Güliver, Cüceler Ülkesi’nde mi?..

A -
A +

'Haftalardır oynanan ve “Muslera + şans faktörü ile kazanılan” puanlara karşılık bahanelere sığınmak Galatasaray’ın nereye gittiğini gösteriyor…'

Geçen hafta sonuna “Vah Beşiktaş” diyerek girdik, sonra “Vah vah Galatasaray” diyerek devam ettik ve de “Vah vah vah Fenerbahçe” diyerek haftayı noktaladık.
Türkiye’nin 3 Büyükleri’nin ligin ilk yarısının bitimine bir hafta kala “oynadıkları futbol”, çok açıktı ki, yukarıda yazdığım “Vah’ların sayısı” ile doğru orantılıydı; aldıkları sonuçlarla değil!..
Sahalara, 100 milyon avroluk, “hatta eksiği yok, fazlası da var” kadrolar süreceksin ve oynadığın “başaltının da altı” rakipler önünde o takımların “sahaya döktüğü” futbola bak; olacak şey mi?..
Ben, Beşiktaş’ı, Beşiktaş, Fenerbahçe’yi Fenerbahçe yazar / çizer ve yorumcularına bırakarak, “mikroskopumun altına” Galatasaray gerçeklerini koyuyorum” ve de şaşkınlık içinde, “mikroskopla gördüğüm gerçekleri” bu takımın hocasının, bu takımın sorumlu yöneticisinin ve de kulübün başkanının görmeleri için “Teleskop mu lâzım” diye soruyorum!..
Haftalardır oynanan ve “Muslera + şans ile kazanılan” puanlara karşılık sahaya getirilen “rezil futbol” ortadayken, hiç sıkılmadan “sahaydı, soğuktu, buzdu” bahaneleri ve “Bize maçın oynanacağı sahada antrenman yaptırmadılar” şeklindeki komik şikâyetleri ile “acı gerçeklerin, beceriksizliklerinin, yeteneksizliklerinin üstünü örtmeye çalışanlar”  ile Galatasaray nereye kadar gidebileceğini Osmanlıspor önünde alınan beraberlikten sonra Galatasaray’ın “muvafık / muhalif” bütün yazar / çizerleri ve yorumcuları çok açık şekilde yazdılar, konuştular. Görüldü ki, artık “Kral çıplaktı” ve  Riekerink Bey’e de, Bay Levent Nazifoğlu’na da artık kimseler inanmıyordu.
Onların durumlarını oyunculara bakarak anlatmak mümkündü. Levent Nazifoğlu’nun “Onca para ödeterek aldırdığı ‘Camdan Adam’ gene sakatlanmış” ve hatta devreyi değil, belki de sezonu kapatmıştı. Riekerink Bey ise “başarılı bir şekilde” Eren Derdiyok’u bitirmiş, sıraya Josue ve Hamit’i koymuştu. Zaten Selçuk “sahanın hayali feneri olmuş”, Yasin ve Bruma “Aslan Asker Şvayk’lığa” soyunmuş, Carole ve Sabri dağılmış, Tolga, De Jong, Cavanda, Linnes ve Semih “Avare” rollerini üstlenmiş, Sneijderler, Podolskiler, Sinan Gümüşler, “Bir varmış, bir yokmuş”, Chedjou “Hiç yokmuş” hikâyeciğine başlamış ve de “alt yapı hocası” Riekerink de “onları ve olanları” seyretmekten yorulmamıştı!
Dahası ve en acısı da, Osmanlıspor’un hocası, “3 puanı almak için defansif adamları çıkarıp, sahaya ofans adamlarını sürerken”, Galatasaray’ın Riekerink Bey’inin “tam tersini yapması” ve de “korkularının esiri olarak” beraberliğe yatıp, maçı “öyle” bitirdiğinde de “Memnunum” demesiydi!..
Hey gidi “Büyük” Galatasaray hey, kimlerin elinde kaldın; yoksa seni, Jonathan Swift’in “Güliver’in Seyahatleri” eserinin  “Cüceler ülkesinde” bölümünün sayfalarına yatırmaya çalışanların elinde mi?..
Olanlar ortada; yüzün kızarmıyor mu, Dursun Başkan, yüzün kızarmıyor mu; Galatasaray “küme bile düşse, küçüklük uçurumuna, hocası ve sorumlu yöneticisi tarafından bu duruma düşürülür mü?..”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.