Galatasaray’a tuzak!..

A -
A +

Dursun Başkan, tam bir tuzağa düşmek üzeresiniz; “Takım iyi giderken çelme takanlar”, çelme takmaya devam ediyorlar, edecekler!..
“Arda olayı” onların gündemde tuttuğu ve “çelme olarak kullanacağı” en güçlü kozlardan biriydi.
Biliyorlar ki, “Bugünün Ardası, Galatasaray’a futbol olarak bir fayda sağlamaz, aksine futbol takımının huzurunu, birliğini bozabilir”; onun için devamlı gündemde tutuyorlar, haberler yapıyorlar, yorumlar yazıyorlar!..
“Babam” dediği Fatih Terim’e yaptığı, Millî Takım uçağındaki yüz kızartıcı skandalı, Barcelona’daki durumu, magazin sayfalarına durmadan malzeme olması ve “kendisine yapılan uyarıları, tavsiyeleri dinlememesi”, Arda’nın içinde olduğu durumu çok iyi ortaya koyuyor.
“Böyle” bir Arda’nın Galatasaray’a faydalı olması mümkün mü; “Dünün Ardası olur, bunu gösterir, özel hayatını düzenler, Galatasaray Divan Kurulu üyesi ve sarı-kırmızılı kulübün anıt adamlarından biri olan Fatih Hoca’dan özür diler”, işte o zaman gelir, Galatasaray’da oynar!..
Zaten Arda da “bu tablonun kahramanı olarak”, ne yapması gerektiğini, ne yapacağını açık açık ortaya koymadı mı; “Galatasaray’a gelmem!..”
Dursun Özbek, “çok hassas dengeler üzerinde yürümekte olan” Galatasaray Futbol Takımının düzenini temelinden sarsacak olan Arda konusunu, “en azından” bu sezonun sonuna kadar rafa kaldırmalıdır; hem de hemen!..
Hele hele “kendisi ve kendi yönetimi ve de İgor Tudor konusunda”, asıl niyetleri belli olan ve de geçen sezondan beri “yanardönercilik oynayan” spor yazarlarının dolduruşuna gelmemeli, onların imal ettiği haberlere “yeşil ışık” yakmamalıdır. Bizden söylemesi; yarın çok geç olabilir!..


Utanmalısın Ali Dürüst!.. 
Hemen herkes “yanlış” anladı, zatıaliniz ise “doğru” anladı, Lucescu’nun “Doğu” sözünün “Doğu Avrupa” olduğunu!..
“Utanma duygusunu Çavuşesku Romanya’sında unutmuş olan” adam, çok önceleri “Türkiye’yi Çavuşesku Romanya’sına benzetmişti”, şimdi de hem de İtalyan medyasının yaptığı röportajda Türk futbolcularına ve Türk gazetecilerine “çirkin” yakıştırmalar yaparken, “Federasyonla yabancı sayısına limit koyacağız. Doğu ülkelerinde bunu yapmadan olmaz” demedi mi?..
“Yaşı geçmiş, çimlerde işi bitmiş” bu Rumen, üstelik “Türk Millî Takımı’nın hocası iken ve de Türk Futbol Federasyonundan aldığı milyon avroları cebine indirirken” daha nasıl söylesin, “Türkiye’yi Avrupalı saymadığını ve bir Doğu ülkesi olarak gördüğünü?..”
Bir ayda “yabancı futbolcu konusundaki görüşlerini”, basına yaptığı açıklamalarda “3 defa değiştiren” Lucescu, son olarak “Federasyonla yabancı sayısına limit koyacağız” dediği gün, zatıâliniz, Federasyon Başkan Vekili olarak “Türk futboluna faydalı olacak tedbirler alınacaktır ama bir kısıtlama bugün için söz konusu değildir” demediniz mi?.. 
Lucescu’yu “Galatasaray’dan kapmak için” onun ayağına giden, hem de Federasyon Başkanı’nı da götüren Ali Dürüst’e soruyorum; “Türk gazetecilerinden kurtulmak için Türkçe öğrenmediğini” söyleyen adam, Romanya’daki basın toplantısında da, “yıllardır kendisini dört gözle bekleyen, büyüklerde ve Millî Takım’da hocalık koltuğu boşalınca ‘Lucescu gelmeli, geliyor’ yarışına çıkan” Türk spor medyasına gözünü kırpmadan ihanet etmeye devam etmedi mi?..
“Onu anında kovması gereken” bir federasyonun başkan vekilinin, tam aksine “savunma histerisine kapılması”, utanılması gereken bir tablo değilse, nedir; söyle Ali Dürüst, hem de başkanın Yıldırım Demirören’le beraber söyle de bilelim!..

Hem başarısız, hem hakaretçi!.. 
Romanya millî maçı bir defa daha gösterdi ki, Galatasaray, “Galatasaray’ı yiyip bitirecek bir ‘Üst Akıl’dan şans eseri kurtulmuş”, hem de büyük şans. Sarı-kırmızılılar “felaketin, pardon Lucescu’nun teğet geçmesine” bin şükretmeliler!..
Bu nasıl bir “Üst Akıl” ki, bir dediği, bir dediğine, bir yaptığı, bir yaptığına uymuyor, birbirine ters düşüyor, ama “sahadaki her başarısız adımın sorumluluğunu”, şaşılacak bir pişkinlik gösterisinin arkasına sakladığı ve “asıl niyetini” örten tavrı ve lafları ile “Türk futboluna, Türk futbolcusuna, Türkiye Futbol Federasyonuna, özetle Türk’e ve Türkiye’ye yükleyebiliyor?..”
Daha acısı, “Osmanlılar döneminde Karpat Dağlarından, İstanbul’a doğru yüzyıllar boyu esen” karayelin bugünkü versiyonunun ortaya konulduğu bu tabloya imza atan adama “Haklı” diyen spor yazarlarımız ve futbol yorumcularımız var; biraz tarih okumalarını tavsiye ederim!..

Nasrettin, pardon Aykut Hoca!..
Aykut Hoca, bahçede tespihini kaybetmiş, kilere inmiş aramaya başlamış.
Karısı merak edip sormuş kapıdan; “Hoca, ne yapıyorsun kilerde?..”
Aykut Hoca cevap vermiş; “Bahçede tespihimi kaybettim, onu arıyorum!..”
Karısı şaşkın; “Hocam, bahçede kaybettiğin tespih, karanlık kilerde aranır mı?..”
Hoca içerden seslenmiş; “Ne yapayım, orada güneş gözümü kamaştırıyordu, burada arıyorum!..”
Tam da o misal. Onca zaman “sorunun ne olduğu ortada iken” bulup, çözemeyen ve sorunu “Galatasaray’ın suni fark yaptığına bağlayan” Aykut Hoca’nın, söyleyin Allah aşkına “Nasrettin Hoca’nın kaybettiği tespih” fıkrasını hatıra getirmemesi mümkün mü?..

ŞAKA!..
Maçtan sonra, “İlk yarı 1-0’a kadar iyiydik” dedi, Lucescu; yorumcularımız şaşkın, maçı tribünlerde ve TV’lerde seyredenlerimiz şaşkın. Elbette “Hocalarının tam tersini söyleyen” futbolcularımız da şaşkın!..
Aslında şaşmamak gerek; adam, o kadar ihtiyarladı ki,  “kendini Rumen Millî Takımı’nın hocası sanmış” olabilir!..

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.