'yi ve profesyonellerini" işaret etti; röportajı tekrar tekrar izleyin, gerçeği göreceksiniz ve duyacaksınız!..
Eğer, Başkan, "Fatih Hoca konusunda gerçekten samimi ve şeffaf ise", yapacağı "tek şey" var!..
Seçimli genel kurul kararı alınmadan önce, Başkan devamlı olarak "Benim görev süremle, Fatih Hoca'nın görev süresi beraber başladı, beraber bitiyor, yeni gelecek yönetime saygımdan, onun görev süresini uzatamam" diyordu!..
Şimdi, Başkan'ın görev süresi "3 yıl daha uzadığına göre", eğer Ünal Aysal, altını tekrar çiziyorum, "Fatih Hoca konusunda gerçekten samimi ise", ne yapar; "Gel Hoca, bu yalan / yanlış uydurulan dedikodulara son verelim, senin sözleşmeni 3 yıl daha uzatalım, 3 yıl daha beraber çalışalım, Öcal Uluç gibi Galatasaray düşmanlarını, dedikoducuları çatlatalım" der!..
Görelim bakalım, diyecek mi?..


Dört dörtlük skandal!..
Atlamışım, yeni öğrendim, Yeni Asır'daki haberleri ve de Radikal'de Afgan Bucak'ın yazısını okuyunca, kafam neredeyse tavana vuracaktı!..
Tam bir "Gaf / Federasyon / Hukuk / Tahkim" skandalı!..
Amatör Kümede Federasyon "averajı kaldırmış, puan eşitliği hâlinde doğrudan baraj maçı koymuş", ne var ki "talimatın sonundaki örnekler, averajlı talimattan kalmış, çıkarılmamış!.."
Bornovaspor da, Federasyon "Baraj maçı oynayacaksınız" dediğinde Tahkim Kurulu'na başvurmuş ve Tahkim Kurulu da "oy birliği" ile, evet "oy birliği" ile Bornovaspor'un itirazını kabul edip; "Baraj maçı yok, siz bir üst lige çıktınız" demiş!..
Federasyon şaşkın, hemen "itiraz etmiş", iki gün sonra, hem de o gün cumartesiymiş, apar topar Takim Kurulu toplanmış ve "oybirliği ile", evet "oybirliği ile" bu defa Bornovaspor'un itirazının reddine ve de "baraj maçı oynamasına" karar vermiş!..
Bu defa da Bornovasporlular, "İyi de, bu sezon sonunda Türkiye'nin dört bir yanında averajlı sistemin uygulandığına ve averajla üst kümeye çıkan takımlar olduğuna dair örnekler var" demişler ve örnekleri bir bir saymışlar!..
Buyurun, Türkiye Futbolu'nu işte "böyle" bir federasyon yönetiyor ve de onun da böyle "talimatı bile doğru dürüst okumadan karar veren" bir Tahkim Kurulu var!..
Dahası, "istifa" gibi "onurlu bir davranış" da var ama, "futbol sezonu tatile girdi" ya, "onurlu davranış" da herhalde deniz kenarında beş yıldızlı bir otelde dinleniyor!..

Gün güzel, gerçek acı!..
İzmir Gücü Spor Vakfı (İZVAK)  alkışlanacak birkaç işi birden yaptı, aynı günde; önce "80 yaş üstü futbol vefa ödüllerini dağıttı"; İzmir'in efsanelerini, futbolcularıyla, yöneticileriyle, hakemleriyle bir araya getirdi!..
Sonra, İzmir Futbolu'nda sezonun "en başarılıları" ödüllendirildi!..
Ve en sonunda da, Alman VFL Bochum Kulübü'nün "Altyapı baş skavtçısı ve kaleci antrenörü" Marco Knoop bir konferans verdi; "Almanya'nın yeni futbol düzeni ve altyapı sistemi."
Bu konferansı "dinleme sabrını gösterenler", Şampiyonlar Ligi Finali'ni neden "iki Alman Takımının oynadığını" çok iyi anladılar!..
Anladılar da, bir ara şöyle bir salona baktım; etraftaki spor yazarlarının sayısı, teknik adamlardan ve kulüp yöneticilerinden daha fazlaydı!..
Teşekkürler başta başkan Tuğrul Yemişçi olmak üzere, İZVAK yöneticilerine ve yazıklar olsun "böyle bir toplantıya gelmeleri gereken" ama gelmeyenlere!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.