G.Saray’daki acıklı tablo!..

A -
A +

Çok açık olarak ortaya çıktı ki, Galatasaray’da, “yerden yere vurulan” Başkan Dursun Özbek’in karşısına çıkacak cesaret, Mustafa Cengiz hariç kimsede yok!..
İyi ki, “adları seçim kulisinde büyük ümitlerle anılan aday namzetlerinden biri” Galatasaray’a başkan olmamış, “böylesine cesaretsiz bir başkan ile” Galatasaray nereye giderdi, düşünün!..
Helal olsun Mustafa Cengiz’e, “muhaliflerin başkan adayı namzedi, onca anlı ve de şanlı sözüm ona karizmatik ve kariyerli” Galatasaraylılara hem örnek oldu, hem de ders verdi!..
Düşünün, “seçimli olağanüstü genel kurul kararı” alınmasından beri, adları kulislere düşen, “buraya adlarını almayı unuttuklarım hariç”, bu satırları yazarken hatırlayabildiğim Selahattin Beyazıt, Duygun Yarsuvat, Ünal Aysal, Faruk Süren, Adnan Polat, Ali Dürüst, Haluk Ulusoy, Adnan Öztürk, Turgay Kıran, Cem Kınay, Ahmet Özdoğan, Burak Elmas gibi isimlerden biri etrafında toplanmayı ve “seçime tek liste ile girmeyi” bile beceremedi, Dursun Özbek muhalifleri!..
“Bunu yapamadıkları gibi”; cesaretle ve erkekçe ortaya çıkan Mustafa Cengiz’in etrafında bile toplanamadılar, onun yönetim listesine üye ve destek vermeyi bile düşünemediler!..
Eee, şimdi “Dursun Özbek’in suçu var mı”, bu acı tablonun Galatasaray Kulübü’nün kapısına asılmasında?..
Ve de, Galatasaray Kulübü, “Dursun Özbek’in başkanlığını” hak etmiyor mu, söyleyin bana ey Galatasaraylılar; konuşacak daha neyiniz kaldı, Allah aşkına?..

Ne yapmalı?..
“Galatasaray’daki acıklı tablo” başlıklı bölümde anlattığım “yalın gerçek” ortada olduğuna göre, “bundan sonrası için” Galatasaraylıların yapmaları gereken, “yeni seçilecek yönetimin şemsiyesi altında toplanmak” ve yeni başkana ve yönetimine destek olmaktır!..
Aslında “gerçeği görüp”, seçimden önce “listeler oluşurken” bu desteği vermek ve “listelere Galatasaray’ı yönetecek yönetim kurulunun gerçekten güçlü isimlerle takviye edilmesini sağlamak” için adımlar atılabilse idi, işte “gerçek Galatasaraylılık” orada ortaya çıkacaktı!..
Ortada olan “mali tablo” için fazla endişeye gerek yok; “bugün için de, yarın için de bunca yazılan, çizilen ve konuşulana rağmen”, 4 büyükler içinde “mali bakımdan Galatasaray daha iyi ve daha şanslı”; hem de bu sezon Avrupa kupalarına katılamamasına ve oradan gelecek gelirden mahrum olmasına rağmen!..
Büyük kulüpleri izleyen muhabir arkadaşlarımız bir baksınlar bakalım; “futbolcular başta, sporcularına ödeme yapmakta en çok zorlananlar” hangi kulüpler ve de “transfer sınırlamasının en ağırı” hangi kulüpler için var ve neden?..
Tutturulmuş bir “Galatasaray battı, batıyor” lafı, kıyamet koparılıyor.
Bir zamanlar “Türkiye için” de, “bu lâf söylendiğinde” rahmetli Demirel gülmüş ve demişti ki; “Türkiye kayık mı ki, batsın?..”
Ey Galatasaraylılar, “Galatasaray kayık değil”, merak etmeyin batmaz, birbirinizi yiyeceğinize el ele verin, bakın bakalım “acı ve zor görünen bu sisli tablo” hem de beklenenden çok daha kısa bir zamanda ortadan kalkmayacak mıdır; hem de Dursun Özbek direksiyonda olsa bile!..

Dersini almış hoca!..
Rahmetli Özhan Canaydın dönemindeki hatasından çok çekmiş ve de unutmamış olmalı ki, Fatih Terim bu defa gelişinde, “Çorbayı bir yana bıraktım”, neredeyse “buzdolabından çıkardığı yoğurdu bile” üfleyerek yiyecek!..
“Önce eldekiler, sonra kulübün imkanlarının elverdiğince yabancı oyuncular, onlar da kadroya giremeyecekler gönderilerek alınacak” diyor da, başka bir şey demiyor!..
Selçuk, Sinan, Hakan, Koray, Eren ve de “özellikle” sakatlanan Fernando’nun yokluğunda Donk, “âdeta yeni ve pahalı transferler olacaklar”, Galatasaray için; eğer gerçekten “devre arasında, 11 için de, rotasyon için de yeterli oyuncular” hâline gelebilirlerse!..
Ama gene de “bir sol bek ve bir hücumcu gerekiyor” takıma; “Kimler olacağına dair” papatya falına devam!..

Hangisi doğru?..
Basınımızdaki “Fatih Terim fobili” arkadaşlarımız zaman zaman komik duruma düşüyorlar!..
Terim’in Alaçatı olayından sonra, “Kebapçı tarafından darbedildi, ona yakışır mı” diye yazıp, neredeyse bayram ettiler.
Şimdi Galatasaray’a geldi, sözleşme yaptı, “hiç ilgisi olmamasına rağmen” bu defa “Bakın bu sözleşme Federasyondan tazminat almak için bu şekilde yapıldı” dediler ve Federasyonun mahkemeye sunduğu, “Federasyon yedek üyesini darp etti, böylece işverenine karşı suç işledi ve tazminatsız işine son verildi” gerekçesine sarıldılar; “İşverenini döven kişi elbette tazminatsız kovulur” demeye başladılar!..
Onlara sormak gerekmiyor mu; “Darbedildi” dediklerinde dün mü “doğruyu söylüyorlardı”, yoksa “Darbetti” dediklerinde bugün mü “doğruyu söylüyorlar?..”

Cenk ve İngiltere!..
“Gidiyor, kalıyor, gitti” ve de “bonservis bedeli ile ilgili” çelişkili haberler arasında, belki atlamışımdır, “Cenk Tosun Premier Lig’de oynayabilir mi” sorusuna cevap olacak bir analize rastlamadım, spor sayfalarında!..
Ben “futbol analizcisi değilim”, ama İngiliz liglerini de, Cenk’i de TV ekranlarında seyreden bir spor yazarı olarak ve de üzülerek söylemeliyim ki; “Cenk, orada, tahmin edilen gibi bir başarı çizgisini yakalamakta çok zorlanacaktır. Zira o lig Avrupa’nın en zor ligidir ve Türkiye şartlarına alışmış bir Türk futbolcusunun orada başarılı olma şansı yüzde olarak 20’yi bile zor bulur. Üstelik Beşiktaş ile Avrupa Kupalarında tek tek maç oynamak başka, İngiliz liginde ve onca kupa maçı oynanan İngiltere’de başarılı olmak ve gol atmaya devam etmek çok başka.”
İnşallah yanılırım ve de Tugay’dan sonra Cenk de orada alkışlanacak bir tabloya imza atar!..

Şaka!..
Bu haftanın şakası, Galatasaray Sosyal Medya Gruplarının yazışmalarından birinden; “Muslera’nın yan toplarda zayıf olduğu çamurunu atmakla beraber, tüm defansı bir odaya toplayıp, tavana balonlar asıp, gece gündüz bu balonlara kafa ile vurmalarını istemekte yarar var, bir defans bu kadar mı topa kafayla çıkmaktan aciz olur?..”
Galatasaray’ın “duran top zafiyeti” için bu iddialı ve enteresan çözüm Fatih Hoca’ya duyurulur!..

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.