Galatasaray; nereden nereye?..

A -
A +

Kurulan “nokta atışlı ve enfes transferli” takım ve “genç, başarıya aç, hırslı, yetenekli bir hoca olan İgor Tudor’un “takımın başında tutulması” ile Galatasaray, birdenbire “şampiyonluğun en iddialı iki takımından biri” hâline geliverdi (Şampiyonluk bahis oranlarına bakınız), sonra?..
Tribünler tıklım tıklım doldu, Galatasaray mağazaları “satış rekorları” kırmaya, sponsorlar kulübün kapısını çalmaya başladı  ve daha ligin 6’ncı haftasında gişelere, kasalara giren paralar, “transfere harcanan paralar” ile başa baş hâle geldi!..
Galatasaray Divan Kurullarında, “Har vurup harman savruluyor, bunca borç varken, o borcu bu kadar büyütmek olur mu? Yaşlılar, sahada bayılanlarla dolduruyor takımı, bu transferler yapılmasın” diye kürsülerde söylemediklerini bırakmayan “anlı ve de şanlı” iş adamları, mali uzmanlar, ekonomi, hukuk hocaları, kulüp duayenler gördüm, TV başında ve dinledim.
Galatasaray Kulübü üyeleri gruplar oluşturarak, sosyal medyada neler yazmadılar, neler söylemediler, imzalar toplayıp, Divan Kurulunda ne hakaretler yağdırdılar; bugün hepsi “tısss”, dut yemiş bülbül, yok yok, nakavt olmuş boksörler gibiler!..
Galatasaray mutlu, yüzler gülüyor, başkan ve yönetim nefes aldı, futbol takımı aldı başını gidiyor, “yerden yere vurulan” hoca, baş tacı, taraftarın alnı açık, başı dik, Galatasaraylı yazarçizerler, yorumcular, “her ne kadar büyük çoğunluğu” ile daha birkaç ay öncesine kadar “muhalefet cephesindeydi” ama, şimdi “birkaç inatçı hariç”, Sezar’ın hakkını Sezar’a verir hâle geldiler ve “takımlarının başarılarını” coşku ile yazmaya başladılar; daha ne olsun?.. 

Önce hoca ama nerde?..

Kimse gücenmesin, kırılmasın; ortada olan “acı ama açık” bir gerçek var; Türk futbolunda “bugün” Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş hariç, “büyük takım hocası Türk teknik adam” yok!..
Zaman zaman başarılı olan “başaltı” hocalarımız var; Abdullah Avcı gibi, Ersun Yanal gibi, Aykut Kocaman gibi (Bu listeye 9-10 tane daha Türk hocamızı ekleyebiliriz), ama bunca yıldır bu hocalarımız “Büyük takımın, büyük hedeflerinin hocası” olamadılar!..
İşte Abdullah Avcı; yıllardan beri “öve öve bitiremiyoruz” ama “bunca transfere rağmen” Başakşehir’in durumu ortada. Durum “Çık Emre Belözoğlu’nu, ortada ne kalıyor” sorusuna cevap aranacak hâle kadar gelmedi mi?..
Futbol ulemamızın, mevsim başında “Başakşehir ve Abdullah Hoca için yazdıkları” gazete ve TV arşivlerinde duruyor; “Avrupa kupalarında başarı ümitlerinden, Süper Lig Şampiyonluğu iddialarına kadar”; buyurun “bunca hazırlık maçı, bunca resmî karşılaşma oynandı”, sonuç?..
Trabzonspor’un ve Ersun Hoca’nın hâl-i pürmelali de ortada; Trabzonspor’un Başkanı Muharrem Usta olmasa, çoktan “güle güle” denmişti, hocamıza!..
“Fenerbahçeli” yazarçizerlerin “ballı kaymaklı” desteği ile, “iki maç üst üste kazanılınca” birdenbire “devrim yaptığı” bile ilan edilen Aykut Hoca’nın “yıllardır” büyük takım hocalığı için “taraflı / tarafsız” herkesin “evet” diyeceği bir “pırıltılı süreci” oldu mu?..
Bekleyelim bakalım, “onca transfer yapılan” ama lider Galatasaray’dan “5 puan” ve bu yıl Süper Lige çıkan Göztepe’den “2 puan” geride olan takımı ile mesela “Galatasaray Stadındaki derbide” ne yapacak?..
Biz “yerli / yabancı futbolcu kargaşası ile uğraşmaktan” öteye acaba “Neden futbolumuzu ileriye götürecek hocalar yetiştiremiyoruz” sorusuna cevap arasak, çok daha iyi olmaz mı?..
“Hoca olmadan”, nasıl “yabancılarla yarışacak ve takımlarda onların yerini alacak” futbolcular yetiştirebileceğiz; biraz “tesadüfen” ve biraz da “eğitilerek” birdenbire geliverenler hariç?..
Gazetelerimizde dün bir haber vardı; “Galatasaray, Bruma’yı İspanya’ya kiralayarak hem futbolcuyu kazandı, hem de satarak onca milyon avro. Şimdi de Carole’ü “kiralık” gönderdi, İspanya’ya; aynı taktiği yapıyor!..”
Soru; “İspanya’da alınan sonuç”, neden Türkiye’de alınamıyor, acaba?..

Abdullah Avcı'ya mesaj!..

Sevgili Hocam, stop. Giderek “Arsene Wengerleşmek” yolunda hıza ilerliyorsun, bilmem ki farkında mısın, stop. Eh, onun gibi takımın “Avrupa kupalarında gruplara çıkacak ve gruplardan da çıkacak” duruma gelirse, işte oldun, “Türk Arsene Wenger’i”, stop. Yıllardır hiç değişmeyen, taşlaşmış bir “oyun biçimi” ile “mali bakımdan sağlam” bir kulüpte, ohhh keka, stop. Senden istenen, senden beklenen bu değil, stop. Senden beklenen, çoktan “3 büyüklere dâhil olman” ve “Terim / Denizli / Güneş üçlüsünü” dörtlemendi, stop. Ama heyhat, stop. Bilmem ki, “bundan sonra”, bunu başaracak heyecanın, gücün kaldı mı, stop? Selamlar, stop. Öcal Uluç, stop.

Şaka!..

Hey gidi hey, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı ve yönetimi ile, “Türk Futbol Direktörü ve Türk Millî Takımı Teknik direktörü” payelerini verdikleri ve yıllarca beraber çalıştıkları hocanın bugün birbirlerini düşürdükleri durum, tam bir melodram!..
Dramı kendilerine bırakıyorum, “melo” için diyeceğim odur ki; Mahkemeye düşeceklerine, Galatasaray’ın dillere destan “pitbul” Melo’sunu çağırsak daha iyi olmaz mı; zira, tam da “onluk bir tablo” var, ortada; yazıklar olsun!..

Eğri doğruldu!..

Tanımam, bir “merhabam” bile yoktur. TV’deki bazı sohbetlerde, Divan Kurullarının, Genel Kurulların GS TV’de naklen yayınlarında dinledim onu. Doğruya doğru, eğriye eğri; “birçok görüşüne katılmadığım” da oldu. Ama, “sakin, seviyeli, ikna edici” konuşmasıyla, hep “Helal olsun” dedirtti bana, Mustafa Cengiz!..
Şimdi de, “Kulübe üye alımında bugüne kadar yapılan yanlış bir yorumun düzeltilmesi için”, Başkan Dursun Özbek’i ikna ettiğini, okudum gazetelerde. İnşallah doğrudur!..
Yeni uygulama ile daha önce, ancak 150 kişi civarında olan eş-çocuk ve normal üyelerdeki yıllık yeni üye sayısı, artık yaklaşık 280’e kadar çıkarılacak. Bugüne kadar normal üye başvuruları kontenjanının içine sokulan “liseliler ve sporcular” da bu kontenjandan çıkarılacak.
Cengiz, “2017 yılında 270 yerine 380 civarında toplam üyelik beklenmektedir. Önümüzdeki yılları da düşündüğümüz de, bu ek artış gelecek yönetimlerin üstündeki baskıyı da nispeten azaltacaktır” diyor; kutlarım!.. 

Mars'ta mıydın Mosturoğlu?..

Vay canına, neymiş bu Caner? Fenerbahçe tribünlerini hiddetle ve şiddette (Sanki ilk defa oluyor) ayağa kaldırmış, sahaya atılmadık şey bırakılmamasına, küfürnamelere sebep olmuş, “çok efendi ve centilmen” bir yönetici olan Mahmut Uslu’yu bile çileden çıkarmış; o söyledikleri (Beşiktaş’ta aile ortamı bulduğuna dair) söylenir miymiş, ya o yaptığı (Beşiktaş taraftarlarının önünde diz çökmesi) yapılır mıymış?..
Koskoca Fenerbahçe Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu’nun “Mahmut Uslu’nun Caner’in ailesiyle ilgili olarak yaptığı çirkin imayı böyle savunurken”, söylediği “Ben şimdiye kadar Caner’in yaptığını yapan futbolcuya rastlamadım” sözü beni kahkahalarla güldürdü.
Ey Mosturoğlu, mesela sadece “Emre Belozoğlu’nun Galatasaray’dan ayrılıp, bir süre sonra Fenerbahçeli olarak ülkeye döndüğünden sonra söylediklerini, yaptıklarını” hatırlatsam ve yazmaya, saymaya kalksam (Buradaki yerim yetmez), bilmem ki fena hâlde mahcup olmaz mısın? Yoksa “o süreçte”, Mars’ta, Merkür’de falan mıydın?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.