Hey gidi koca G.Saray hey!

A -
A +

Seni neredeyse, Kilis’te Galatasaraylı olan ortanca dayım rahmetli Hayati Bilgiç’in beni “Galatasaraylı yapmasından” yani, 72 yıldan beri “gönlümde” taşıyorum.
Bu gönül yolculuğunda “nice başkanlar, nice yöneticiler, nice hocalar, nice futbolcular, nice taraftarlar, nice yazarçizerler” gördüm. 
Hele, 1955’lerde başladığım spor gazeteciliğinde “onları yakından tanımaya ve yazmaya başladığımdan beri” bu yolculuk çok daha renkli, çok daha keyifli ve çok daha anlamlı bir hâle geldi.
“Sen de gel” göz kırpmaları olmasına rağmen, bu süreçte, “Galatasaray Kulübü’ne üye olmayı” hiç düşünmedim. Zira, “hem gazeteci olacaksın, hem spor yazacaksın, hem de Galatasaray Kulübü üyeliği etiketi taşıyacaksın”; işte bu olmazdı, olamazdı; ilkelerim buna izin veremezdi, vermedi!..
Haklı olduğumu gösteren çok olay yaşadım, çok gazeteci arkadaşımın, meslektaşımın, “Galatasaray’a gönül bağı / Gazetecilik / Kulüp üyeliği arasında sıkıştığını” gördüm,
İşte bugünün örneği; sevgili Fatih Altaylı, işte dünden bir örnek; sevgili kardeşim Hıncal Uluç. Hıncal kardeşim “kulüp üyeliğinden istifa etti” ve cendereden kurtuldu, Fatih kardeş, direniyor ama “sonu belli yolculuk” bilmem ki ne kadar ve nasıl sürecek?..
Neyse, “yazmak istediğim” başka şeydi; Galatasaray’ın “nerelerden, nerelere geldiğini” yazacaktım, işe gene “gazetecilik” karıştı!..
Bakınız, “bunca yılın sonunda” üzülerek diyorum ki; “Galatasaray Kulübü, çok büyük sportif başarılara imza atmasına, kurumsallaşmasına, dünyada en çok tanınan Türk Kulübü hâline gelmesine ve dünyanın dört bir yanındakilerle beraber milyonlarca taraftara sahip olmasına rağmen”, genel kurullarından, divan kurullarına, yönetim kurullarından, disiplin kurullarına kadar, camia olarak da, taraftar olarak da “manevi değerler ve ilkeler bakımından yavaş yavaş irtifa kaybetti” ve ne yazık ki, “bu irtifa kaybediş” son yıllarda inanılmaz şekilde hızlandı!..
İçerden, dışardan, TV ekranlarından, spor sayfalarından, sosyal medyadan “önüne gelen” Galatasaray’a, başkanlarına, yöneticilerine, hocalarına, sporcularına hakaretler yağdırıyor, “taraftar / seyirci” denilen bazı güruhlar, tribünlerde, sokaklarda, Floryalarda bu rezalete “karşı duracak” iken, tam tersine katılıyor; tam bir “çürüme” süreci!..
Galatasaray “bunu” hak ediyor mu, elbette hayır; ama başkanlar, yönetimler, kurullar, taraftarlar, hocalar, futbolcular, elbette “bazıları”, ne acıdır ki, “hak ettirecek” hâle getiriyorlar, Galatasaray’ı!..
Bir “gönül nankörü” zat çıkıyor Divan Kurulunda kürsüye, Galatasaray’ın “anıt adamlarından” Fatih Terim’e “malum kişi” diyebiliyor, sadece Galatasaray’ın değil, Türk spor tarihinin en büyük başarılarında birine imza atmış, Millî Takım’ın çok başarısına hocalık etmiş,  Galatasaray’ın “hoca olarak, 20 şampiyonluğundan 6’sının kupasını Galatasaray Müzesine getirmiş” ve de “hem de kendisi gibi Divan Üyesi olan” bir hocaya “malum kişi” diyebilecek insanlar “Galatasaray Divan Kurullarında kendilerine koltuk bulabiliyorlarsa”, anlayın “Galatasaray nereden, nereye geldi?..”
“Manevi değerlerde ve ilkelerde irtifa kaybedildi, ediliyor” dediğim için bana öfkelenecek olan Galatasaraylılara “verdiğim sadece bu örnek dahi” yeterli cevap olacaktır.
Ve de… Galatasaray Kulübü, aynaya bakıp, “bu tablo konusunda kendilerine hesap soracak” başkanlara, yönetimlere, kurullara kavuşturulmadıkça, “nereye varılacağı” da ortadadır; “asırlardır karılan ve de 112 yıldır sarı-kırmızıyı ayakta tutan harç azalıyor”, dikkat!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.