Erman Kunter’le hasbihâl!..

A -
A +

G.Saray basketbolda küçülmeye giderken kabağın senin başına patlayacağı belliydi. Seninki bile bile lades olayı…

Olmazdı, olmadı ve olmayacak, sevgili Erman Kunter ve bunun da “en büyük sorumlusu” sensin!..
“Transfer sorunlusu (sorumlusu da tabii) ve de “Sallabol” kâşifi Ergin Ataman’dan sonra göreve geldin. Dahası, yönetim “har vurup harman savrulan” bütçelerden sonra, kulübün içinde bulunduğu “Ünal Aysal’dan miras” borç batağı yüzünden ve panik içinde “amatör” denilen ama “çok yıllar önce profesyonelleşen” basketbol başta öteki branşlarda “büyük bir küçülme ve bütçe daraltılmasına başlayınca”, tam tabiri ile “kabağın senin başında patlayacağı” belliydi. Yani “görevi kabul etmen”, ikinci defa “tam tabiri ile” diyeceğim; “Bile bile lades” idi!..
Bitmedi, “görevi kabul ettikten sonra” tam bir “Polyannacılık oynadın” ve de “pespembe bir gelecek” gösteren konuşmalar yaptın; gazete ve TV arşivlerinde duruyor!..
“Kısıtlı da değil çok kısıtlı” bir bütçe ile yapılan transferleri, “Nokta transferler olarak gösterdin” ve de “Eurocup’ta şampiyonluktan söz ettin”; böylece “bugünkü durumun asıl sorumlusu olan” yönetimin “bu menfi yükünü” gönüllü olarak üstlenmiş oldun. Onun için diyorum ki, “Baş sorumlu sensin ve bunu sen seçtin!..”
O “kâğıt üzerinde kalan” iyimser görüşler, hazırlık maçlarında yavaş yavaş “kötümserliğe dönüşmeye başladı”; liglerdeki ve Avrupa kupasındaki maçlarda da art arda gelen hezimetlerle ortaya “Galatasaray’a hiç yakışmayan” çok acı bir tablo çıktı; “bunca maç oynadıktan sonra”, hâlâ ve hâlâ “Ergin Ataman’ın sallabolunu bile beceremeyen” bir takım ve başında da sen!..
Doğrusu ya, böyle “basketbolun nasıl oynanacağını ve oynadıkları maçın ne anlama geldiğini, hangi takımın formalarını giydiklerini unutmuş ya da daha kötüsü önem vermeyen” oyuncularla bir takım kurmayı ve de onlara böylesine darmadağınık, ne olduğu anlaşılamayan bir garip oyun oynatmayı” ben bile beceremem; şaşıyorum, sen nasıl becerdin?.. 
“Efendim, bu kadroyla rotasyon yapamıyorum, bu takım eksik, iki sakatımız var” ağlamaları, bilesin ki, seni haklı da göstermez, kurtarmaz da!..
Bak, “bir genç koç, çok değil üç-dört ‘ama kaşarlanmamış’ yabancılı ve Türk gençlerinden kurulu” bir Galatasaray, “Yarının takımı yetişiyor” sloganı ile sezona girse, durum “bugünden kötü olmaz” ve de hiç olmazsa “yarın ümidi” yeşermeye başlardı!..
Ve sen “bunu yapabilecek ehliyette ve kariyerde bir hoca” idin; neden bunun yerine, hem de “görünen köy kadar” açık olan gerçekleri gizleyerek, “hayal satmayı” denedin?..
“Bu hayalin gerçekleşmesi” mümkün değildi, “ama gençlerle başlayacak” bir hayal, pekâlâ gerçekleşebilirdi, “gerçekleşmese bile” hayal kırıklığı bu kadar acı ve büyük olmazdı!..
Sen, Galatasaray’ı da, tribünlerdeki Galatasaray seyircisini de, kendini de yaktın ve de “Ergin Ataman’ı aratır” hâle düştün!..
Bak, onu o kadar cesaretlendirdin ki; “Gelecekteki hedefim Galatasaray Kulübü’nün başkanı olmaktır” anlamına gelen açıklamalar yapmasını bile sağladın!..
Vah ola Galatasaray, vah!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.