İsyanımdır!..

A -
A +

İtiraz eden olacaktır; “Hadi canım sen de” diyen, dahası “Sen kendi yaptığına bak” ya da “O devirler çoktan geçti, sen zaman tünelinde kalmışsın, bu yaştan sonra da çıkman güç” diye akıl ve yol gösteren de!..
Ama gene de yazacağım; “bir gazeteci, bir spor yazarı, bir yazar olarak” yazdıklarıma kızanlar, en azından “bir spor okurunun isyanı” olarak kabul etsinler!..
Diyorum ki; “Sayfalarımızı ve ekranlarımızı, ‘spor yazarı’, en azından ‘futbol yazarı’ ya da ‘futbol yorumcusu’ olarak dolduranlar, altını çiziyorum ‘sporu yazmayı, konuşmayı bilmedikleri için’, durmadan ve de dinlenmeden ya ‘hakem’ yazıyor ve konuşuyorlar ya da ‘teknik adam’; oku oku, dinle dinle, o konuşmalarda, o yazılarda “bir damla spor özü bulamıyorum!..”
Elbette her şeyde olduğu gibi “istisnalar var” ama onları bulmak, “Büyük Sahra’da değil vaha, kurumaya yüz tutmuş bir su kuyusu bulmak kadar” zor.
Hemen herkes, “bu satırları yazan” dâhil hepimiz “kapılmış gidiyoruz” bu rüzgâra!
Konuş konuş; “Igor Tudor”, yaz yaz “Aykut Kocaman”, eğer gücünün yeteceğine inanmışsan; “Fatih Terim”, koy sıraya yerlisini, yabancısını, programlar doldur, sayfalar doldur ve dön gene babalarımızın bize öğrettiği “edebî (!) slogana; “Benim oğlum bina okur, döner döner gene okur!..”
Bitmedi; bunlar “hocalar”, eğer bıkmışsan bu defa dön ve devam et; “Cüneyt Çakır”, ilave et; “Fırat Aydınus, ekle; Halis Özkahya; daha bitmedi, koy sıraya Hüseyin Göçek’i, Mete Kalkavan’ı, Ali Palabıyık’ı, Alper Ulusoy’u ve daha nicelerini, gencine, tecrübelisine bakmadan; “Kolay hayat, oh ne rahat!..”
Ekranlarımızı, sayfalarınızı “eski hakemler, eski futbolcular, eski antrenörler doldura doldura” ve de “spor yazarları bu gidişe göz yuma yuma”, geldik bu noktalara!..
Ve ne yazık ki, “onlar spor yazarı olacağına, bizler, hem de ‘mesleğimize ihanet ederek’ hakem, teknik adam eleştiricisi, uzmanı, uleması olma” yarışına çıktık ve “spor yazarlığını” da bitirdik!..
Elbette, bunda “gazeteleri, TV’leri, spor servislerini ve meslek kuruluşlarımızı yönetenlerin payı” büyüktü; saha içi ve kenarı şöhretlerinin isimlerinin ekranlarda, sayfalarda görünmesi, hele hele bunun karşılığı kasadan çıkan bedelin bedavadan, nohut çekirdek parasına, tek tük de vitrinin pahada ağır süslemesine varması” ile başlatılan furya, bugün tam bir istilaya dönüştü!..
O kadar dönüştü ki, bunca yıl spor yazan, futbol yazan, meslek kuruluşlarının yönetimlerine olan, bütün gazetelerin spor sayfalarını ve yazarçizerlerini, TV’lerin ekran ulemasını “yazı yazdığım için izlemek zorunda olduğumdan” izleyen ben, çoğunu, evet çoğunu tanımıyorum, hatırlamıyorum bu “hakem ve hoca ulemasının!..”
Ama “bir şeyi” iyi biliyorum; “sporu da bilmiyorlar, spor yazarlığını da”; zira “bilseler” işte “dinlediklerimiz” gibi konuşmazlar, “okuduklarımız” gibi yazmazlar; elbette “futbol oynamışlardır, elbette hatta takım yönetmişlerdir ya da düdük çalmışlardır” ama “spordan haberleri yok”; zira “gerçek sporcu” öyle konuşmaz, öyle yazmaz!..
Spor “rekabeti, yarışmayı, sevgi / saygı / dostluk / yumağıyla saran sihirli bir okyanustur” ve de bu okyanusta “yazacak o kadar çok güzel şey vardır” ama bizler, “tiraj / reyting yarışı” yüzünden, o güzelliklerin kalemlerimizden, dillerimizden TV ekranları, gazete sayfaları aracılığı ile “spor okuyucusuna ulaşmasını” önlüyoruz. Dahası, o güzelim spor rekabetini, “Ölmeye, ölmeye geldik” çığlıklarıyla noktalanan tribün düşmanlığına kadar sürüklüyoruz!..
Bir spor yazarı ama “asıl” bir spor izleyeni ve özleyeni, dahası, “bu özlemi gidermek için Eurosport kanallarının başından ayrılmayanı” olarak diyorum ki; “çok yazık!..”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.