Garip bir durum!..

A -
A +

Okunan" ve "tarafsız" dediğim  bazı spor yazarı meslektaşlarım dahi, anlaşılıyor ki, "okumadan, araştırmadan" en ciddi konularda bile yazıp çizebiliyorlar!..

Bir örnek vereyim; Galatasaray'ın "Stadını yapan Beşiktaş, bizim arenamızda oynayamaz" açıklamalarına, hiddetle ve şiddetle karşı çıkıp, soranlar var; "Babanın malı mı, tapusu sende mi, bu stat devletin değil mi?.."
Aslında ve "Elbette bu stat, Galatasaraylıların babalarının malı değil!.."
Aslında ve "Elbette bu stadın tapusu Galatasaray'ın elinde değil!.."
Aslında ve "Elbette bu stat devletin!.."
Ama, bütün bunlar Galatasaray'ın Beşiktaş'a "Hayır benim stadımda oynayamazsın" demesine engel değil!..
İnsan  biraz "Gayrimenkul üst kullanım hakkı nedir" araştırır, "gayrimenkul zilyetliği nedir" soruşturur, sonra da "bu konuda ne yazacaksa", oturur gene yazar!..
Bunun "tek istisnası vardır", Devlet eğer "Galatasaray'a bu stadın üst kullanım hakkını veren" sözleşmeye, "Benim istediğim takımları da bir sezon boyu bu statta oynatacaksın" gibi bir madde koymuşsa ve de Galatasaray sözleşmeyi "bu madde ile beraber imzalamışsa", ne âlâ; o zaman Devlet der ki; "Burada bir hafta sen, bir hafta Beşiktaş oynayacak"; işte "o", olur!..
Ama sözleşmede "böyle bir madde yoksa?.."
Benzer bir durum ortaya çıktığında "Beşiktaş, kendi stadında Galatasaray'ı oynatmış mıydı?.."
O arena, "sözleşmesi sürdüğü sürece" Galatasaray'ın harem–i ismetidir, evidir, müzesidir; Beşiktaş'ın "hakem hataları sonrasında" ve çok kritik bir dönemde alacağı bir yenilgide ve "öfkenin zirve yaptığı" bir ortamda, "o müze gibi tribün üstleri ve altları tarumar edilirse" ne olacaktır?..
"Efendim zararı Beşiktaş Kulübü öder" ile "iş noktalanabilir" mi; oralarda "Galatasaray tarihi vardır", oralarda "Galatasaray'ın ruhu, onuru" vardır, oralarda "bir haftada onarılarak yerine konamayacak çok şey vardır"; bunlar ne olacaktır?..
Her şeyi çok iyi anlatacak basit bir örnek:
Urla'da bir çiftçi dostum var, karşıdaki tepelerde "devletten içinde yüzlerce zeytin ağacı olan 20–30 dönüm arazi kiraladı"; her yıl onca "yemeklik ve sıkmalık zeytin toplayıp" satıyor; şimdi ben çıkıp "Tapusu sende mi, babanın malı mı, devletin değil mi, buranın yarısının zeytinlerini ben toplayacağım" diyebilir miyim?..

Ne yazayım?.. 
Okurlarımdan mail alıyorum; "Neden çok başarılı olduğumuz Akdeniz Oyunları için birkaç satır yazmadın?.."
Bir; bugün artık Dünya ve Avrupa sporunda ne Akdeniz Oyunları'nın, ne Universiade'ın değeri vardır!..
Dahası, "medyatik değeri" de yoktur!..
"Lâf olsun torba dolsun" niyetiyle yapılmakta ve "istemeyenler çok olduğu için" bu organizasyonlar, "bizim gibi" heveslilerin üzerinde kalmaktadır!..
Torbayı dolduranlar da "Turgay Demirel" misali Federasyon başkanlarıdır!..
İki; Avrupa ülkelerinin "A sınıfı" bir tane sporcu getirmedikleri bir ortamda "alınan madalyalarla övünmek" ve "bu durumda bile madalya sayısı bakımından İtalya'nın ardında kalmak", neyin ne olduğunu çok iyi göstermektedir!..
Ama "bayrağı taşıttığımız" sporcu (!) , dahası "bitmek bilmeyen" doping haberleri ortada iken, "çok başarılı olduğumuza inanan" sevgili okurlarım, söyler misiniz bana, "Akdeniz Oyunları ile ilgili yazsa idim", yazdıklarımdan memnun kalacak mıydınız?..
Üç; bu organizasyonda tek kazancımız, "onca yönetici ve sporcuyu ülkemizde misafir etmek" ve de "kendimize, kendimizin propagandasını yapmak" oldu!..
Bilmem ki, "yazmak için" bunlar yeterli miydi?..

Dün ve bugün!..
"Galatasaray 3.5 yabancı ile UEFA Şampiyonu oldu, şimdi nedir bu lahana turşusu" diyenler var!..
Ooo!... Benim bildiğim Real Madrid de, "İspanyol yaptığı" birkaç oyuncusunun da yardımı ile, art arda "Hem de UEFA Ligi'ne değil, Şampiyon Kulüpler Kupası'na ambargo koyarken", sahaya "devşirmeler dahil, neredeyse tam takım İspanyollarla çıkardı"; şimdi neden takımını "yabancılarla dolduruyor?.."
"O günler" ile "bu günler" bir mi?..
2000'li yıllarla, 2013'lü yıllar arasında "Dünya'daki değişiklikleri yazmaya kalsak" 100 cilt doldurabiliriz, "spordaki değişiklikleri yazmaya kalksak" 10 kitap dolar, "futboldaki değişiklikler" de herhalde 1 kitabı tamamlar!..
Biz bir yandan "Artık hedefler Şampiyonlar Ligi olmalı" derken, UEFA Kupası'nda alınmış ve üstelik "çeyrek asırda bir daha yan yana gelmesi çok zor" bir takımla alınmış bir kupaya bakarak, bugün "Eee 3.5 yabancı ile de bu işler oluyor" diyebilir miyiz?..
Şampiyonlar Ligi'ni "domine eden" Bayern Münih'te 2000'li yıllarda "kaç yabancı oyuncu" vardı, şimdi kaç tane var?..
Adamlar "AB'nin kapısında olduğumuz için Türk Nihat'ı yabancı saymıyor", biz ise "tam tersini yaparak", Türk Futbolu'nun geleceğini kurtaracağımızı sanıyoruz!..
Dahası da var; "Efendim, bol bol yabancı alıyoruz, sonra paralarını ödemiyoruz, FIFA'da yüzlerce şikâyet dosyası var, Dünya'ya rezil oluyoruz!.."
Doğru, ama bunun suçu, "yabancıların paralarını tıkır tıkır ödeyen ve FIFA'da şikâyet dosyası olmayan"  kulüplerde mi, yoksa "bu duruma yıllardır seyirci kalıp", bu durumu önleyecek tedbirleri, transfer kısıtlamalarını ve de cezalarını "talimatlarına açık açık koymayan" Federasyonlarda mı?..
Neden Federasyonların ve şikâyet edilen kulüplerin yaptıklarının bedelini "bu konuda temiz olan" kulüpler ödesin?..
Sen Milli Takım'ın başına "Abdullah Hoca'yı getir", listelerde 57'nciliğe düş, sonra da "kabahati, yabancı futbol kontenjanına yükle"; tam bir "elmalardan armutları çıkarma" misali!..
Ben "böyle" tartışırım ama gene de "bu görüşlere saygı duyarım!.."
Benim "şiddetli" itirazım Kadı Karakuş'un kararlarına benzeyen "6+0+4'e"; mesela atsınlar sondaki "+4'ü", benim için "şiddetli" sıfatı yok olur!..
Zira, itiraz etsem bile, "6+0 formülünün bir mantığı" vardır!..
"Tribündeki 4 yabancının" mantığı var mıdır; "Ben almanı önleyemiyorum, sen elinden çıkaramadığın 4 yabancıya bir sezon  paralarını öde ve tribünde oturt" demekten başka?..
Transfer ettiği oyuncuların sayısını unutacak ve kulübünü "mali olarak batırıp" UEFA'dan "Avrupa Kupaları'ndan bir yıl men cezası alacak" hâle getirince, Futbol Federasyonundan "neredeyse sınırsız kontenjan isteyecek" duruma düşen bir Kulüp Başkanı, Federasyon Başkanı yapılırsa, olacağı işte budur!..
Hem perhiz reçetesi, hem de lahana turşusu "artık" masanın üzerindedir!..
Anlamadığım bir şey daha var; yıllardır sezonun ortasında bile "bir gecede" onca talimat değişikliği yapılan ve itiraz bile edilmeyen bir ülkede "daha sezon açılmadan yabancı kontenjanı ile ilgili biri hariç bütün kulüplerin istediği değişikliği yapmak" neden "garip" oluyor, Allah aşkına?..

Not!..
Notu mail kutumda buldum, gönderen çok sevdiğim bir Fenerbahçeli dostumdu, hem de "çok iyi" Fenerbahçeli olan bir dostum!..
İşte "o" not:
Soru: "Kendini kurtarmak için koca bir kulübü, camiayı ateşe atan Başkan'a ne derler?.."
Cevap: "Aziz Başkan" derler!..
Soru: "Peki, kim der?.."
Cevap: "Biz Fenerbahçeliler!.." 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.