8-1!..

A -
A +

Gerçeğe dönelim ve “aydınlıkta gördüğümüz fili” tarif edelim; Beşiktaş’ın iki maçta aldığı 8-1’lik skor, Türk futbolunun “gerçek” durumudur!..

Bir takım bir maçta “dağılabilir” ve 8 gol yiyebilir; bunun örnekleri çoktur!..
Ama “bir takım” hem de Avrupa kupalarında “elemeli” iki maçta “bir gol atabilirken” 8 gol yiyorsa, orada durmak ve düşünmek gerek.
Hele hele “iki maçta 8 gol yiyen” takım, oynadığı Türkiye Süper Ligi’ni iki yıl üst üste domine etmişse ve bu sezonda da ligin bitimine 9 hafta kala “şampiyonluğun en büyük iki adayından biri” ise, dahası “kadrosu iki takım kuracak ve bu iki takım da ligde rakipleri ile başa baş oynayacak kadar derinliğe sahipse”, bitmedi; “hocası son çeyrek yüzyılın en iyi 3 Türk hocasından biri” olarak kabul ediliyorsa, çok açıktır ki, bir defa değil, “iki defa durup düşünmek gerek” bu “8-1’lik skor ne ifade ediyor?..”
Bu soruya verilecek cevapların sayısı, “Türk futboluna içeriden, dışarıdan, sağından, solundan, altından, üstünden bakış, hatta “tutulan kulübe göre” yorumlayış sayısına göre değişir.
Yani, “karanlıkta olan bir fili tuttuğumuz yerine göre” tarif etmeye kalkışırsak, (ki, işte bizler böyle yapıyoruz) ortaya çıkacak tabloya benzer bir tablo ile karşılaşacağımız ortadadır!. 
Gerçeğe dönelim ve “aydınlıkta gördüğümüz fili” tarif edelim; “8-1”, Türk futbolunun “gerçek” durumudur!..
Kendi kendimize propaganda yaparak, acı gerçeklerin üzerine gidip, “sorunları bütünüyle masaya yatırıp  çözmeye çalışmak” yerine, görmezden gelmeyi yeğleyen spor teşkilatımızla, federasyonlarımızla, kulüp yönetimlerimizle, anlı ve de şanlı spor / futbol medyamızla “vur patlasın çal oynasın” misali günümüzü gün etmeye çalışmaktır, bizi 8-1 durağına getiren!..
Hem de, “ülkenin ekonomik durumuna dönüp bakmayan bir har vurup harman savurma yarışına çıkan ve de onca maddi imkânı, onca manevi desteği heder eden” yönetim zihniyetimizi “değiştirmeyi düşünmemek” inat ve ısrarımızı, bunca yıldır seyreden siyasetçilerimizi de, “sorumluların içine katan” bir acı gerçeği de getirip 8-1’in “başına koymak” gerekmez mi?..
Bakınız, “futbolumuz” akıtılan milyarlarca dolar ve avroya rağmen, “hangi kalitededir” yaşadığımız bir örnekle anlatayım:
Eğer Türkiye Süper Ligi’nde, “iki sezondur”, hadi küme düşen ve düşmeye namzet takımları bir tarafa ayırayım; kalanlar içinde “taraftarı tribünlerden kaçıracak kadar en keyif vermeyen, en seyredilmek istenmeyen” bir futbolu, pardon “antifutbolu” oynayan takım, hâlâ “şampiyonluk yarışı içinde ise” ve de “ülkenin en büyük 3 kulübünden birinin yönetimi (Pardon yönetimin kendisi olan Başkanı), “bu futbolu oynatan teknik direktörü hâlâ o takımın başında tutuyorsa”, söyleyin bana “8-1’i   Türk futbolu olarak hak ettiğimizi yazarken” haksız mıyım?..
“Böyle” bir tablo, İngiltere’de, “o hoca kim olursa olsun” olabilir mi, İspanya’da olabilir mi; İtalya’da, Almanya’da, bıraktım onları Yunanistan’da, Portekiz’de, Belçika’da olabilir mi?..
“Nerede olabilir” sorusuna verilecek örnekleri, “burada yazmak istemiyorum”; bilmem ki, daha ne yazayım; iyisi mi bu konuya noktayı koyayım, “Benden bu kadar” diyeyim. 
Gerisini her gün spor sayfalarının ve TV ekranlarının baş köşelerini dolduran, “8-1’e rağmen Beşiktaş’a defalarca teşekkür eden” meslektaşlarım ve de “bu sorunu kökten çözecek” siyasi irade düşünsün!..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.