Olmadı, Şenol Hoca!..

A -
A +

Sözü uzatmayayım; “bir çuval inciri berbat ettin”, Şenol Hocam, berbat ettin. Hem de “denenmişi ve başarılı olamamışı deneyerek”; birkaç gün önce “gardını iyice düşürdüğün” Fenerbahçe’yi de kurtardın; tuttun 4 gün önce düşürdüğün karanlık kuyudan çıkardın. Neymiş; “Burak’ı da olmayan Trabzonspor’la hafta sonu maçın varmış, rotasyon yapman gerekiyormuş, Babel ve Quaresma’yı o maça saklayacakmışsın”; hadi canım sen de!..
Zaten “sezon başından beri ‘gol sorunun’ var”; sen kupa finaline adım atacağın maçta, ligdeki en büyük rakiplerinden biri olan Fenerbahçe’ye “moral olarak da, saha içi futbolu olarak” da “kendi sahanda ve seyircin önünde bitirici darbeyi vurma fırsatını” harcıyorsun; senin gibi bir “tecrübeli hocaya yakıştı” mı bu?..
Şampiyonlar Ligi’nde “Deplasmandaki Monaco maçı öncesi, Gençlerbirliği ile oynadığın lig maçında “rotasyon” diye “takımını Babel ve Quaresma’sız sahaya sürdün” ve 2-1 yenildin; dahası “yerden yere de vuruldun”; hadi “orada hedef büyüktü; Şampiyonlar Ligi (Nitekim o hedefte, Monaco’yu orada 2-1 yenerek gruptan namağlup ve birinci çıkıp muradına erdin) ve de Gençlerbirliği de zaten o zaman puan cetvelinde düşme adayları arasındaydı.
Ama bugün “durum” öyle miydi; “teknik adamı ile beraber neredeyse teslim olmuş” bir Fenerbahçe vardı, karşında ve belki de “güle oynaya yenebileceğin”, dahası “4 günde üst üste Fenerbahçe’yi iki defa yendim ve bitirdim” diyeceğin fırsat ayağına gelmişti; “Sen kalktın, Gençlerbirliği maçını denedin” ve dua et, Volkan Demirel’e, “kendi sahanda yenilmedin”; paçayı zor kurtardın!..
Şimdi, Trabzon’a da, “dinlendireceğim” dediğin Quaresma’sız (kim bilir kaç maç ceza alacak) gideceksin; “korkunun bedelini” peşin peşin ödedin; “4 günlük Fenerbahçe bayramını” kâbusa döndürdün!..
Yazık ettin!..

Sezar’ın hakkı Sezar’a!..
Olmadı Mustafa Başkan, olmadı. Sen istediğin kadar “bütün Galatasaray başkanlarına yaymaya çalış, Galatasaray Müzesi’nin yapılış sahipliğini”, her ağzını açışta “bilerek” Ali Sami Yen’den başla, Ünal Aysallara, Duygun Yarsuvatlara kadar getir, ortada “gerçek olan bir gerçek var”; Ali Sami Yen Stadı’ndaki Galatasaray Müzesi’ni yapan Dursun Özbek ve yönetimidir!..
Bir türlü söyleyemedin, eveledin, geveledin; tıpkı “Kumburgaz arsasının ihalesine ben girdim ve ben aldım” dediğin gibi. “O arsa sadece Galatasaray’ın girip alacağı bir ihale hâline getirilmişti, Dursun Özbek zamanında. Sadece “prosedürün tamamlanacağı imzalara kalmıştı”, iş. Galatasaray Başkanlığı seçimine “ben de girsem ve kazansam” el insaf, “O ihaleyi Öcal Uluç mu almış olacaktı?..”
Galatasaray Başkanı olmak “Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek” ile başlar; Dursun Özbek Galatasaray tarihinin en başarısız ve de en şanssız başkanlarından biridir; “tarih yazabilirdi”, çok çuval inciri berbat etti, sonunda da “kendi ayağına kurşunu sıktı” ve gitti.
Ama, “Kumburgaz’ı da o aldı, müzeyi de o yaptı”; sevgili Mustafa Başkan, “sen ne söylersen söyle” gerçeği değiştiremezsin!..

Galatasaray haklı!..
Galatasaray Yönetim Kurulu, “bir TV kanalı için ‘akreditasyon sınırlaması’ kararı almış” ve uygulamaya koymuştur.
Kararda “şöyle” denilmektedir; “NTV Spor televizyon kanalında 24 Şubat 2018 Cumartesi günü yayınlanan Kırmızı Çizgi programında futbol takımı oyuncularımızın onur ve şereflerine yönelik iddialarda bulunulmuştur.
Canlı yayında böylesine çirkin iddiaların büyük rahatlıkla dile getirilmesine izin veren yayıncılık anlayışı nedeniyle NTV ve NTV Spor yönetimleri, söz konusu program ve yorumcular hakkında bir yaptırım uygulayana ve kurumsal düzeyde camiamızdan ve oyuncularımızdan özür dileyene kadar, bu yayın kuruluşları temsilcilerinin Galatasaray’a ait basın toplantısı, organizasyon ve davetlere akreditasyonu durdurulmuştur. Konuyla ilgili kişilere dair Kulübümüz ve oyuncularımız adına ayrı ayrı hukuki süreç başlatılmıştır.”
“Basın ve ifade hürriyetini bütün gazetecilik hayatı boyunca savunmuş” bir gazeteci olarak söylemeliyim ki; “Galatasaray Yönetim Kurulu bu kararı almakta yüzde yüz haklıdır!”
TV’lerde spor (!) programlarının “istisnalar hariç” çoğu, “reyting uğruna” en ipe sapa gelmez iddialar, tavırlar, sözler, hakaretler, önceden hazırlanmış senaryolar, köprü altı tartışmaları” ile doldurulmuş hâle gelmiştir.
“Muslera ve Maicon’un İgor Tudor’u satma” iddiası da “İgor Tudor gittikten” aylar sonra ve de Süper Lig’in “en kritik dönemece girdiği bir sırada” neden “Bugünün Galatasaray’ı konuşulurken” ekrana gelmiştir?..
Neden, mesela “Selçuk, Feghouli, Belhanda satmamıştır da, Maicon ve Muslera satmıştır?..”
Böyle bir karanlık ve programı izleyenlerin kafalarında “Acabalar” oluşturan iddia için ve “benzerlerinin ekranlara getirilmemesi için” Galatasaray Kulübü ne yapacaktır; dava açmak, problemi çözmüyor; “yıllar sürüyor” dava ve sonunda “devede kulak” bir ceza, dosya kapanıyor ve “bu iddia / iftira kaosu ve yarışı” devam edip gidiyor. Üstelik sadece Galatasaray için değil; bütün kulüpler “bundan” şikâyetçi. Ve de yönetimler “benzer kararlar veriyorlar”; çok örneği var!..
Ayrıca, dikkat edelim ve altını çizelim; Galatasaray yönetimi “örnek bir nüans” ile “keyfi karardan” ayırıyor, “akreditasyon sınırlama” kararını ve diyor ki; “Canlı yayında böylesine çirkin iddiaların büyük rahatlıkla dile getirilmesine izin veren yayıncılık anlayışı nedeniyle NTV ve NTV Spor yönetimleri, söz konusu program ve yorumcular hakkında bir yaptırım uygulayana ve kurumsal düzeyde camiamızdan ve oyuncularımızdan özür dileyene kadar…”
NTV ve NTV spor yöneticileri, “bu kararda isteneni yerine getirseler”, ortada “akreditasyon sınırlaması kalacak mıydı”; hayır!..
Peki, söyler misiniz bana “başka türlü nasıl önlenecek” TV ekranlarındaki “reyting için her türlü ipe sapa gelmeyen, ispatı mümkün olmayan iddia / iftira / hakaret karışımı çamur atma yarışı?..”

Üçüncü hocaya doğru!..
Anadolu Efes, “Hocasını gönderdi, yerine yenisini getirdi”, ama “mağlubiyetler serisi” devam ediyor, hem içerde, hem dışarda!..
Sebep; “Hocanın gönderilmesi doğru karardı”, ama “yerine getirilen” yanlış seçim!..
Anadolu Efes’e “basketbol koçu” gerekiyordu; “sallabol hocası” değil!..
Ergin Ataman ile daha ileriye gidemez Anadolu Efes, “takımdaki sallabolcuların sezonun kalan sürecinde şansı tutarsa” ne âlâ, yoksa, acı gerçek ortadaki; “aranır” üçüncü hoca!..
Daha da açık sorayım; “Galatasaray’a başkan olma hayali ile yaşayan” bir koçtan, Anadolu Efes’e yarar gelir mi?..

Şaka!..
Aykut Kocaman, Beşiktaş maçından sonra “Burada kazanmak zor. İnsan nasıl konuşacağını bilmiyor. Hakemleri de büküyorlar, her şeyi büküyorlar” demiş…
Aman hocam, “kimse senin Fenerbahçe’yi büktüğün kadar”, ne hakemleri, ne  Fenerbahçe’yi, ne de her şeyi bükebilir; Volkan Demirel’den Valbuena’ya kadar futbolcuların “sayende” ne hâlde görmüyor musun?..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.